BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Merhaba arkadaşlar. Hepimize çok güzel, sağlıklı, huzurlu, mutlu ve bereketli bir ‘Şubat’ diliyorum. Öncelikle bunu söyleyerek başlamak istedim. Louis ve Renee arasındaki mektuplaşma metinlerini okuduğumuz bir kitabı -sonunda- (ağlaya ağlaya) geride bıraktık. İki arkadaşın yaşadıkları hayata dair anılarını dinliyoruz desek yeridir. İki arkadaş
I
yok bir şey, yani bir ölüm sonrası bu, bitecek gibi değil
yıllardır sezilen bir çocuk ağlamasında
anısız, başıboş, dağılgan bir tabanca sesinde belki
belki de bir orman mı bu, tanımsız çiçekler açan orada
ve sanki tuhaftır da sayısız kuşları beklettiği
diyelim bir süre kendini dinlemek, diyelim bir süre boşluk
yani upuzun kumlar, kumlarda
Bırak, bırak tüm bunları diyecektim. Kimin konuştuğunun ne önemi var, biri kimin konuştuğunun ne önemi var dedi. Biri kalkıp gidecek, giden ben olacağım, ben olmayacağım o, ben burada olacağım, buradan uzaktayım diyeceğim, ben olmayacağım o, hiçbir şey söylemeyeceğim, bir öykü anlatılacak, biri bir öykü anlatmaya çabalayacak. Evet, yadsımıyorum
Merhaba arkadaşlar. Hepimize iyi akşamlar. En son ne zaman eğlendiniz veya daha azı, gülümsediniz? Kitabın henüz adıyla beraber dikkatimi çeken bir konu oldu ve sorarak başlamak istedim. Ayrıca kitabın daha adını görür görmez harika bir ütopya bizi bekliyor diye düşünmeden edemedim. Kim bilir nasıl bir ‘Eğlence’ bizleri bekliyordu. Haydi hep
_Dişi kedi Saha, kedisine aşık taze damat Alain ve kediyi kıskanan yeni gelin Camille’nin hikayesi.
_Ey çirkinim, ey yağmur altında azıp koşanım, ey yoldan çıkmışım, küçük pumacığım, inci renkli iblisim, sevgili kedim, doruklar güzeli. Sen pırıl pırıl, saf bir kedi örneği değilsin. Seni ilk baştan çıkaran o kuyruksuz beyaz kediyi hatırlasana.
_Lord Byron_
_Ey güzel okur! Bir kez burnunu uzattığın bu sayfaların içinden bir daha çıkamayacağına ant içerim!
_Tabuttaki ceset gibi yalnızdım. Yalnızdım bir bulut gibi. Yalnızlık dediğim haremindeki sultanınkidir. Mağarasındaki bir münzevinin değil. Hava saydam, gök mavi ve toprak kıvançlıyken, görünmekten hoşlanmayan, çatık kaşlı bulut gibi
Duygusal biri misiniz? Eğer öyleyseniz, kurgu olduğunu bildiğiniz videoları dahi seyrederken gözlerinizin yaşardığı zamanlardan geçiyorsanız bu kitap tam size göre ve size göre olmayabilir de. Hikaye örgüsünden çok içinde kullanılan cümleler içimi yaktı, alev alev bir yangına çevirdi desek yeridir. Bazı sahnelerinin beni adeta mahvettiği bir kitap
bu velhamdulillah vessalatu vesselamu Ala rasulillahi Ah ah Şeytan insanları
boş boş hayaller L avutuyor boş kuruntularla onları oyalayıp duruyor
çölde yol alanlar zaman zaman serap görürler değil mi Onu gerçek zannederler
ve ümitle oraya doğru koşarlar Halbuki
bir hayalin peşinde koşturup dururlar geç anlarlar aynen onun gibi Şeytan
"Kedilere benzeyebilseydik keşke. Öyle diyesim geliyor sık sık, bu son yıllarda. Yaşadıkları anın iyicene farkındalar gibi. Bir şey bekliyorlarsa bir deliğin başında, onları oyalayıp oradan uzaklaştırmak pek güç. Bildikleri bir yerde bildikleri bir iş görülürken, her gün seyrettikleri, kendilerince katıldıkları (anlayamadığımız, bakarak da