Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
434 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
-Güneş de sanıyor ki bir tek o yanıyor.-
"Aşk, bir bedende iki kişi." “Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi Şapkandan bir kumru havalansın Bana öyle büyük ki bu kalp, Gelsin yüreğime yuvalansın” Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Düşünmek Yaşamın Pasını Silmektir
Düşünmek Yaşamın Pasını SilmektirTahsin Özmen · Karina Yayınevi · 2018502 okunma
Reklam
210 syf.
9/10 puan verdi
Bazı kitaplar vardır gerçekten hakkında çok konuşmaya gerek yoktur. “Al, oku” deyip geçeceksin, o depremi okuyunca okuyanın kendisi yaşayacak ama ben kendime not düşmek ve kitabı birilerinin radarına düşürmek için yine de yazacağım. Bitirdiğim günden beri inceleme yazmak için yanıp tutuşuyordum. Nihayet kendi çapımda yaptığım araştırmayı bitirip
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201633,7bin okunma
448 syf.
2/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Acilen Karantinaya Alınması Gereken Tek Kitap
YouTube kitap kanalımda Beyza Alkoç'u ve Karantina kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim: ytbe.one/2Ia6xxuNANg Nasıl ki "boş yapma, yıkık, duyar kasma, kral, düştüm, yorma reis" gibi kelimeler Z kuşağı turnusolü ise Beyza Alkoç'un Karantina serisi de bir o kadar Z kuşağı turnusolüdür arkadaşlar. Bu incelemeye özel
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının Hikayesi
Karantina: Mahşerin Dört Atlısının HikayesiBeyza Alkoç · İndigo Kitap · 201620,3bin okunma
528 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Ne kitaptın beee… Söze böyle başlıyorum çünkü bitirdiğim ve onunla beraber bittiğim bir kitaptı Kefen. Günümüz yaralarını ele almakla beraber toplumsal konulara da değinmişti yazarlar. Açlık, sefalet, cinsel istismar, yoksulluk, bitmek bilmeyen algılar, leş gibi bakış açıları. Lübnan’da sokak çocuklarının eziyetiyle başlıyor kitap.
Kefen
KefenŞehnaz Haşimoğlu · Dokuz Yayınları · 2020710 okunma
528 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
“Kadına söz hakkı tanımayan, fikirlerine danışmayan, sesini kısmayı kendine görev edinen, geri bir toplumda yaşamayı hazmedemediği gibi kalbi de bu hezeyanları kaldırmıyordu.” . Lübnan’da başlayıp İstanbul’a uzanan hikâye yalnız Efraz’ın hikâyesi değil; açlık, sefalet, yoksulluk, acımasızlık, savaş ve zulüm altında kalmış
Kefen
KefenŞehnaz Haşimoğlu · Dokuz Yayınları · 2020710 okunma
Reklam
326 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
20 günde okudu
Hava kurşun gibi ağırdı...
"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani, -öyle gibi de görünüyor- Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni ve de uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa taş maş da istemez hani..."(s. 248) Vasiyet etti Nâzım usta. Tek isteği vatan topraklarında ölmekti. Ama gel gör ki, vatan toprağında bile yatmasını çok gördüler. Çok sevdiği
Hava Kurşun Gibi Ağır
Hava Kurşun Gibi AğırHıfzı Topuz · Remzi Kitabevi · 2011558 okunma
556 syf.
·
Puan vermedi
Genç yaşlı, kadın erkek, binlerce emekçinin verimli topraklara yolculuğunu ve bir ulusun yaşadığı dönüşümü işleyen bu roman, aynı zamanda iyi bir yaşam düşüyle Oklahoma'dan kalkıp Kaliforniya'ya doğru yola çıkan Joad ailesinin öyküsüdür. 1929 Ekonomik Bunalımı,  Amerika'da başlamış tüm dünyaya yayılmıştır. Küçük toprak sahipleri bankalar ve tüccarlar tarafından aldatılmakta, insanlar, kuraklık, yoksulluk, zorbalık veya açlık yüzünden evlerini terk etmektedir. 1930'larda 3 milyon insan Kaliforniya’ya yeni bir yaşama başlamak için yerleşmiştir.  Eser Büyük bunalımdan etkilenen Joadları yakından inceleyerek bu çiftçilerin de insan olduklarını hatırlatmaya çalışmakta, vahşi kapitalizmin insanları ne hallere sürüklediğini vurgulamaktadır. “Bu romanda yazar, hızlı bir sanayileşme süreci yaşayan Amerikan toplumunda, toprağa bağlı yaşamaya alışmış büyük bir ailenin değişim rüzgârları karşısında acımasızca savruluşunu ve tükenişini anlatmaktadır. Başka bir deyişle, bu roman, ayakta kalma mücadelesi veren insanların destanıdır...”
Gazap Üzümleri
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035,4bin okunma
520 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Hiçliğe Tırmanan Adam Martin Eden... İncelememe başlarken; Jack London'ın yarı otobiyografik kitabı olarak bilinen bu efsane kitabı çok beğendiğimi belitmek isterim. Kitap günümüzden bir asırdan uzun bir zaman önce yazılmış olmasına rağmen, zihniyet ve değerler açısından statü ve servetin Amerikan toplumunun özellikle söz gelimi üst sınıflar için o zamanlar da bile ne kadar hayati önem taşıdığını gözlerimizin önüne tam anlamıyla sermektedir. Aslında romanın ana temalarından biri bu olmasına rağmen kitapta finale gidiş yoluna girildiğinde insan Martin'e istemsizce hak vererek kaçınılmaz sonun gelmesini beklemeye başladığını fark ediyor. Bu da ana temanın sosyal ve ideolojik meselelerin karmaşıklığına bağlanmasına neden oluyor. Hedefine ulaşmak için çok çabalayan, sefalet ve açlık içinde çırpınan Martin romanın başlangıcından sonuna kadar yalnız, ki başta çalışmıyor olarak yorumladığı için dışlanan hor görülen bir avare olarak bakılan iyi kalpli ama saf temiz Martin, aslında insanlar onu o sefalet içinde çıkardığı eserleri şimdi çalışıyor gibi yorumladığı için ve yavaş yavaş gözü açıldığı, o temiz saflıktan biraz olsun kurtulduğu için şimdi o kendini dışlama gereği duyduğu için yalnız... Başlangıçta Amerikan rüyası idealinde olup onu gerçekleştirmek isteyen, Sevdiği için çalışıp çabalayan bir garip deniz adamlığından (bu arada büyük bir şevkle onu destekliyordum), okuyarak ve gozlemleyerek git gide büyük bir yazar ve düşünür olan Martin'in üzerinde yarattığı o müthiş hayal kırıklığına eşlik etmek beni de benden almayı başarmıştır...
Martin Eden
Martin EdenJack London · İndigo Kitap · 201891,3bin okunma
Örneğin acının, yoksulluğun, sefaletin, ölümün ve bu buna benzer tüm kötülüklerin olmadığı bir dünya hayal edelim. Açlık mı? Yok, herkes rahatlıkla istediğini yiyip içebilmekte, çok güzel yerlerde barınabilmekte. Aşk acısı? Yok, herkes istediği kişiyle beraber olabilmekte. Kimse kimseyi kıskanmıyor, herkes birbirinin iyiliğini düşünüyor. Her şey dört dörtlük. Hatta öyle ki birbirimize iyilik yapmaya bile gerek yok, kıskançlık olmadığı için aşkın da tadı çıkmıyor. Çalışma yok, dert yok tasa yok… Böyle bir dünya bizde duygu denilen bir şey bırakmazdı sanırım. Yüzyılların getirdiği kültür, uygarlık, edebiyat, felsefe çöp olup giderdi. Özlem, aşk, hüzün ve belki de huzur, mutluluk törpülenir hatta biterdi. Eğer evren bir simülasyonsa, bu simülasyonun kodlarında büyük bir kargaşa çıkardı, arıza çıkar ve bir müddet sonra simülasyon yok olurdu. Yani işin ironik tarafı tam hedeflenen mükemmeliyete varınca mevcudiyet ortadan kalkardı. Yüzyıllar boyunca özlenen, hedeflenen o kutsal gün aslında her şeyin bittiği günle aynı.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.