Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Eğer bütün eşyaları çocuğunuzun ulaşamayacağı yerlere kaldırırsanız, kendi evinizdeki güzel ve narin şeylere saygı göstermeyi asla öğrenmez ve bir başkasının evinde nasıl davranılacağını da kesinlikle bilemez.
Sayfa 238Kitabı okudu
Anne Sütü Mucizesi
Neslin sıhhatle devamı, aile müessesine bağlıdır ve evlatlar hiç şüphesiz, ailenin sürur kaynağıdır. Evlatlar, daha dünyaya gelişinde, her misafirden tatlı karşılanır. Hem nasıl karşılanmasın; sevmenin ateşe perde, ikram etmenin sırat köprüsünü geçmeye vesile, birlikte yemenin, kurtuluş beraatı bahşettiği evlat, anne babası için dünya nimetlerinin
Reklam
Bir Bayram Günü
Günün henüz ağarmaya başladığı saatlerde çayır çimen kırağıya yenik düşerdi. Güne normalden biraz daha erken başlayan köylü kadınlar telaşla ahırlara giderken, içeriden sabırsız inek sesleri gelirdi. Belki yavrusuna kavuşma heyecanı, belki özgürlüğe kavuşma ümidiydi o sesleniş. Kıyafetlerini dâhi bazen eşlerinin, bazen evi çekip çeviren
İslamiyet .
🧕🧕🧕🧕🧕🧕🧕🧕🧕 İslamiyet Kadını Hak Ettiği Yere Koymuştur .
biraz da ciddi şeyler ilkokul kitapları ilkokul düzeyindeki öğrencilere uygun mu? müfredat yahut yeni adıyla öğretim programı sahiden de yanlış mı planlanmış? öğrencilerin, talebe olduğunu söyleyebilir miyiz? eğitim sistemini gece-gündüz eleştirmek neye dahil? eleştirenlerin gerçek bir isnadı var mı? pisa, tims, kanguru soruları bizim eğitim
"Belki bütün hata... Fakat bunlar benim fikirlerim ve inancım. İnsan hiçbir kimseye ve özellikle Cenabıhak ile annelere yalan söylememelidir."
Sayfa 65
Reklam
Bütün annelere gelsin
Bütün annelere...
“Annemin güzel olan yüzü gülümsediği zaman kıyaslanamayacak derecede güzelleşir, çevresindeki her şey sanki neşe dolardı. Yaşamımın en zor anlarında bu gülümsemeyi bir anlığına olsun görebilseydim üzüntü nedir bilmezdim. Bence yüz güzelliği denilen şey yalnızca gülümsemedir: Gülümseme yüze güzellik katıyorsa o yüz güzeldir; gülümseme yüzü değiştiriyorsa o yüz sıradan bir yüzdür; gülümseme yüzü bozuyorsa o zaman bu çirkin bir yüzdür.”
Sayfa 11 - Türkiye İş Bankası
Kıskançlık
Erkeklerini, hiçbir fırsat kaçırmayarak, güzel görmekten, aşktan, sevişmekten mahrum bırakan bu kadınlar, aynı zulmü kendi cinslerine de yaparlar. Tanıdıkları bir kadının başından kazara bir macera geçer, mesela bir 'mektubu' yakalanır, yahut da kocasından boşanıp diğer birine varırsa hepsi birden ona darılırlar ve dehşetle afaroz ederler. Aradan uzun seneler geçer, o kadını sokakta gördüler mi; yollarını değiştirirler, bazıları yüzüne tükürmeye kalkar, en insaflıları biraz acır, 'Ah, zavallı kötü oldu, alnının yazısı imiş' der. Semtimizde, 'Bir kadının en birinci görevi güzel olmaktır' sözünün nasıl tehlikeli bir yalan olduğunu pek iyi bilen anneler, kızlarını, ellerinden geldiği kadar güzellikten, şuhluktan, süsten, serbestlikten alıkoyarlar. Bu annelerin sokağa çıkarken kızlarının kulaklarına fısıldadıkları öğüdün değişmez modeli budur: 'Kızım! Peçeni indir. Ellerini çarşafın içine sok. Başını öyle yukarı kaldırma, aşifte diyecekler. Önüne bak. Fransız karıları gibi zıp zıp yürüme. Yavaş, yavaş. Göğsünü ileri çıkarma, arkamıza takılacaklar. Sana azgın diyecekler. Adın çıkacak. Evde kalacaksın, vs. vs...' Sonra, tanışan, görüşen her aile, sanki birbirlerinin doğal müfettişleridir. Sakın bir aile içinde küçük bir aşk macerası geçmesin. Rezalet, dedikodu birden göklere çıkar, kahramanlarını tefe korlar. Oğullarının ve kızlarının gizlice görüşmelerine, mektuplaşmalarına aldırmayan; göz yuman annelere bütün tanıdıkları, yine birden darılır; 'Ah, ayol kadın bu yaştan sonra boynuz dikiyor...' diye ondan iğrenirler.
Hiç kuşku yok ki her ikisi de çok daha iyi bir durumda olurdu. Erkeklerle kadınların eşit olacağı bir dünyayı hayal etmek kolaydır, çünkü Sovyet Devrimi'nin vaat etmiş olduğu şey tam da budur: Tamamen erkekler gibi büyütülüp yetiştirilen kadınlar, aynı koşullar altında ve aynı ücretlerle çalışacaklardı; cinsel özgürlük törelerce kabul edilecek ama cinsel edim bundan böyle karşılığı ödenen bir “hizmet” olarak görülmeyecekti; kadın kendi hayatını başka yollardan kazanmak zorunda olacaktı; evlilik, eşlerin istedikleri zaman feshedecekleri özgür bir bağa dayanacaktı; annelik özgür olacaktı, yani doğum kontrolü ve kürtaj serbest olacak, buna karşılık evli olsalar da olmasalar da bütün annelere ve çocuklarına tamamen aynı haklar tanınacaktı; doğum izni sırasında, çocukların sorumluluğunu üstlenen topluluk anneye ücret verecekti; bu, çocukların ebeveynlerinden alınacakları anlamına değil, terk edilmeyecekleri anlamına gelmekteydi.
Sayfa 442 - Koç Üniversitesi Yayınları (2. Cilt)Kitabı okudu
Reklam
"Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Don Kişotlara, ateş hırsızlarına, Ernesto Che Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.” -Kazım Koyuncu-
505 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.