Adım Katniss Everdeen. On yedi yaşındayım. Evim 12. Mıntıka'da. Açlık Oyunları'na katıldım. Kaçtım. Capitol benden nefret ediyor. Peeta esir alındı. Öldüğü sanılıyor. Büyük olasılıkla da öldü. Büyük olasılıkla ölmüş olması en iyi ihtimal...
Serinin iki kitabını aynı anda almış ama ön sözü biraz itici bulduğum için okumaya başlayacakken bırakmıştım.
AH, NE BÜYÜK HATA!!
2 kitap 2 günde bitti ve ben 48 saat uyumadım.
Bayıldım.Çok çok iyiydi. Keşke Stephenie MEYER gibi şahane bir yazarın tavsiyesine uymam gerektiğini kendime hatırlatsaydım .Ne de olsa iyi yazarlar iyi kitapları tavsiye ederler. 3. kitabı çıktığı gün aldım.Tabi ki o da bir günde bitti.
Ha bu arada gerçekten rüyalarınıza girecek kadar aklınızı alan bir anlatım ve konusu var.
Açlık OyunlarıSuzanne Collins · Dex Kitap · 201628,7bin okunma
Ana fikri 'açlık' olan bu kitap Orhan Kemal'in 'açlık' duygusunu bütün gerçekliği ve çıplaklığıyla sosyal hayata yansıtmış ve insanın sosyoekonomik durumunun gerek ailevi gerekse de birey üzerinde nasıl bir etki ve değişim yarattığını çok sade ve akıcı bir üslupla bütün okur kitlesine hitap edecek bir şekilde kaleme almıştır.
Hukukçu bir babanın milli mücadele sonrası hükümet ile ters düşmesi ile şekillenen bir olay ve bu olayın başkahramanı büyük oğlu. Kahraman bakış açısıyla yazılan bu eser ilk başta gerek olayın geçtiği Adana gerek Beyrut ve gerekse de kullandığı karakter ve tiplemeler yaşanılan dönemin sosyal, kültürel, ekonomik , etnik ve dini bütün yönlerini olduğu gibi eserine yansıtmıştır.
Ayrıca bu eser 'Küçük Adamın Romanı' serisinin ilk kitabıdır daha sonraki eserler ; Avare yıllar ve Cemile' dir.
Baba EviOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20082,130 okunma
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar'ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikayesi vardı: Sarı-Özek'i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
1943 tarihli bir mektuptan: "Yahudiler ölülerini
gömmüyor, öylece sokağın ortasına atıyorlar. Tifo ve dizanteri
yayılırsa şaşmamak lazım! Bu Almanlara karşı son
derece sinsi bir saldırı sanırım, çünkü az çok medenileşmiş
her halk ölülerine özen gösterir....
.....Buradaki çocukların Alman çocuklarıyla hiç ilgisi yok. Pisler, arsızca
Osmanlı İmparatorluğunun sonunu kesin olarak getiren Büyük harpde Cemal Paşa'nın emir subayı olan Falif Rıfkı Atay'ın anılarının yer aldığı eseri okurken Anadolu insanının can ve malıyla verdiği kahramanca mücadelenin sonuçsuz kalması insanı hüzne sevk ediyor. İttihat ve Terakkinin 3 kudretli adamının yaptığı hataların nelere mal olduğunu anlıyor, İmparatorluk topraklarında yaşanan açlık ve sefaleti birinci ağızdan dinliyorsunuz.
Kanal karekatı esnasında yaşanan zorluklar, çöllerde çekilen ızdıraplar, yitirilen Ahmetler ve tüm bunlara rağman kaybedilen topraklar. Ne hazin...
Samançının Colu, eserin orijinal ismidir. Yine gerçek bir öyküye dayanır. Ciyde köyünü de içine alan kolhozda, ismi gerçekten Tolgonay olan bir kadın vardır ve bu kadın eşi ve çocuklarını cepheye göndermiştir. Cengiz Aytmatov, küçükken ailesiyle birlikte Tolgonay Ana’nın evinde misafir olmuştur. Bu arada Tolgonay, bizdeki Dolunay, Tolunay
Bazı romanlar oluyor, okurken de bitirdikten sonra da uzun süre etkisinden kurtulamıyorsunuz. Günlük hayatınıza devam ederken aklınıza bir anda o romandan birileri ya da bir sahne gelebiliyor. Bu tür romanlar ya genelde gerçek olaylardan alınmış ya da otobiyografik çizgiler taşıyan şeyler oluyor. İşte o romanlardan birisini yeni bitirdim ben;