Hayatın her alanı projektörlerin ışığına tutulduğunda, mahremin/sırrın bir hükmü kalmaz. İşte bu da ‘şeffaflığın tiranlığı’dır. Yahut ‘görünür olan iyidir, iyi olan görünür olandır’. Hep ötekinin bakışına ayarlı yaşamak, bu yeni şeffaflık ideolojisinin şiddetidir. Sadece ifşa ettiğim değil ama belki en çok, ‘kendimi gizlediğim yerim ben’. Mahremiyet kişi olmanın özüdür, ne ki günümüzde, mahrem alan bir hapishane gibi algılanıyor.