Birini suçlamak, hayatın için sorumluluk almayı reddetmenin başka bir yoludur sadece. Birini suçlamakla, kendi gücünden ve işlevinden feragat etmiş olursun. Bu seni bir kurbana dönüştürür.
Fatih Sultan Mehmed Han, devletin daha evvel içine düştüğü birtakım tehlike ve hataları değerlendirip «Fâtih Kânunnâmeleri» denilen ka- nunnâmeleri hazırladı. Lakin sanılmamalıdır ki bunlar, onun veya o devirdeki ricâlin şahsî düşüncelerini aksettirir. Asla!..
Devlet idaresine dair pek çok kâide ihtiva eden bu kanunnâmelerde günümüze kadar
Diyelim başınıza gelenler şartlardan kaynaklanıyor, yani kabahat sizde değil. Bu durumda da kanlı canlı (ve de farklı) birini suçlamak Tanrı'yı sorumlu tutmaktan çok daha rahatlatıcı. İnsan göklerdeki birinin yakasına yapışamaz çünkü. Zaten insanlar Tanrı'yı soyut bir kavram olarak algılamakta hep güçlük çekmiş değil midir? Sürekli ağaçlara çaput bağlamaları; yatırlara, şeyhlere, azizlere tapınmaları ruhani ihtiyacın fiziksel yakınlıkla desteklenmesi gerektiğine işaret değilse nedir?
Diyelim başınıza gelenler şartlardan kaynaklanıyor, yani kabahat sizde değil. Bu durumda da kanlı canlı (ve de farklı) birini suçlamak Tanrı’ yı sorumlu tutmak çok daha rahatlatıcı. İnsan göklerdeki birinin yakasına yapışamaz çünkü.
Diyelim başınıza gelenler şartlardan kaynaklanıyor, yani kabahat sizde değil. Bu durumda da kanlı canlı birini suçlamak Tanrı'yı sorumlu tutmaktan çok daha rahatlatıcı. İnsan göklerdeki birinin yakasına yapışamaz çünkü.
Üstelik birini suçlamak veya umudunu bir şeye bağlamak faydasızdır. Mutluluk ya da mutsuzluk insan anasının karnından çıkmadan evvel onun için seçilmiştir. Ne mutlu az hisseden ya da hiçbir şey hissetmeyene! O çok az ister, hayat da ona o ölçüde verir. Ne yazık hissedip isteyene, asla yeteri kadarına sahip olamaz.
Beyhan Budak'ın üçüncü ve son kitabını da an itibariyle bitirdim. Ben, Beyhan hocayı okumayı çok çok seviyorum. Kendim için yeterli olan verimi almamı sağlıyor. Okudukça "Dünya o kadar da katlanılmaz değil veyahut acılar" diyorum. Her kitabında temel feslefe olarak ele aldığı "insan olmanın normallikleri" kendimi çok değerli hissettiriyor. Bu kitabında da geçmiş yaşantılarımızın yetişkinliğe yansıyabileceği alanları okuyoruz. Ben en çok da şunu seviyorum yazarda: Evet geçmişte her insan zorlu şeyler yaşıyor ancak bunun sorumlusu ve suçlusu olarak ebevyeni, öğretmeni ya da doğdumuz evi suçlamak bizi iyileştiren taraf değil. Asıl iyileşme farkındalık, kabullenme ve mücadele ile başlıyor. Piyasada olan birçok kitapta geçmişimizde yaşadığımız olumsuz hayat deneyimlerinde birini suçlamak ve topu onlara atmak yer alıyor. En azından bu şekilde yazılmasa da yazılanların vermek istediği mesaj genelde bu oluyor. Beyhan Budak bu noktada farklılık oluşturan bir psikolog.
Kitap genel anlamda akıcı, bazı vakaları okurken kendi canınız yanmış gibi hissedebilirsiniz ve evet aslında canı yanan, zamanında yeterli sevgi, saygı ve güveni almayan küçüklüğünüz. Peki bununla nasıl baş edebiliriz, sahiden edebilir miyiz, geçmişin yüklerinden nasıl kurtuluruz? Bu sorularda size eşlik edecek güzel bir kitap, tavsiye ederim. Sevgiyle kalın
Senin Suçun DeğilBeyhan Budak · İnkılap Kitabevi · 20205,7bin okunma
Diyelim başınıza gelenler şartlardan kaynaklanıyor, yani kabahat sizde değil. Bu durumda da kanlı canlı (ve de farklı) birini suçlamak Tanrı'yı sorumlu tutmaktan çok daha rahatlatıcı. İnsan göklerdeki birinin yakasına yapışamaz çünkü.
İftira konusunda, Nietzsche derki;birini suçlamak üzere ileri uzattığın elinin üç parmağının seni gösterdiğini unutma! Ve Henry Fielding ekler iftira, kılıç’tan daha zalim bir silahtır; çünkü iftiranın açtığı yara hiçbir zaman kapanmaz.