Ali Şükrü Bey, İttihad ve Terakki'cileri de sevmez ve o hayalperestlerin safında yer almaz. Halbuki o yıllar İttihad ve terakki'nin ikbal yıllarıdır. Fakat devamı askerin teveccühüne bağlıdır. Bu sebeple İttihad ve Terakki'ye asker desteği aranır. destek olanlara makamlar mevkiler vaadedilir. Bu yoldaki gayretler neticesiz kalmaz. Çünkü uzatılan kemiğe koşanlar her zaman vardır.
İşte Ali Şükrü Bey, o felâketli insanları görmüş ve onların saflarında yer almamış istisna askerlerdendir. Öyle ki, İttihad ve Terakki'cilerden hiç hoşlanmamıştır. Ali Şükrü Bey içinde felaket günleri başlar. Yol ikidir: Ya İttihad ve Terakki'ye dahil olacak veya çok sevdiği askerlik mesleğinden ayrılacaktır.
O güzide insan, İttihad ve Terakki'ye dahil olmaktansa, mesleğini terk eder. Deniz Kurmay Subaylığı artık bitmiştir.
Atamı bu kadar mükemmel anlatan bi kitap daha görmedim.
Ona göre İstanbul'dakiler daha şimdiden bitmiştir. Her attıkları adım hatadır.
Ama mademki harp açılmıştır. Kendisi harpten kaçmayacaktır. Ordusunun, rütbesinin kendine düşen vazifelerini yılmadan yapacaktır.
Ateş hatlarında, cephe kumandanlıklarında, hem de macera şeklinde olmadan, hesaplı, kitaplı davranışlarıyle kahramanlıklar yaratacaktır.
Ona inanmayanlara, onu içkiye düşkün, günlük yaşayışı karışık diye hor görenlere, askerlik sanatının, cesaretinin ve zaferin harikalarını gösterecektir.
Başka bir kumandanımız, gerçi İstiklal Savaşında, fakat başkasının emrinde büyük hizmet gören bir asker, yayınladığı hatıralarında, mütareke karşısında ilk reaksiyonunun şu olduğunu anlatır:
"Her şey bitmiştir. Şimdi yapılacak şey bir geçim yolu bulmaktır. Bunun için de, ordunun artık lüzumsuz kalan, satışa çıkarılan hayvanlarından bir çift at ve bir at arabası satın alıp, bunu terhis edilecek erlerden birine çalıştırarak, nafakayı çıkarmaktan başka çare yoktur…"
Bu kumandanı yermeye hakkımız yok. Bu bir reaksiyondur. Her halde geçicidir. Bu olayı sadece naklediyoruz. Hatta onun, bu ruh depresyonunu okuyucularına açığa vurması bile samimi bir davranıştır. Nitekim daha sonra ve liderin emrinde o, ordusuna ve milletine büyük askerlik başarıları sağlamıştır.
Peyami Safa 'nın da ''Bodrum Katından Notları'' var . . .
Gaz lambasını yakıp merdivenlerden yavaş yavaş ''Bodrum Katı''na doğru inelim . . .
Bu roman, sadece 15 yaşındaki hasta bir gencin hastane
Kapitalizmin değiştirdiği yaşam ve yeni kadın erkek rolleri üzerine
Öncelikle yaşlı bir adamın gençler hakkında yazmasının ne yararı var ki diye başladım okumaya. “Gerçek yaşamı elde etmek önyargılarla mücadele ile başlar” sözü ilgimi çekti, yazar felsefenin konusunun gerçek yaşam olduğu hatırlatmasını yapıp Sokrates’in suçlamalarından biri olan “gençleri yoldan çıkarma” işine soyunduğunu söylüyor ve ekliyor;