Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Nedir?'' ''Düşmanın İzmir'e çıktığı Denizli'de duyulur duyulmaz, millet neye uğradığını şaşırmış, tabansızlar göçlerini toplamaya başlamış. Müftü bakmış ki durum kötü.. Çoluk çocuk ayak altında kalacak. Hemen büyük caminin sancağını çıkartmış tekbir getirerek sokaklarda dolaşmış, sonra halkı belediyenin
Sayfa 372 - Ketebe YayınlarıKitabı okuyor
"Her hükümet yasalarını kendi işine geldiği gibi yapar: Demokrasi demokratlığa uygun yasalar, tiranlık tiranlığa uygun yasalar koyar, diğerleri de tıpkı böyledir. Bu yasaları koyarak, kendi işlerine gelenin yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler; kendi işlerine gelenden ayrılanı da, yasaya, hakka karşı geliyor diye cezalandırırlar. İşte dostum, benim dediğim şudur: DOĞRULUK HER YERDE BİRDİR, yani oradaki hükümetin işine gelen şeydir; güç onun elindedir. Doğru dürüst akıl yürütmesini bilen bir adam, bundan şunu çıkarır: DOĞRU OLAN HEP AYNIDIR, YANİ GÜÇLÜNÜN İŞİNE GELEN NEYSE, ODUR." (Platon)
Sayfa 5 - Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2013Kitabı okudu
Reklam
336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Herkese merhaba İlk kitabın heyecanı ile ikinci kitabı da hemen ertesi gün birkaç saat içinde bitirdim. Sıkıntılı bir dönemdeyken, düşünmemek ve kafamı dağıtmak için okuduğum bu seri bana ilaç gibi geldi. Bir gerçek yaşadığımız hayat var bir de kitaplarla yaşadığımız hayat var. Çok doğru. O sıkıntılı dönemimde bir kere daha anladım ki benim en iyi arkadaşlarım kitaplarım. Yazarın zekasına hayran kalmamak imkansız. Heyecan dorukta, yine ters köşelerle dolu , soluksuz okuduğum bir seri oldu. Hemen yazarın bende olmayan diğer kitabını da almalıyım. İlk kitaptan sonra Millie kendine yeni bir sayfa açıyor üniversitede sosyal hizmetler dalında okuyup yardıma muhtaç kadınlara yardım etmek istiyor. Bu arada hizmetçilik işine devam ediyor. Geçmişi hakkında sorular sormayan bir işveren bulmak zordu Millie için. O yüzden Douglas Garrick'in evinde çalışmaya başlaması büyük bir şanstı. Tek bir şartı vardı oda misafir odasına girmemesiydi.Çünkü karısı çok hastaydı. Millie bu durur mu ? Bir süre sonra evdeki tuhaflıkları görünce , Wendy'nin ağlama seslerini duyunca kapıyı tıklattı. İşte ondan sonra Millie bildiğimiz Millie, kendi yöntemleriyle Wendy'nin hayatını kurtarmaya çalışacaktı. Enzo'nun dönmesine çok sevindim. Ben çok sevdim seriyi.
Hizmetçinin Sırrı
Hizmetçinin SırrıFreida McFadden · Olimpos Yayınları · 20231,132 okunma
Cehennem ve cehennemlikler hakkında "cehennem ve azabının ebedî olmadığı; cehennemde bir çeşit cennet hayatı yaşanacağı, azaptan zevk alınacağı; ebedî azapta hikmet olamayacağı; ilâhî rahmetin mü'min-kâfir herkesi kapsadığı; her türlü inancın hakk ve doğru olduğu; putperest, ehl-i kitap, mecûsî, budist... tüm insanların gerçekte Allah'a ibadet ettiği" gibi görüşler, başta Muhyiddin ibn Arabî olmak üzere özellikle vahdet-i vücudcular tarafından savunulmuştur. Son dönemlerde bu görüş Kazanlı ilim adamı Musa Carullah Bigiyef tarafından gündeme getirilmiş; Osmanlı'nın son dönem âlimlerinin büyüklerinden şeyhu'l-Islâm Mustafa Sabri Efendi merhum da buna müstakil bir eserle cevap vermiştir.
Sayfa 104 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Reha Oğuz'un Kemâlistliği.
"Sonra, Kemalizmin Tarih ve Dil inkılaplarında mündemiç olan .. Türk ırkının eşsiz üstünlüğü.. felsefesi kalbi mi fethetmişti. Bunu, biyolojiye, prehistuara ve daha birçok ilimiere dayanır bir Tarih felsefesi halinde işlernek en büyük ihtirasımdı." (Sahife: 411) (Kemalizmi Turancı ve Irkçı gibi gösteriyor) Bunlar, yıllarca, Atatürk
394 syf.
8/10 puan verdi
AŞK VE GURUR?
Gurur ve önyargı? Ya da aşk ve gurur mu demeliyim? İsmiyle bile tartışmalara konu olan 19. yüzyıl Jane Austen eserlerinden biri. Jane Austen dünyaca ünlü İngiliz bir yazardır. Daha önce kendisini okumadığım için biraz üzgün olsam da bundan sonra diğer eserlerini okuyacağıma şüphem yok. Yazarın hayatına bakarken dindar bir ailenin kızı olduğunu
Gurur ve Önyargı
Gurur ve ÖnyargıJane Austen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202375,8bin okunma
Reklam
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Su-i zan,Ön yargı..
Önceki gün metrodan indim elimde 10 kiloya yakın ağır bir çanta vardı neyse asansöre doğru yetişeyim diye hızlıca yürüyorum.Bu arada benden önce de bir teyze ve tekerlekli sandalye de bir adam onlarda yetişmeye çalışıyorlar.Bir adam bindi.Gelen var mı diye arkasına bakmadan kapı kapandı.Tabi biz aaa insan bir bakar olur mu öyle şey diye hepimiz birer laf ettik.Aa bi bakdık ki asansörün kapısı açıldı aynı adam.Meğersem asansörün kapısı hızlı kapandığı için tekrar açma tuşuna basmakla uğraşıyormuş bizi alsın diye.Sonra bindik kapı hakaten o kadar hızlı kapandı ki bu sefer de tekerlekli sandalyedi ki adam dışarda kaldı.Biz kadınla açma tuşuna basmakla uğraştık.Tabi kapı da geç algılıyor.Yani anlayacağınız aynı şeyi biz yaşadık.Sonra adama dedik ki kusura bakmayın biz de önyargılı olduk arkasına bakmadan gitti vs.diye.Sonra dedim ki kendi kendime hemen suizan 2 dk sabret diğer sefer bin.Ve hocamızın şu lafı geldi aklıma hüsnü zannımız öyle olmalı ki sobaya elinizi uzattığınızda nasıl yanma refleksinden dolayı hemen çekiyorsak olaylara karşı da aynı refleksi hüsnü zan olarak yapmalıyız.Sensörlü lamba gibi yani.Ve bunu alışkanlık haline getirmeliyiz.Bunun üstünde çalışaçağım.Rabbim eksikliklerimizi tamamlatsın ne diyelim.
Sizler, tüm umutları kesilmiş insanlarsınız! Sizler, dört duvar arasına mahkûm olmuş insanlarsınız! Sizler... sizler, dışarıda ve içeride hiçbir işe yaramaz, dünyaya yalnızca gün saymaya gelmiş zavallı insanlarsınız! İşte buraya bir silah koyuyorum, işte umutlarınız ve yaşamınızı kısıtlayacak, birinizi daha hayattan silebilecek gerçeklik; bunu
Bu algıda olduğum için demin her yerden engelledim, doğru mu yaptım acaba?
Gözleri hayattan bıkmış, "kendine rağmen" e dönüşmüş bir kabuklanmanın içine hapsolmuş, çıkış yollarını yitirmiş bir kimliğin yardım çağrısı gibi bakıyor beni bu durumdan kurtar der gibi bir hali var, bana öyle geliyor ki, çağrıya elimi uzattığım anda kabuk, korkunç incelmiş bir şiddetle, beni bildiğim her şeyden kuşkuya düşeceğim bir boşluğa itecek, kendimi, çöller, bataklıklar geçen, dönüş yolları belirsiz bir yolculuğun içinde bulacağım..
Reklam
" İnsan geceleri burada böyle yalnız kaldı mı, kitap okur ya da böyle şeyler düşünür. Düşünür ama yanında ona şu şöyledir, bu böyledir diyecek biri olmaz. Belki bir şey görür, ama gerçekten gördü mü, doğru mu, yanlış mı, bilemez. Birine dönüp, sen de görüyor musun ahbap, diye soramaz. Anlayamaz. "
Sayfa 76 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
1920’lerin sonlarına doğru Dünya Tanrıları isimli eserini yazdığı dönemde, bir gece kar yağıyorken, dışarıda yazmak ister eserini. Dışarı çıkar ve Central Park’a gider. Yanına gelen polisler Cibran’a nereli olduğunu sorduktan sonra, polislerden bir tanesi ona şöyle der: “Sizin oradan bir yazar var, ne zaman ki kitapları evime girdi, eşim bana itaat etmeyi bıraktı, artık benimle tartışabiliyor. Sanırım o yazarın ismi Halil Cibran’dı. Hiç duydun mu bu adamı?” der. Cibran da cevap olarak “Evet duymuştum” der.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.