Uçmaktan önce uçmayı anlayan bir martının öyküsü. Bu tabirle Lafontaine masallarındaki konuşan hayvanlardan bahsetmiyorum sanırım yazarın da anlatmak istediği bu değil. Martı olan aslında bizleriz. Yapmamız gereken şeylere, kurallara uymaya, asla sınırların dışına çıkmamaya o kadar alışmışız ki hayat elimizden kayıp gitmiş ve biz o ipi ne zaman yakalarız bilmem. Belki de ip çoktan uçup gitmiştir. Aslında ipin ucunun çoktan kaçtığını söylemek bile martı Jonathan'ın bize söylemek istediği şeylere inanmadığımı, çoktan bazı şeyleri kabullendiğimi gösterir ki bunu şu anda fark etmek bile ziyadesiyle üzücü. Bir şeyleri başarmaya olan inancımız neden bu kadar zayıf? Neden içimizdeki o bambaşka kişinin yaşamasına fırsat vermiyoruz da hep aynı fabrikanın ürünüymüşüz gibi davranıyoruz? Baktığımız zaman neden göremiyoruz? Diğer insanlarla aslında cesedimiz benziyor. Hepimiz insanız sonuçta denir ya evet insanız ancak içimizdeki, kafamızda uçan martılar çok farklı. Bunu fark etmekten bile aciziz. Kurallarla, yasaklarla ve elalemin ne dediğiyle ilgilenmekle heba edilen birebir aynı olan hayatlar yaşıyoruz hep. Sonra bir gün Martı Jonathan çıkıyor ve kendimizi keşfetmeye başlıyoruz ama o eski dar kalıptan çıkmadan kendi harikalığımızı yaşayacak yerde Martı Jonathan'ı kutsallaştırıp, onun yaptıklarını yapmaktansa (ki kolaya kaçmaktır bu) söylediklerine tapınmaya başlıyoruz. Zaten hep bu yüzden kaybediyoruz.
Ali Şeriati insanın dört zindanından bahseder. İnsan; doğa, tarih, toplum ve kendi benliğinin zindanında doğar. İlk üçünden bilimle ama kendi benliğinden ancak aşk ile kurtulabilir. Akıl, insanı diğer canlılardan ve doğadan ayıran üstün bir özelliktir. Aşk ise burada tasavvuf literatüründeki ilahi-rahmani bir enerji manasındadır. İnsanı insan
2.5 METREKARE HÜCRE, 3 DEV-GENÇLİ, BİR DE BEN
Röportaj : Yurdagül Erkoca, MAG NTV
Magazin, Sayı: 1 3 , Eylül 2000
Muhsin Yazıcıoğlu ile 12 Eylül günleri
NTV: Muhsin Yazıcıoğlu 12 Eylül öncesinde Ülkü Ocakları başkanıydı. Türkiye'de 'komünizme karşı mücadelenin' sokaktaki sivil gücü olarak bilinen MHP'nin gençlik örgütü Ülkü Ocaklarının
"Bilmem sana söylememe gerek var mı?" Ömer,benim sevgili kocacığım, biz, hiçbir tarafları birbirine benzemeyen, hiçbir ortak düşünceleri ve görüşleri olmayan iki insanız... Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüf bizi birleştirdi.Sen beni sevdiğini söyledin,ben buna inandım...Ben de seni seviyordum...Hem nasıl seviyordum... Hislerimde bugün bir değişiklik yok.Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren,seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu. Seni niçin sevdiğimi bir türlü bilmiyordum. Huylarını, yaptığın işleri, beğenmiyordum demeyeyim, fakat anlamıyordum.Sen de benim birçok şeylerimi anlamadığını inkar edemezsin.Böyle olduğu halde nasıl garip bir kuvvet bizi birbirimize bu kadar sağlam bağlamıştı?İlk andan itibaren tamamıyla başka dünyaların insanları olduğumuzu anladığım halde beni burada tutan ve seni gördüğüm zaman içimi sevinçle dolduran neydi?Acaba şu senin her zaman bahsettiğin ve her hareketinin suçunu kendisine yüklediğin şeytan mı?"
Matt Haig
"Rahatlama" kitabı, yazarın diğer eserleri gibi kişisel gelişim ve zihinsel sağlık temalarına odaklanmaktadır. Haig'in eserlerinde, kendi deneyimlerini ve yaşadığı zorlukları ele alarak, okuyuculara içsel huzur bulma ve yaşamın zorluklarıyla başa çıkma konusunda rehberlik etme eğiliminde olduğunu görebilirsiniz.
Matt