Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Kayıtsızlık Durumu Katıksız Özgürleşme
Salam herkese . Oxuduğum bəlkə də ən gözəl kitab ola bilər .
Kitabın Əsas ilk obrazı Həmid adlı şəxsdi . Həmid ortaboylu, sağlam cüssəli, saçlarına dən düşmüş, eynəkli daima nəsə düşünən qəlbi təmiz çox yaxşı bir insandı .
O qədər yaxşı insan idi ki, hamıdan əziyyət çəkirdi, Evdəki çoldəki yaxından tanişdan . Gənc vaxtı Sara adlı xanımla sevib evlenmisdi, bir oğlu və qızı vardı . Onlar da bilirdilər ki ne etseler Həmid onlara söz deməz . İşdəkilərdə ne etseler bilirdilər ki Həmid onlara heçne demez. Ama Həmid hamının ondan sui istifadə etdiyi bilirdi . Vaxt keçirken yoldaşı Sara da etdiyi Həmiidn başına qaxirdi oda bunlardan çox yorulmuşdu. Onun içində hansı sellərin hansı yanğınların tüğyan etdiyindən heç kimin xəbəri yox idi . Daha sonra Həmid Əsmər adlı xanımla tanış olur , ancaq o xanımı sevir bir biriləri sevselerde Əsmər heçvaxt bunu dilə gətirmir delisovlugu höcətliyi dözülməz halları Həmidi özünden uzaq salır . Və beləliklə Həmid herkesi Əsmər daxil terk edib gedir səssizcə. Əsmər Həmidi çox axtarsada tapanmir , ondan sora aile həyatı qurur 7 il sora qatarda qarşılaşırlar ancaq gec olur hərşey . Həmid öz həyatı deyismis Alik adıyla həyatına devam edir Əsmər o olduğu sübut edenmir və beləliklə Həmid xəstəlikdən vəfat edir Əsmər bu olan heqiqletleri ən sonda öyrənir . Çox danışardım ama qısa danışıb sizə buraxmaq istədim. Sadece bu kitabdan bir şey anladım sevdiyiniz insana vaxtında deyin sevdiyinizi vaxt sizi ayırmadan anı yaşayın . Yoxsa bir ömür o sevgi qəlbinizdə sağalmaz yara kimi qalacaq Əsmər kimi . Xoş oxumalar hərkəsə.
Yorumm
HİS-CEHENNEM ATEŞİ
Yazarı: Durumavii
Yayınevi: Epsilon
Sayfa Sayısı: 312
Merhaba. Serinin üçüncü kitabına başlamadan önce kendi fikrimi söylemek istiyorum bana göre 2.kitabı ile final olmuş bir seri. Ki bunu yazar son sayfasında da belirtmiş. O yüzden ısınamadım. Özellikle bazı karakterler resmen kitabın devam etmesi için rolleri değişmiş. Neyse... Kitabın konusundan bahsedeyim...
Hare ve Ateş, birlikte Ruhlar Şehri'ndeki yıkımın izlerini silmeye çalışırken Hare üzerlerine çöken kara bulutları tek başına engellemeye çalışıyor. Diğer yandan ise abisi Hakan'ın Yasemin'i aldatması ile suçluluk urganı boynuna dolanıyor. Derin ile her sırrını paylaşması ona çözümler sunmaya yetmezken işler ayağına dolanıyor. Kraliçe Sofia'nın Ateş'e yaptığı büyü sayesinde birbirlerinden uzak düşerlerken ihtiyarın bir felaketi haber vermesi Hare'nin büyücülerin çadırına bir kez daha gitmesine neden oluyor. Ve büyücünün istediği şey ile Hare, bunu kabullenemeyip soluğunu mavi gözlü devin yanında aldığında belki de ilk defa Ruhlar Şehri'ne gelmemeyi dilemişti.
Kitaptan Alıntılar
Atmayan kalpleri alacakaranlıkta boğuldu. Acıyla yoğrulan isimleri keskin bir "AH" doğurdu.
Ve bir sonun başlangıcında, acının gözyaşı kaburgama damladı. Ateş mavisi, ruhuma ucu bucağı olmayan bir yangın bağışladı. Alevler büyüdü, büyüdü. Artık tüm cephelerimiz birer köz yığınından ibaretti.
"SEVGİLİM, YANGINLARINA AŞIĞIM. TANRI ŞAHİDİM OLSUN Kİ, YA KENDİ ELLERİMLE SÖNDÜRECEĞİM YA BİRLİKTE YANACAĞIZ."
İlk Namaz Harika öyküler var içinde...
Ömer Seyfettin konusunu günlük olaylardan, hatıralardan, tarih, masal ve efsanelerden alan etkileyici hikayeler yazmıştır. Edebiyat alanındaki ününü 1911'de Genç Kalemler dergisinde yayımlanan hikayeleriyle kazanmıştır.
Bu kitabında bulunan hikayeleri:
1- İLK NAMAZ: Bir çocuğun annesi ile birlikte ilk kıldığı Sabah namazındaki duygularını
Farklı bakış açıları kazandıran bir romandı..
Her şey Vanya'nın uğradığı bir pastanede başlar. Yaşlı adam ve köpeğinin her gün pastaneye gelip hiç bir şey yemeden içmeden belli bir süre oturup kalkmasıyla etraftakilerin ilgisini çekmektedir. Vanya bir gün dayanmayarak pastanenin sahibine sorar yaşlı adam kim diye pastanenin sahibi de tanımıyordur bir gün yaşlı adama biri bir şey sorarken köpeğin öldüğünü farkederler yaşlı adam dibinden ayırmadığı köpeği orda bırakıp ardına bakmadan ordan çıkar olayı merak eden Vanya ise adamın peşine takılır bir sokak başında adamın ölü bedenini yerde görür. Vanya ölen adamın evine yerleşir bir gün kapıyı küçük bir kız çalar vanya kızın kim olduğunu sorar kızda torunu olduğunu ve dedesinin öldüğünden yeni haberi olur. Yaşlı adamın kimsesiz olduğunu sanan Vanya adamın hayatını araştırmaya başlar. Diğer taraftan kendinden bile çok sevdiği nataşanın peşinden gider nataşanın ailesi aileden biri olarak görürler Vanya'yı bir gün Vanya Nataşanın yanına giderken kapıda karşılaşırlar Nataşa evden ayrılıp babasının düşmanın oğluyla evlenmeye karar verir evden ayrılır evlilik düşüncesiyle evden ayrılan nataşa ne yazık sevdiği adam başkasını sefer ve ayrılmak zorunda kalırlar git gide durumu kötüleşen nataşa yalnız başına kalır Vanya hiç yalnız bırakmamaya çalışır her şeye yetişme çabasında olan vanya Nataşa ile ailesini bir araya getirmeye çalışır ve bir araya getirmesinde payı en çok olan Nilli(yaşlı adamın torunu) olur.
Aiden King'in tarafında olmak cennetle eş değerdi. Kötü tarafıysa tam bir cehennemdi.
Hangi tarafta olacağımı seçmenin zamanı gelmişti.
#royalelitserisi nin ilk kitabı Sapkın Kral yorumuyla geldim. Öncelikle belirtmeliyim ki bu kitap karanlık bir romantizm. Akran zorbalığı, küfür ve smut sahneler vardı. Yazar zaten sizi bu konuda baştan
Şems ve Mevlana Aşkı Üzerine Hasbihal Tadında İnceleme Yazısı Olsun :))
Şems ile Mevlana’nın aşkı çok güzel.
Şems hep konuşur, ama Mevlana da tam tersine hep suskundur. Şems konuşur, Mevlana dinler. Hatta bu sebepten Şems ona Hamuş lakabını takmıştır. Farsça bir kelime olan Hamuş sessiz, sakin, suskun, konuşmayı sevmeyen anlamlarına gelmektedir.
Şems Fars, Mevlana Türk.
Şems İranlı, Mevlana Türkiye’den.
Aralarında
GÜNEBAKAN
İS SERİSİ- III
Herkesin kendini fena ettiğini iddia ettiği aşkın içinden burnum kanamadan tek başıma çıkmıştım ama artık ne yokladığım göğsün altında bir kalbim vardı ne de yerinde duran bir ruhum.
Herkese Mutlu Akşamlar...
Tabi ki İs serisinin 3.kitabi ile geldim.
Ahh yine beni benden aldı daha ne olabilir ne çıkabilir ki dedikçe
Okyanusu Kürekle Geçen Kız Kitap Yorumu
Selammm Bugün sizlere macera türünde bir kitapla geldim. Mart ayı benim için dolu dolu geçiyor gerçekten. Birbirinden güzel kitaplar okuyorum. Okyanusu Kürekle Geçen Kız da tam olarak o güzellikle bir kitaptı. Hemen geçeyim özete;
Kitap özeti; Lucy abisi Tom gibi maceradan maceraya atılmak istemekte ancak ne yapacağına bir türlü karar verememektedir. Ancak bir gün sınıf öğretmenlerinin verdiği Okyanus araştırma ödevi ile işte o macera gelmiştir; Okyanusu Kürekle Geçmek. Başlarda hiç kimsenin inanmaması ve hem ailesi hem de arkadaşları tarafından dalga geçilmesi Lucy’i yolundan döndürmemektedir. Atlantik Okyanusu geçecek ve bunu başarmadan dönmeyecektir. Bunun için kolları sıvamaya başlar. Deniz üstünde bir sandalla 3.000 millik bir yolu geçmesi gerekmektedir. Üstelik bu yolculuk tamı tamına 2,5 ay sürecektir.
Denizde yalnızlığıyla yolculuğa başlayan Lucy bazen güneşli bazen ise fırtınalı havalara denk gelecektir. Bu yolculuğu başarabilecek midir?
Kitap özeti; Böyle elinize alıp bir günlük okunabilecek çok tatlı bir kitaptı. Macera boyunca ben bile gerildim. Koskoca okyanusta bir başına… üstelik iki buçuk ay… Düşününce insan bir tırsmıyor değil. Ama bence onu başarmanın verdiği o duyguyu ve tecrübeyi de çoğu şeyin vereceğini sanmam. Ben çok beğendim. Sizlere de tavsiye ederim
#beyazbalinayayınları #okyanusuküreklegeçenkız #alastairhumphreys #bookstagram #keşfetteyiz#keşfet #keşfetedüş
Çalıkuşu Romanında Ana İzlekler -SPOILER İÇERİR-
REŞAT NURİ GÜNTEKİN’İN ÇALIKUŞU ROMANINDA
ANA İZLEKLER
GİRİŞ
Reşat Nuri Güntekin, Millî Edebiyat Dönemi ve onu takip eden Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın önde gelen isimlerindendir. Çalıkuşu adlı eseri 1922’de tefrika edilmeye başlanıp 1925’te kitap olarak yayımlanan, 1937’de büyük
Casey okumayı çok özlemiştim 1-1,5 ay öncesine kadar. Hem Maeve Kerrigan serisinden son kitap hem de tel başına seri dışı bir kitap okuyunca muazzam bir keyif yaşadığımı itiraf etmek istiyorum. Yazarı ilk kez yine seri dışı olan kitabı, Ölümün Soğuk Sesi ile tanışmış daha sonra serilerine devam etmiştim. Evet, araya tek kitap da eklenince ortaya okumaktan zevk duyduğum satırlar çıktı.
.
Ingrid Lewis, başarılı bir avukat, bir kaç yıl önce taciz davasında savunmamasi gereken lakin savunup özgürlüğüne kavuşturduğu John Webster'dan yana başı büyük belada. Kazandığı dava sonrası taciz yönünü Ingrid'dan yöne çeviren John'un uzun zamandır sesi çıkmıyordu. Kaza görünümlü cinayetler yüzünden adi yine gündemde.
.
Meslektaşına verdiği şemsiye ve giydiği kıyafet yüzünden oldukça Ingrid'a benzeyen avukat arkadaşı trafik kazasında ölür. Aslında ölmesi gereken Ingrid mi yoksa sıradan bir trafik kazası olayı mı diye düşünürken John Webster'in adi ortaya bomba gibi düşer.
John bu kez karşısında mı yoksa yanında olup Ingrid'a kendince yardım mı edecek okurken öğreniyoruz ama ne öğrenmek!
.
Victor Hugo (1802-1885): Fransız edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarındandır. Şiirleri, oyunları ve romanları ile tanınır. Romantizm akımının Fransa’daki temsilcisidir. Edebiyat alanındaki devasa başarılarının yanında politik hayatta da etkin bir rol üstlendi, bu nedenle sürgün cezasına çarptırıldı, cezasını tamamlamasına rağmen İmparatorluk yıkılana dek Fransa’ya dönmedi. Yazar, ilk kez 1866’da yayımlanan Deniz İşçileri romanını, sürgün gittiği ve sürgün kararı iptal edildikten sonra da ayrılmayıp 15 yılını geçirdiği Guernsey Adası’na ve orada yaşayan deniz işçilerine ithaf etmiştir. Yazar bu eserle, başta sevdiği kadına kavuşabilmek için karaya oturmuş bir gemiyi tek başına kurtarmak zorunda kalan Guernseyli bir deniz işçisi olmak üzere, tüm yoksul deniz işçilerinin hayat mücadelesini hayranlık verici ve ayrıntılı tasvirlerle edebiyata taşımış, onların mücadelelerini denizciliğin ve denizin kâdim diliyle onurlandırmıştır. Yazarın Notre-Dame’ın Kamburu ile “din”, Sefiller ile “toplum” konularını işlediği üçlemesinin, “doğa”yı ele alan üçüncü ve son kitabı Deniz İşçileri de, Gustave Doré’nin illüstrasyonlarıyla, Hasan Âli Yücel Klasikler Dizisi’nde okurlarla buluşuyor.
Not: Ben Hugo’ya göre bir okur değilmişim bir kez daha anladım. Herkesin sevdiği ayrıntılı tasvirler beni boğuyor, olay örgüsünden kopmama sebep oluyor. Bir daha okur muyum, şüpheli
Ev de insan gibi cesede dönüşebilir.
Düş gecenin akvaryumudur.
Tok karın tatmin olmuş bir vicdana benzer.
Yalan söylemek ıstırap çekmektir.
Zehir alışılan bir şeydir.
İlk kitap, Hizmetçi 2023 yılında tartışmasız en gizem dolu psikolojik kitaptı. Hal böyle olunca ikinci kitaba dair umutlarım daha da zirvedeydi. Fazlasıyla aradığımı buldum, soluksuz okudum tabirinin sayfalara dökülmüş haliydi ve belkide daha fazlası.
Yıllardır hevesle takip ettiğim bir kaç tane polisiye gerilim yazarlarının arasında McFadden'ı da eklemek muazzam bir duygu. Hala tanışmadınız mı? Büyük kayıp.
.
Millie, başına gelen ve yardımcı olduğu onca kadınların ardından kendine yepyeni bir düzen kurmuş, tehlikeli bir mahalle olsa da kendi evini bile tutmuştur. En büyük sıkıntısı geçmişinde yaşadığı olaylar yüzünden yeni bir iş bulabilmek.
Ünlü bir aile olan Garrickler, ona teklifle geldiğinde hiç düşünmeden kabul eder. Her şey gayet yolunda giderken evin hanımına dair duyduğu endişe bütün planlarını, kendine verdiği sözü bozmasına neden olur. Çünkü Wendy, bir odada kaderine razı olurken Millie buna katiyen izin vermek istemez. Bay Garrick, bunu kolayca atlatamayacak ve Wendy'e tanınmayan özgürlüğü ona geri vermek için elinden geleni yapacaktır.
Birisi ya da birileri bedel ödeyecek ama kim?
Müthiş bir cevap ve bu cevap tüm oyunları ile kitabın içerisinde gizli.
Olağanüstü ters köşeli bir kitap, şiddetle tavsiye etmek az bile. Okuyun, Okutun...
.
Okumak Iptiladir Müptelalara Selam Olsun...
256 syf.
7/10 puan verdi
Sırça Fanus - Sylvia Plath
Kitabın ilk kısmında karakterin kadın olarak kendini keşfetme ve tanıma sürecini okuyoruz. Bu süreçte erkek egemen toplumunda başkaldiran, kadınlara yapılan adaletsizliğe isyan eden bir yandan da toplumun cinsiyetçi algısına karşı mücadele eden aynı zamanda kendince sevmek ve sevilmek isteyen bir karakteri okuyoruz. Babasını kaybetmiş, annesiyle yeterince bağ kutlamamış maddi yönden durumları kötü olsa da burs kazanıp kendi hayallerini için kendini koskocaman bir şehirde tek başına buluyor. Kitabın ikinci kısmında ise genç yaşta hayatına son vermesine kadar ki olayları okuyoruz. Bence yazar bu kısmı oldukça iyi yazmış güzelleme yapmadan ama karakterin o melankolik havasını vermiş. Kısacası sevdim kitabı sadece arada karakterleri karıştırdım kim kimdi diye..
