Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hatırlamalıdır; ‘Ölmeden önce hayatın, fakir düşmeden evvel zenginliğin, meşguliyet gelip çatmadan boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden gençliğin ve ölüm gelmeden evvel hayatın kıymetini bilin’ meâlindeki emr-i Peygamberîyi.
96 syf.
8/10 puan verdi
Bu kitabı, Sabahattin Ali'nin şu sözleri çok güzel özetleyecektir sanırım: "İnsan dünyaya sadece yemek, içmek, koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı." Farklı düşünen, farklı olan herkesi, her cağda ve tarihte dışlamamış mıdır zaten, toplum... Sürü psikolojisine sahip olanların farklı düşünene, farklı olana hiç tahammülü yoktur zaten; ya kendileri gibi sürüye uyulmalı ya da derhal toplumdan dışlanmalıdır onlar. Yazar aslında insanın birey olmadaki mücadelesini, sürü psikojisinden ibaret toplumla olan savaşımını, martı Jonathan Livingston'un ağzından yalın bir dille anlatıyor. Bu asırlardır var olan bir savaşım değil midir zaten, bitecek gibi de değildir... Kitabın konu içeriği felsefi bir bakış açısıyla içiçe geçmiş, yazar , bir dizi, boş ve anlamsız gelenek, inanç ve değerlerin bizi sınırlandırmaktan başka işe yaramadığını yaşamın özünü ancak kendimizi öğrenmeye, anlamaya adayarak kavrayabileceğimizi kitabın ana kahramanı martı Jonathan Livingston üzerinden dillendiriyor. Yaşamın özüne ve sırrına ancak öğrenerek ve bizi kuşatan sınırları aşma çabasıyla ulaşabileceğini dile getiriyor. Yalın, akıcı, çok doğal ve samimi bir kitaptı; ben severek okudum. Ancak kitabı okumaya karar verenlere kitabın Epsilon Yayınevi çevirisini okumanısı tavsiye ederim.
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167,3bin okunma
Reklam
176 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
LEO HARİKASIN DOSTUM. DİĞER KİTAPLARINI DA OKUMALIYIM Kitabı az önce bitirdim. Tadı damağımda kaldı. Kaç gündür her fırsatta okumaya doyamadım. Dili sade ve akıcı. Eğer siz de uzun uzun tasvirlerden , upuzun ve boş cümlelerden sıkılıyorsanız söylediklerime kulak veriniz. Çünkü yazar bu kitapta çok beğendiğim bir dil ve üslup kullanmış. Bir kişi hakkında ya da bir mekan hakkında uzun uzadıya laflar etmiyor. 1-2 cümle yazıyor, ama öyle ayrıntılar veriyor ki , bahsettiği kişi de anlattığı yer de zihninizde canlanıyor. Bu insana başlıbaşına haz veriyor. Çoğu zaman orada gibiydim. Damıtılmış bir dil ve akıcı bir anlatım. Merak ettim , kitabın sonlarına doğru yazarın biyografisini okudum. Şaşırmadım , matematikçi imiş. Kendi adıma sayısal zekası yüksek insanların yazdıklarını okumaktan daha çok zevk alıyorum. Örneğin Bulgakov ve Oğuz Atay .Belki daha iyi anladığım ve içine girebildiğim içindir. Konu da çok enteresan. Kitlesel bir deney. Daha fazlasını anlatarak hikayenin heyecanını kaçırmayayım. İlk sayfalarda zihniniz biraz allak bullak olabilir hatta sıkılabilirsiniz ama devam edin. Çünkü bu allak bullaklık yazarın da o an yaşadığı bir durum. Devam edin , pişman olmayacaksınız :) Nazi döneminde yasaklanmış bir kitap. Biraz derine inersek hikayenin konusunda din ve inanç hakkında sorgulamalar ve alt mesajlar da var. Mutlaka okuyun derim
Şeytan Tozu
Şeytan TozuLeo Perutz · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,499 okunma
Bazı şeyleri boş inanç diye küçümsemeyin , onlarsız insan kültürü olmazdı; ne mimari, ne müzik , ne edebiyat. Darwin başlamgıçta,Tanrı’nın varlığını ispat etmek için Galapagos'a gitmişti, Faraday da bunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Yarın
Bir çok mutsuz kimseler için boş ve anlamsız bir kelimedir yarın, işte ben de yarına karşı hiçbir inanç beslemeyenlerden biri oluyordum; birkaç saatlik bir mutluluğu elde edince, bu birkaç saat içinde haz dolu bütün bir hayat yaşadım.
199 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
35 günde okudu
Daha önce Şule Gürbüz okumasam tüm kitaplarının #ZamabınFarkında gibi ağır olduğu kanısına varır ve alma noktasında iki kere düşünürdüm. Öykü kitabı aslında ama bence değil. Benim kanaatime göre deneme tarzında ama içinde öykülere de yer veren bir eser. Bir öykü sizi bekliyor, ilginç karakterleri ile. İlk okumaya başlayınca benı yoracağını
Zamanın Farkında
Zamanın FarkındaŞule Gürbüz · İletişim Yayıncılık · 20111,037 okunma
Reklam
“Boş inanç kibiri izler ve ona babasıymış gibi boyun eğer." (Sokrates) Ey kibir, bize nasıl da ayak bağı oluyorsun! Sokrates, bilgelik tanrısının kendisine bilge sıfatını verdiğini öğrendiği zaman buna hayret etti; boş yere silkinip kendini inceledi ve bu tanrısal tespite hiçbir dayanak bulamadı. Bilgelikte kendisi gibi doğru, ılımlı, cesur ve bilgili, ondan daha güzel konuşan, daha güzel ve ülkesine daha yararlı başka kişilerin bulunduğunu biliyordu. Sonunda, tanrısına göre, kendini bilgin ve bilge sanmanın insana özgü bir aptallık olduğu, kendini bu şekilde değerlendirmediği için de diğerlerinden ayrıldığı ve bu yüzden bilge olduğu yargısına vardı.
Bu yüzden bazı şeylere boş inanç diye küçümsemeyin , onlarsız insan kültürü olmazdı ; ne mimari , ne müzik, ne edebiyat.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.