Bir oturuşta okunabilecek postmodern tarzda yazılmış tadı damakta kalan mükemmel bir öykü kitabı. Çünkü yazarı Hasan Ali Toptaş.
Kitap 5 öyküden oluşuyor, içlerinde en çok ''Nihat'' ve ''Şeytan Uçurtması''nı beğendim. Nihat adlı öyküdeki metaforlar o kadar güzeldi ki hatta öykünün kendisi başlı başına bir metafordu diyebilirim. Babası annesinin zarafetine dayanamayarak onları terk etmiş, Nihat büyüdüğünde evlerin camlarını kırıyor herkesten alacaklı. Annesi onu yakalamak için sürekli peşinden koşuyor oysa bir yandan da yakalamamak için daha yavaş koşmak için kilo alıyor. Çünkü o da herkesten alacaklı hissediyor ve hiçbir zaman kendisi buna cesaret edemeyeceği için oğlunun öfkesini yansıtmasını içten içe istiyor, ses etmiyor. Bu kısacık öykü o kadar şeyi anlatmadan anlatıyor ki bu gerçekten çok büyük bir başarı. Belki bunu yüzlerce sayfa bir romanla anlatamazlar ama 7 sayfalık öykü başarmış bunu.
Nihat'ın terkedilmişlik yüzünden yaşadığı sessiz öfkeyi anlıyorum. Onu terkeden kişiyle yüzleşemediği için başkalarından çıkarıyor öfkesini. Birisi onu tutsun çekip çıkarsın istiyor. Bu öykünün başlığı ''Nihat'' ama adını bilmediğimiz o anne de terkedildi ve bunu görmüyoruz bile. Oğlunun peşinden gitsin onu düzeltsin diye bekliyoruz. Ama o da buruk o da iyi değil ve tepkiselliğe dermanı yok. Bundandır ki Nihat'ın kırdığı camlara ses etmiyor. O camlar oğlunun ellerinde kırıldığı kadar isimsiz annenin yüreğinde de kırılıyor.