Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsanın dışında, insan olmadan da varolan, insan varlığından bağımsız birşey, sözgelimi, ne türden olursa olsun, zaman-uzay içinde yeralan bir cisim değil bunalım. İnsana ilişkin, insanla ilişkili, insana özgü bir gerçeklik bunalım. İnsanın olmadığı yerde, bunalımdan söz etmek anlamsız. İnsan yoksa, bunalım da yok. İnsanın yaşadığı birşey, kendine özgü büyük bir yaşantı bunalım.
Nasıl geçen yüzyılda kitle basını, popüler magazinler, kadın dergileri ve santimantal edebiyat tarih diye insanların oturdukları kentlerin, bu kentlerdeki "meşhurların" tarihçelerini, aile geçmişlerini ele alıp "tarih" diye sunmuşsa, günümüzdeki bu tür belgesel/dramatize TV dizilerinde de aynı şey yapılmaktadır. Bu dizilerde, kitle basını aracılğı ile kitlelerin bildiği olaylardan, kişilerden, yerlerden çıkarılmış öykülerle "tarih" yapılmaktadır. Üstelik bunlar yaşadıkları günlerde kitle basını aracılığı ile nasıl bir enformasyon olarak öğrenilebilmişlerse gene öyle verilmekte; bunların yaşadığı zamanın üzerinden belirli bir süre geçtikten sonra bile, tarih içindeki anlamları araştırılıp verileceği yerde, daha çok, "bilinen" popüler yanlarıyla verilmektedir. Böylece, "Batı'nın tarihi" diye demiryolcu büyük ailelerin tarihi; 1929 Bunalım'ının tarihi diye de, Şikago gagsterlerinin tarihi, vb. popülerleşmiş bilgilerden oluşan bir yapıntı tarih sunulmaktadır. Bu olaylar böylece, kendi zamanlarında nasıl kitle iletişim araçlarındaki sunulmaları sırasında kitlelerce ancak dolaylı olarak yaşanabilmişler ve yaşanan hayata ait bilgilenme oluşturamamışlarsa, günümüz TV dizilerindeki "tarihleştirilmiş" yeni "tasvirleri" ile de tarih hakkında bilgilenme olanağı oluşturamamaktadır.
Sayfa 145 - Tarih'i Televizyon Yiyor isimli bölümden.. Ünsal Oskay eleştirisi diye de bir şey var.
Reklam
80'lerde Yugoslavya 2
1982'de uygulanmaya başlanan IMF menşeli Stabili zasyon Programı da para etmeyince, 1985'te Yugoslavya fede ral yönetimi "iktisadi bunalım"ı resmen ilan etti. Gayrısafi milli hasıla (GSMH) 1979'a göre % 5.5 düşmüş, dış borç 15 milyar doları geçmişti (1991'de 18 milyar dolara ulaştı). 1982'de % 40 olan enflasyon 1988'de % 250'ye, 1989'da % 1500'e ulaştı. Ha- yat standardı, kullanılan ölçeğe göre 1978-1989 arasında % 30 düşerek 1967 düzeyine geriledi. İşsizlik ortalama % 15-20'ye çıktı. Gizli işsizlik son derece yüksekti - kimi uzmanlara göre yüzde 30 oranında. Tarımda, kuçük mülkiyet ağırlıklı yapının, ürün fiyatlarının devletçe, oldukça geç tarihte ve genellik le enflasyonun altında belirlenmesinden dolayı motivasyondan yoksun kalması nedeniyle, kronik verimsizlik sözkonusu idi. Yugoslavya, büyük tarımsal potansiyeline rağmen gıda ürünü ithal eder hale gelmişti. Avrupa'nın tahıl ambarı olabilecek bir potansiyele sahip bulunan Voyvodina'da üretimin olabileceğin çok altında kalması, Yugoslav iktisatçıları için başlıbaşına sı kıntı nedeniydi. Hükümet 1986/87'de fiyat ve ücretleri dondurmak gibi görünürde çok radikal ama sonuçsuz devletçi müdahelelerle ekonomiyi "toparlamaya" çalıştıktan sonra, 1988'de "tam pazar ekonomisine geçiş" şiarıyla hareket etmeye başladı. Ancak sendikaların baskısı ve 1988'deki grev dalgası bu liberalleşme önlemlerinin uygulamasını da yavaşlattı.
Sayfa 109 - İletişim
Aşk yaşamı yeryüzü yasasının ölümcül bir istisnasıdır; her çiçek ölür, büyük sevinçlerin, bir yarınları olursa, kötü bir yarınları olur. Gerçek yaşam bir bunalım yaşamıdır: İmgesi de setin dibine gelmiş şu ısırgandadır, güneş yokken sapının üstünde yeşil kalır.
Sayfa 93 - Can
Saplantıların acıları, burada da sürüyor. Uyandığım an başlayan, uykunun derinliklerinde ancak biraz azalan acı. Arkadaşlarıma belli etmemeye çalşıyorum. Onlar şakacı, özgür "beni" arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar "başkaldırmayı" savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor.
Sayfa 45 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum. Onlar şakacı, özgür “beni” arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor.
Reklam
Biz aslında, büyük olduğunu sanmayın, dar bir binada hep beraber yaşıyoruz ve birbirimizden yüz binlerce kilometre uzağız. Birbirimize seslendiğimizde birbirimizi duymuyoruz. Hava bizi haftalar boyunca felaket bir ilkel sinir sistemine mahkûm ediyor. Tam bir bunalım derecesine ulaştığımızda birden tekrar konuşmaya başlıyoruz, birbirimize yardım etmeye, birbirimizi anlamaya başlıyoruz ve sonra hemen tekrar birbirimiz için en anlaşılmaz hale geliyoruz.
Sayfa 119
Kriz büyüktür diye umutsuzluğa da düşmemeliyiz. Yol, Tanrı'nın yoludur. Bunalım bir sınavdır. Sınav ne kadar büyük olursa olsun, mü'min, onun üstesinden gelecektir. Yeter ki, meseleyi ciddiye alsın, hakiki boyutlarıyla idrak edip beyninin, ruhunun ve iradesinin en geniş gücüyle çözüm arasın. Ve o çözümü azimle uygulasın. O zaman, varılacak sonuç, sınavla aynı oranda büyük olacaktır. Nasıl geçmiş zamanlardaki bunalımlardan sonra, İslâm Medeniyeti, yeni açılımlar ve çiçeklenişler, yenidoğuşlar ve dirilişler yaşamışsa, bu en büyük krizi yendiği zaman da, en büyük bir açılım, çiçekleniş ve dirilişine yeniden kavuşmuş olacaktır.
Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar başkaldırmayı savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor.
"Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. (...) Onlar işlerine inanmış. Onlar 'başkaldırmayı' savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor. "
Reklam
Düşünen, dünyada ve ülkesinde neler olduğunu, neler döndüğünü fark eden insanın en büyük açmazı, çare üretememektir. Bir kez farkına varan insan, olan biteni görmezlikten gelemez! Arayış telaşa dönüşür. Bunalım kapıdadır. Tutunmak, katlanmak çok zordur hayata.
Sayfa 10
Ankara Savaşı
Timur'un kazandığı Ankara Savaşı; Osmanlı Devleti'ni büyük bunalım ve karışıklıklara, kardeş kavgalarına ve saltanat mücadelelerine düşürmüştür. Bu yenilgi ile Anadolu birliği bozulmuş, ancak 70 yıl sonra tekrar sağlanabilmiştir. Yıldırım Bayezid'in Anadolu'da fethedip Osmanlı Devleti'ne kattığı bazı şehirler aradan geçen 115 yıl sonra, Yavuz Sultan Selim tarafından yeniden fethedilmiştir. Bütün bunlar göstermektedir ki Timur'un zaferi kendisine hemen hiçbir şey kazandırmadığı hâlde büyük Osmanlı Devleti'ne çok şey kaybettirmiştir.
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
"Yaşamdaki büyük bunalım anlarında insan organlarının eşine rastlanmayan bir duyarlık kazanması ender rastlanan bir şey değildir."
Onlar şakacı, özgür "beni" arıyor. Bulamıyor. Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar " başkaldırmayı" savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar.
1.062 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.