(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ) “ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
Doğru olanı yap. Yaptığının ne olduğunu ve neden doğru olduğunu unutuncaya kadar doğru olanı yap. Sınırlar yok olup gidinceye kadar, tıpkı bu uçsuz bucaksız topraklarda dolaşan bir yolcu için sınırların bir süre sonra ortadan kaybolması gibi... Üzerinde en ufak bir dağın, hatta dağların gölgesinin bile olmadığı açık ufkun derinliklerinin, o yolcunun bakışlarını esir alıp vücudundan ve bilincinden geçerek kanına karışması ve bir an için yolcunun bu sonsuz alana dönüşmesi gibi... Geriye rüzgarın, ışığın ve karanlığın fısıltısından başka bir şey kalmaz... Evet, bir söz vermiş olabilirdi ama naif değildi ve artık masum da değildi.
Sayfa 189 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Sevgili Hazar," diye başlıyordu mektup, "Benim manevi oğlum... Kızımın muhafızı, koruyucusu ve sonsuz dostu... Sen bu satırları okuyorsan belli ki ben artık hayatta değilim. Her șey planladığım gibi gittiyse bu mektup sana ölüm haberimle birlikte geldi ama bundan sonra öğreneceklerin seni benim ölüm haberimden daha fazla sarsacak.
Roma'da hiçbir şekilde halk dinsizliği olmadı; halk hiçbir zaman inanmayı ve dua etmeyi bırakmadı. Ama kültürlü bir Romalı -bir Cicero, bir Horatius, bir imparator, bir senatör, bir eşraf mensubu- atalardan kalma tanrıların tuhaf cümbüşü içinde neye inanabilirdi? Yanıt kesindir: Bunların tek sözcüğü­ne bile inanamaz; 4 yy önce de inanmayan
İngilizler savaş sırasında övünülecek bir yönetim sergilememişlerdi. Demokrasiye hazırladıklarını iddia ettikleri bir ülkeyi askeri diktatörlük ile yönetmişlerdi. İnsanlık tarihinin gördüğü en berbat kıtlıklarından biri olan 1943 tarihindeki Bengal kıtlığına sebep olmuşlardı. Bizzat Churchill'in talimatı ile açlıktan ölmek üzere olan
Bir yanda, inandıkları uğruna yıllarını cezaevlerinde geçiren, hayatını, 'sevgi, emek, özgürlük, eşitlik' adına sürgünde yitiren bir 'şair' sıfatını kazanan; öte yanda, 'bir aşk adamı, çoğu zaman aşktan başka bir şey düşünmeyen bir aşk şairi, biraz zampara, mavi gözlü bir Kazanova, bir ilişkiyi bitirmeden diğerine geçerken
Reklam
46 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.