Siz siyah giyeceksiniz; "Aman canım, gençsin sen ne çarşafı bu dewirde yaşlanınca giyersin" diyecekler.
"Tesettür böyle olmaz. Arap mısın sen?"
"Biraz renkli giyinsene, bu ne böyle? Kim beğenir seni böyle? Biraz cilweli ol, ewlenince siyah giyersin" de diyecekler. Derler, derler hepsini derler. Hemde en yakınlarımız der bunları..
Hele bir bakacaksınız; başlarına örtü atıp, paçalarını katlayıp, tesettürlüyüm diye geçinenler diyecek hemde..
Yılmayacaksınız.
"Ewet gencim, gençliğimi Allah'a adadım, gençlik madem ki gidecek o da Allah yolunda gitmeli" diyeceksiniz.
İslamı haykıracaksınız o kıyafetinizle, Ebû Cehil'in karısını değil..
"Tesettür tam da böyle olur!" diyeceksiniz, aldırmayacaksınız.
"Arap, suriyeli, Sümeyye, Rabia" diye dalga geçenlere;
"Sümeyye'yiz, Rabia'yız. Ewet biz buyuz! Biz İslam'ın kızlarıyız!" diyeceksiniz.
Sarılacaksınız Allah'ın ayetine, örtünüze..
Nur süresini we Ahzab süresini gönlünde taşıyanlar kazanacak bu dawayı..
Biz dawayı kazananlardan olacağız!..
Biz hepimiz yaşanan korkuların ürünleriyiz. Yüzlerinde patolojik bulgular taşıyan anne - babaların bir tür sosyal halüsinasyon sayılabilecek birliktelikleri esnasında düştükleri yokolmama telaşının oluşturduğu performansyon ürünleri!
Kitap, konu başlıkları şeklinde şiirlerden oluşuyor. Şiirler sürükleyici; yazar yalın, akıcı ve açık bir yazım dili kullanmış. Gelelim “hafif sıkıntılar”a, dananın kuyruğunun koptuğu yere.
Öncelikle Nihal Atsız zaten Turancılık akımına olan katkılarıyla tanınan bir yazar. Bu uğurda çok önemli eserler vermiş. Fakat kendisiyle ilgili birtakım
Hamurumuz kötü de olsa bitmiş değiliz; bu evren tarihindeki şu göz açıp kapamayı bir şeye değer kılan bir değiştirme ve değişme serüveni, iki buz arasındaki gelip geçici bir sıcaklık, işte biz buyuz.
Her doğum acı, kan ve gözyaşıyla olur hayatım. O güvenli, sessiz zindanından kurtulan bütün bebekler ağlar. Yine de, rahimde kalsa asla büyümez, asla olgunlaşamaz. Başka bir bedenden beslenerek yaşayan bir parazit olur. İşte biz de buyuz. İşte bu hale geldik! Görmüyor musun? Anlayamıyor musun?
İnsanın acısı yokuş yukarı koşar; doğru, taşıması güçtür ama elinde tutması da güçtür. Saf acı diye bir şey yoktur. Yalnızca karmaşa vardır, karmaşa ve bozguna uğramış endişeler- işte biz buyuz.