Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yeni yıl! Ne acayip söz! Dünden bugüne bir şey mi değişti? Bu salı, dünkü pazartesinin haber verdiği gün değil mi? Ben bugün dünkünden başka bir insan mıyım? Dün ne yaptım, nasıl yaşadımsa yarın da öyle yaşayacak değil miyim? Ta ölünceye kadar...
"Sence Felix'in ne derdi var?" diye sordu Bay Baker. Soru beklemediği yerden geldiği için cevap vermeden önce düşünmesi gerekti. "Ben bir derdi olduğunu düşünmüyorum efendim" dedi. "Bence tek sorunu ... " Mutsuzluk diyecekti az daha. Fakat mutluluk denen şey de gösterişten, sürdürülmesi imkansız bir durumdan başka neydi, hele ki dile getirmesi bile bu kadar zorken? Çocukken mutluluğu tanımlayabildiğini hatırlamıyordu: Bir tarafta korku ve sefalet, diğer tarafta korku ve sefaletin yokluğu vardı ve tek isteği ya da ihtiyacı bu durum olmuştu. "Çekingen bir çocuk olması" diye bitirdi. Bay Baker homurdandı (belli ki aradığı cevap bu değildi). "Ama sen onu seviyorsun değil mi?" derken o kadar tuhaf ve savunmasız bir çaresizlik içindeydi ki hem Felix hem de Bay Baker için muazzam keder duydu içinde. Baba olmak böyle bir şey miydi? Böyle bir babanın çocuğu olmak böyle bir şey miydi? Böylesi mutsuzluklar, kırgınlıklar, beklentiler dile getirilmeden ve karşılanmadan mı yaşayıp gidiyordu insanlar? "Tabii ki seviyorum" dediğinde Bay Baker göğüs geçirip normalde kapıya giderken hizmetçinin eline tutuşturduğu çekini vermişti.
Reklam
Mutluluk
Bir; yaşla mutluluğun alakası yok. İki; cinsiyetle mutluluğun alakası yok. Üç; görünüşle, yani güzel ya da çirkin olmakla mutlulu- ğun alakası yok. Dört; zeka seviyesiyle mutluluğun alakası yok. Dikkat edersen zeka diyorum, çünkü ben "akıl" ile "zeka''yı birbirinden ayırıyorum. Testlerle aklı ölçemezsin, testlerle ölçtükleri şey zeka. Beş; eğitim düzeyiyle mutluluğun alakası yok. Bu da kulağa şaşırtıcı geliyor değil mi?
"- Çocuklar mı dediniz? -dedi. Çocuklara mı değindiniz? Bunun toplumsal bir sorun ve birinci derecede toplumsal bir sorun olduğuna ben de katılırım. Ama çocuk sorunu büsbütün başka bir biçimde çözümlenecektir. Aileyle ilgili her şeyi olduğu gibi, çocukları da tümüyle reddedenler var... ama biz bu konuyu daha sonra konuşuruz, şimdi şu boynuz
Sanki ben bir devlet veya toplummuşum gibi konuşuyorsunuz! Kim ne derse desin, hiç de ilgi çekici bir şey değil bu; ayrıca insan içinde ''olup biteni'' her zaman yüksek sesle dışavurabilir mi?
Devrim
devrim sözcüğü kulağınıza hoş geliyor, değil mi? ama hiç de öyle değildir, inanın bana. devrimin ne olduğunu bilmek ister misiniz? kan, bağırsak ve delilik, yolunuza çıktığı için ölen çocuklar, dünya-dan habersiz yavrular, yanınızdaki kaltağın, hatta karınızın gözünüzün önünde kasaturalanıp ırzına geçilmesidir, bir zamanlar miki fare filmlerine
Reklam
"O bana şaşkın bir şekilde baktı ve ben aniden, tamamen beklenmedik bir şekilde, hayatım boyunca işte bu kadını sevdiğimi anladım! İşte böyle bir şey, değil mi? Tabii ki, deli olduğumu söyleyeceksiniz, değil mi?"
Salgın üzerine bir tartışma programı bulmam on saniyemi bile almıyor. Hareket Partisi'nden bir milletvekili konuşuyor: "Biz neden şehirlerimizin koca koca bölgelerini karantina bölgesi diye ayırıyoruz, bir de oralara yiyecek götürerek resmen hastalığı besliyoruz?" Evet, doğru, neden? "Bu hastalık milletimizin başına sarılmış bir beladır?" Evet, sadece bizim milletimizin değil tabii ama bu da doğru. "Biz artık bu hastalığa karşı tıbbi araştırmalardan medet umamayız. Artık hümanist yaklaşımlarla bir yere varamayız?" Aynen katılıyorum. "Milletimizin düşmanlarını sevindirmekten başka bir işe yaramaz bu?" Bu, milletimizin düşmanları zırvasına da prim verdiğimi söyleyemeyeceğim ama bunun için milletvekilimi kıracak değilim, o öyle diyorsa öyledir. "Ben Anadolu'nun her yerini dolaşıyorum, milletimizle konuşuyorum, diyorlar ki 'benim de annem hasta, kardeşim hasta, oğlum hasta ama bu milletin kurtuluşu için feda olsun' diyorlar." Bunun üzerine soru geliyor: "Yani siz bütün hastaları imha edelim mi diyorsunuz?" "Hayır, öyle bir şey demiyorum" diyor ama aslında onu demek istiyor.
Romanın Türü-Nasıl Bir Roman? Bozkurtların Ölümü evet, bir tarihî romandır; fakat herhangi bir tarihî roman olarak değerlendirilemez. O, bir destandır; bir destanın roman hâline getirilmiş biçimidir. Tarihî roman kavramı, Bozkurtların Ölümü'nü anlatmaya yetmez. Roman kahramanları 621 ile 639 yılları arasında yaşamış gibi görünürler ama
Romanın Macerası: Bozkurtların Ölümü Atsız'ın, tarihin tozlu sayfalarından çıkardığı Kür Şad'ın hikâyesidir. 639 yılında Çin sarayını basan 41 yiğidin hikâyesini Atsız Fransız kaynaklarından, muhtemelen Hüseyin Cahit'in De Guignes tercümesinden, daha üniversite yıllarında okumuş olmalıdır. Çin kaynaklarında Cie-şı-şuay olarak geçen
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.