Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Bütün hayatım boyunca böyle olmuştu, istediklerim, artık onlara sahip olamayacağım zaman karşıma çıkıyordu."
Aman be... Yine sabah olacak ama değişen tek şey havanın aydınlanması olacak... İnsanlar yine görmek istediği gibi görecekler... Dargınlar dargın kalacak savaşlar devam edecek ve görmemenin karanlıkla alakası kalmayacak, insanlar görmek istemediğine kör kalıyorlar. Sevdiği birinin ayağı takılsa yüreği hoplayanlar, başkalarının hayatını umursamıyorlar... Böyle de bir Dünya işte.
Reklam
Alparslan Türkeş ve Sadık Albayrak arasındaki “Sigara” sohbeti!
“1991... Seçim... Refah Partisi, Milliyetçi Çalışma Partisi ve Islahatçı Demokrat Partisi ittifak yapıyor.” Sadık Albayrak... İstanbul'dan aday... Refah'tan. Alparslan Türkeş'in de katıldığı bir akşam yemeği... Yemekten sonra Sadık Bey sigarayı yakar. Birisi omzuna dokunur: - Söndür... Başbuğ, rahatsız olur. Sadık Albayrak... MÇP Genel Başkanı Türkeş'e döner: - Albayım... Sigara yaktım... Affınıza sığınırım... Söndüreyim mi? - Yok, içmene bak... Ama sigarayı bıraksan iyi olur. - Albayım... Siz hiç sigara içmediniz mi? - Hayır Sadık Bey. - Belli... Onun için böyle genç kalmışsınız. Albayrak'ın albümünde, bu sahnenin fotoğrafı var... Başbuğ ile Sadık Bey. Sadık Albayrak'a, 'Sağlığına yazık... Sigarayı bırak artık' diyen diğer lider... Dünürü... Cumhurbaşkanı Erdoğan. Bu konu açılınca... Sadık Bey gülüyor: - Sayın Cumhurbaşkanımıza, 'Tamam... Bıraktım' diyorum... Ama yanından ayrılınca içmeye devam ediyorum... Görüşmemiz gerekince, gitmeden önce iki gün sigara içmiyorum... Üzerimden sigara kokusu çıksın, rahatsız etmeyeyim diye."
Her ne kadar maddeden uzak görünürlerse de, düşüncelerin de dayanacak bir noktaya gereksinimleri vardır, böyle bir nokta olmadı mı deli bir yuvarlak içinde, kendi çevrelerinde döner dururlar. Onlar da dayanamaz hiçliğe..
...zaman zaman, imparatorlukların "halkların zindanı" olduğunu, halkların "kendi evlerinde", kendi sınırları dahilinde, kendi hükümetleriyle yaşamaya başlamak için bu imparatorluklardan kurtulmaları gerektiğini öne süren teorinin modern zamanların yıkıcı teorisi olduğunu bile düşünüyorum. Bunu söylerken aklımda özellikle I. Dünya Savaşı'ndan sonra parçalanan çok-etnisiteli iki büyük yapı var: Parçalanması on milyonlarca insanın canına mal olan ve en berbat tiranlıkların ortaya çıkışını kolaylaştıran Avusturya-Macaristan İmparatorluğu; bölünmesi, tüm insanlık üzerinde dolaşan terör ve gerileme heyulasına yol açarak günümüzde de süren Osmanlı İmparatorluğu. Bununla birlikte, bu imparatorluklara karşı herhangi bir nostalji duymuyorum. Kesinlikle yeniden inşa edilmeleri gibi bir hayalim yok. Ne Habsburglar, ne çarlar ne de sultanlar için böyle bir düş kuruyorum. Benim üzüldüğüm, imparatorluklar zamanındaki, aynı dine, aynı dile, hatta aynı tarihsel güzergâha sahip olmayan halkların aynı siyasal yapı bünyesinde yaşamalarını doğal ve meşru gören bir zihniyet halinin yok olması. Farklı dillere veya dinlere sahip olan halkların birbirlerinden ayrı yaşamalarının daha iyi olacağını savunan fikirle mücadele etmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Etnisitenin,dinin veya ırkın ulus inşa etmek için meşru temeller oluşturduklarınıasla kabul etmeyeceğim.
Sayfa 162 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
200 syf.
·
Puan vermedi
"İnsanı insan yapan erdemdir ve mutlaktır, herkes için aynıdır, insanın içindedir; o yüzden de herkes özünde iyidir, kötülük yapmasının tek sebebi cahilliğidir." Bunu söyleyen Sokrates , bu savıyla son kez mahkemede yüzleşmiştir ve o kötülüğün sebebi gördüğü cahillik, onun ölümüne sebep olmuştur. Mahkemede açıkça görüyoruz ki ; içerdeki gücün dışa vurumu ne kadar sakin ve bilge oluyorsa , kabul edilmeme korkusu ve öfkenin dışa vurumu da o kadar canice oluyor ve MÖ 399'da da bu böyleymiş, bugün de böyle... İnsanlık ve insanlar hala aynı yerde.. yüzlerce binlerce "gelişim" diye önümüze konan yeniliklere kafa tutar gibi davranıyor insanlık ve asala kıpırdamıyor yerinden.. inatçı.. katı.. dediğim dedik.. bir adım bile ilerlemiyor..
Sokrates'in Savunması
Sokrates'in SavunmasıPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202052,6bin okunma
Reklam
Farklı bir yarış anlayışı
"İslam'ın düşmanlarına karşı cihat"ın sancaktarları olarak sunanlar, yani hem Sünniler ve Şiiler hem de çeşitli militan Sünni fraksiyonlar arasında bir tür özenme ve yarış yerleşti. En ürkütücü örneklerden biri, cihatçı akım içinde liderliği ElKaide'den kapmak isteyen "İslam Devleti" (IŞİD) adlı örgüt tarafın dan uygulanan kanlı iddia yarışı oldu; unvan için meydan okuyan konumundaki IŞİD görülmemiş şiddette eylemlere, özellikle de alenen gerçekleştirilen boğaz kesme eylemlerine başvurdu; böylece dehşette daha ileriye, diğerlerinden çok daha ileriye gitmeye hazır olduğunu göstererek bu tavırla özdeşleşecek en fanatik, en aşırımilitanları saflarına katmayı amaçladı. Ne kadar çılgınca olsa da bu davranış tarzı kendine has bir makyavelist mantığa sahiptir. İddia yarıştırmanın mekanizması böyle işlemez mi zaten? "Yarışmacılar"dan biri cüretkârlıkta veya gaddarlıkta çok ileri gidince, rakipleri artık ona yetişemez ve sahayı ona bırakmak zorunda kalırlar.
Sayfa 141 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Şu çocuk dünyaya getirme işi şimdi olduğu gibi bir zorunluluk veya bedensel zevkin eşlik ettiği bir şey değil de tamamen düşünüp taşınarak akılla yapılan bir iş olsaydı acaba insan soyu gerçekten varlığını sürdürmek ister miydi? Bir insan gelecek nesle onu hayat yükünden kurtaracak kadar şefkat ve merhamet beslemez miydi? Ya da böyle bir yükü onun üzerine yükleme sorumluluğunu soğukkanlılıkla üstlenmeyi istemeyecek kadar ona yakınlık duymaz mıydı?
Bir atın umudu yoktur. Onu sırtında şakıyan kamçının umutsuzluğu yürütür. Bizim hikayemiz de biraz böyle...
Benim de bir insan tarafım vardı Bakma böyle kötü olduğuma. Benim de dileklerim vardı Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi Her gün bir kadın ağlar benim yüzümde Büyük dertler için benim ellerim Anlamıyor musun Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar Ben sevilmediğimden böyle çirkinim.
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan
Reklam
ilk kez böyle olmuyor son kez de böyle olmuyor hemen hemen hep böyle geri verilenler alıp götürdüklerine hiç mi hiç benzemiyor. Edip Cansever-Sonrası Kalır
Clay aralarındaki binlerce kilometrenin, onu Julia'nın yalanlarına ve canını yakma ihtimaline kar- şı koruyacağını düşünüyordu. Aralarındaki kilometre farkını kapatmadığı sürece sorun olmazdı. Bu yüzden de telefonu çalıp da ekranda Julia'nın adını görünce hemen cevapladı. "Merhaba." "Selam," dedi Julia uykulu ve
Sayfa 55
"Şimdi, milliyetçiliğin bir hakikati var, değil mi?.. “Kavmini sevmekle kınanamaz.” Nitekim, bakın şimdi başka bir yerden bağlayacağım meseleyi… Kavmini sevmekle kınanamazsın; fakat insanlar -devrimci gençlerden bahsediyorum- yurtsever filân bu tip şeylerde çok heyecanlanıyorlar. Ondan sonra, dış sömürüye karşı savaşlarını da işte “yurtseverlik”… Yurtsever ile vatansever arasında ne fark var?.. Mevzu şundan ibaret; sen şimdi “bütün halklar” falan diyordun ama nedense şuradaki halklar için burada kalkmış değilsin! Ama burada olunca birden bir şey yapıverdin. Bunu inkâr edemezsin ki, bu bizim fıtratımızda olan bir şey… Yâni, bize ait bir mekânı korumak, bizim fıtratımızda olan bir şey… Şimdi burada buna yurtsever adını takman şey yapmıyor… Veyahut da, “halkların kendi kaderlerini tayini”… Halklar kendi kaderini tayin etti, biri meselâ Hitler gibi birini seçti!.. Yâni ne demek istiyorsun sen?.. Biraz önce hürriyet bahsinde söyledim; şimdi, ister halk idaresi de, ister millet idaresi de, idare edenle idare edilen ayırımı vardır. Söz konusu olan bu idare eden – idare edilen ayırımında hangi metod olmalıdır? Bu lâf kurtarmıyor bunu… Çünkü bugün meselâ “hâkimiyet milletindir!” diyorsun, tabiî bunu suç işlemek için söylemiyorum da espri olarak alın, şimdi hâkimiyet Eminönü’nde geziyor, ayağı çıplak!.. Bu palavraları bırakalım, “hâkimiyet milletindir!” falan, böyle bir şey yok…" Salih Mirzabeyoğlu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.