Dirilişimizi başlatmak için bir an bile kaybetmemek, dünyadaki müslümanları bir birlik etrafında toplamak borcundayız. Varolmak ya da yok olmak, bu borcun yerine getirilmesine bağlı.
Üstadın kaleme aldığı yazıları toplanarak bu kitapta bir araya getirilmiş. Gerçekten şaheser tespit ve önerilerde bulunmuş. Bir roman okurcasına yazı başlıklarını heyecan ve aynı zamanda hayretle okudum.
Üstad, özellikle şundan bahseder:
1)Diriliş adını verdiği yeni bir İslam topluluğu devleti kurulmalı. Böylece hem içte tekrar Osmanlı gibi şahlanıp özümüze döneceğiz hem de diğer ülkeler tarafından ezilen müslüman kardeşlerimize bu sayede sahip çıkabileceğimize dikkat çeker.
2) Avrupa Birliğine girme kararına zinhar karşı olduğunu belirtir. Zira gireceğimiz taktirde bir daha dönüş yani çıkış olamayacağını, özümüze uymadığını ve hatta girdikten sonra zamanla İslam'a (Batı tarafından) zarar verileceğini söyler.
3) Devletin yönetimden bahseder ve ülkenin güçlü olması gerektiği, aksi taktirde Afrika ülkeleri gibi sömürüleceğini söyler. Hatta komşularımız Suriye, Irak, Mısır vb. ülkelerle güçlü bağlar kurulup pasaportsuz giriş-çıkış olması gerektiğini anlatır.
4) Batıyı taklit etmekten kaçınmalıyız. Kendi özümüze ve kültürümüze dönmeliyiz. Asıl yükseliş ve birlik bununla gerçekleşeceğini ısrarla vurgular ve buna DİRİLİŞ adını vermiştir.
Daha bir çok başlıktan bahsederek bana göre çok yerinde tespitlerde bulunmuş. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Okuyunuz, okutunuz..
Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ve Paris'teki Terakki ve İttihat Cemiyeti'nin Birleşmesi
1906'da Selanik'te Osmanlı Hürriyet Cemiyeti kuruluyor. Enver Paşa'nın bu cemiyete üyeliği Eylül 1916'da Selanik'e gittiğinde başlıyor. Amcası Mümtaz Yüzbaşı Halil Bey ile konuşarak gizli cemiyete dahil olmayı kabul ediyor. Enver Bey, Bursalı Tahir Bey'in rehberliği ile Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'ne kabul edilir. Selanik'teki örgütün çağrısı ile Paris'teki Terakki ve İttihat Cemiyeti ile 1907'de birleşerek "Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti" adını alıyor. Ardındanda II. Jön Türk Kongresi toplanıyor. Bu defa bütün Osmanlı ihtilal komitaları arasında tam bir birlik doğuyor. İhtilâl teşebbüsüne geçileceği ilan ediliyor ve 1907 yılının sonlarına doğru Selanik Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile Terakki ve İttihat Cemiyeti birleşiyor.
Yıllardır bir söz süre geliyor, devlet aklı farklı çalışır, daha kapsamlıdır, olayları daha geniş perspektifte görür. Doğruluk payı var, bu akla tamamen muhalif değilim. Lakin, devletin aklı, vahiy aklı değildir. Hele ki yasaları laik ve demokratik olan devletlerin aklı, ulusal menfaat, dünyevi menfaat ekseninde toplanır ve öyle süre gelir. Artık
"18.yüzyıldan 20.yüzyıla kadar devam eden etnik kimlik belirleme süreci boyunca Müslüman gruplar, etnik bilinç artışından nispeten etkilenmemiş olarak kaldılar. Müslüman ümmetinin mensubu olmak şeklindeki temel siyasi kimlikleri etnik aidiyetlerinin yerine geçtiğinden, Osmanlılar sadece Avrupa'nın İslam topraklarına yayılmasına direnmek için değil, iç birliği ve dayanışmayı güçlendirmek için de 1878'den sonra devletin İslami özelliğini vurgulamaya ve Müslümanlar arasında birlik çağrısı yapmaya başladılar."
Batı Avrupa, ezelden beri Rusya'ya şüphe ve belirsizlikle yaklaşırdı. Aralarında her zaman bir Demir Perde vardı. Rusya, hep kendi başına bir dünyaydı: ücra ve imkansız. Hem doğal coğrafi sınırların hem de (Çarlık Rusya'sındaki) polis devletin inşa ettiği engellerin ardında yer alan bir ülkeydi. Dr. Johnson, "Seyahat etmek hayal
Mansur Bey'in gerçek adı bilinmiyor. Derviş kılığında Çerkesleri Ruslara karşı ayaklandıran Mansur Bey, Dağıstan' daki reisleri Hristiyan Gürcülere karşı kışkırtmıştı. Rus yayılmacılığına karşı direnmek için dini birlik çağrısı yapan ilk kişiydi. Nereden geldiği hakkında kulaktan kulağa birçok farklı hikaye dolaşırdı. Bazıları Buhara' da tasavvuf tahsili görmüş bir Tatar olduğunu söylerdi. "Vatikan'da saklanan arşivlere göre" Papa tarafından Erzurum'daki Rum Ortodoks Kilisesi'nin nüfuzunu kırmak amacıyla Cizvit misyoneri olarak Yakın Doğu'ya gönderilen Cenevizli bir rahip olduğu da anlatılırdı. Ancak (oldukça fırtınalı bir hayat sürdüğü) Kafkasya sınırında yer alan bu bölgede birkaç yıl geçirdikten sonra İslam'a geçmişti. Daha sonra Osmanlı Sultanı için çalışan bir ajan olarak karşımıza çıkan Mansur Bey, Rusların Karadeniz aşiretleri üzerinde üstünlük kurmasını engellemek amacıyla Çerkesya'ya gönderildi (Kırım Tatarları, asırlardır Osmanlı'nın vergi veren tebaası konumundaydı). 1791 yılında Tatarlarla Ruslar arasında yapılan savaşta Potemkin'in askerlerine esir düşen Mansur Bey, Rusya'nın kuzeyindeki alacakaranlık ve buzlarla kaplı topraklara gönderildi. Son nefesini, Beyaz Deniz'de bir adada yer alan korkunç Solovetzki manastırında verecekti.
İngiliz filozof John Locke, İngiliz klasik liberalizm düşüncesinin öncüsü olup meşruti demokrasinin temel fikirlerini tutarlı bir şekilde toparlayabilen ilk yazardır.
17. yüzyılın en önemli düşünürlerinden biridir. Aslında birçoğumuz onu felsefe dersinde "Tabula Rasa" (Latince: Boş Levha) teorisi ile yani insan zihninin doğuştan boş olduğunu ve bilginin deneyimlerle kazandığı savıyla da tanıyabilir. Kitabı okurken ben çok zorlandım ne yazık ki benim için akıcı değildi. Ayrıca john locke ‘ un kendi dini içinde yaşanılan çatışmaları ısrarla başka bir millet üzerinden başka bir milletin dini üzerinden yapması ne kadar etik ve ne kadar erdemli bir davranıştı bunu sorguladım. Özellikle “Türkler ve Müslümanlar” üzerinden düşmanca birlik çağrısı yapması bir filozof için çirkin bir durum.
Hoşgörü, insan toplumlannın kalıcı barış ortamında yaşayabilmelerinin önşartıdır. Bu sadece bugün böyle değildir. Dün de böyleydi, yarın da böyle kalacaktır. Hoşgörünün iki temel alanı vardır. Birincisi toplumsal hoşgörüdür. Toplumsal hoşgörünün sosyolojik bir olgu olarak yerleşmesi zaman alır. Hoşgörünün ikinci boyutu siyasal alanla, daha doğrusu devletin toplumsal hayattaki yeriyle ilgilidir. Toplumlarda hoşgörü probleminin doğmasına yol açan hoşgörünün çözmeye yöneldiği temel problemlerden biri insanların farklı dinlere veya aynı dinin değişik yorumlarına inanmalarından kaynaklanmaktadır.
John Locke yaklaşık üç yüz yıl önce bu deneme sinde hoşgörü problemini, özellikle dinî mesele ler çerçevesinde, enine boyuna tartışmaktadır.
İslâm; tebliği emreder, cebri ise yasaklar. Bir ara Medine’ye gelen yağ tacirleri şehirden ayrılmak üzereyken, Ensar’dan Ebû Hüseynin iki oğlu yanlarına varıp tacirlerin çağrısı üzerine Hristiyan olur, sonra da onlarla birlikte Şam’a gider. Oğullarının hâllerinden müşteki olan baba Allah Rasûlü’ne gider ve Ondan Şam’a, oğullarını geri getirecek bir birlik göndermesini ister. Hâdise üzerine Allah Azze ve Cellle, "Dinde zorlama yoktur.” ayetini inzal eder.
El Kaide lideri Usame Bin Laden'in ABD halkına yazdığı mektup:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. "Kendileriyle savaşılanlara (mü'minlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir." (Hac Suresi, 39'uncu ayet)
"İman
Selaamm
Epik Fantastik sevenler sizler için harika bir önerim var..
İki kitaptan oluşan bir eser.. Ben henüz ilk kitabını okudum. Öyle bir yerde bitirmiş ki yazarımız hemen ikincisine başladım..
Yazarımızın kalemine ve hayal dünyasına sağlık diyorum gerçekten çok güzeldi
Kitabımızın Kahramanları Elmour ve Aldueren
Elmour kimsesiz kalmış ve
_Albert Einstein:
_İnsanlar özgür olduklarını düşünürler ama bu sadece bir yanılsamadır çünkü evrende her şey kozmik manyetik kuvvetin; iç ve dış nedensellik yasasının etkisi altındadır ve bunun bilincine ermiş insan da özgürlüğün sadece bir yanılsama olduğunu bilir. İnsanın bu yanılgıdan kurtulması en büyük özgürlük; bu çabanın kendisi de bir
Bugün herkes birlik çağrısı yapıyor. Burjuvazi birlik çağrısı yapıyor, reformcu burjuvazi birlik çağrısı yapıyor, küçük burjuva demokratları ve sosyalistleri birlik çağrısı yapıyor; kendilerine Marksist-Leninist diyen birtakım gruplar da, kendi ilkeleri temelinde birlik çağrısı yapıyor. Biz de birlikten yanayız ama hangi çağrıya, hangi ilkeler temelinde katılacağız ve destekleyeceğiz? Biz, birlik çağrılarının hangi sınıfların çıkarlarına hizmet, hangi sınıflara karşı birlik amaçları taşıdığına bakmalıyız.