Bir adamın böylesine büyüleyici gözlerinin olması adil değildi; acımasızlıklarla dolu hayatıma girip
de çok daha kötü hale getirmiş olması iki kat adaletsizlikti.
Ben onu her zaman hatırlayacaktım.
O beni yarın unutacaktı.
Bazen yazarlar henüz var olmayan bir dünya üstüne yazar. Bunu yapmamızın yüzlerce sebebi vardır. (Geriye değil ileriye bakmak iyidir. İnsanlığın seçmesini umduğumuz veya seçmesinden korktuğumuz bir yolu aydınlatma ihtiyacı duyarız. Geleceğin dünyası günümüzün dünyasından daha büyüleyici ve ilginçtir. Sizi uyarmaya ihtiyacımuz vardır. Cesaretlendirmeye. İncelemeye. Hayal etmeye.)
Öncelikle yanınıza yiyecek bir şeyler alın çünkü bu kitap sizi acıktıracak. O kadar fazla yemek tarifi var ki on sayfa okuduktan sonra yemek yemek için mutfağa gittim.
Kitap gerçekten ilgi çekici ve büyüleyici. Bir beklentim olmadan okudum. Karmaşık karakterler, ilginç olaylar, iyi tasarlanmış bir dünya, aile bağları, kötü romantizm ve yemek ile dolu bir kitaptı.
Çiftimizin arasındaki dinamik çok güzeldi. Aralarındaki Şakalar gerçek bir düşmanlık ve nefretten doğmuştu. Onları okurken hep daha fazlasını istedim. Öfke’nin onun etrafında gaddar ve şiddet yanlısı bir yaratığa dönüşmesi beni çok güldürdü.
Karakterlerin biraz psikotik ve kan susamış olmasını seviyorum. Bu kitapta da o vardı. Her ikisinde de.
Ölümcül günah konusunu sevdim. Günahların tek vücut halinde karakterlerden oluşması beni sevindirdi. Bu genelde cadı konulu kitaplarda gördüğümüz bir olay değil. Prense bağlı kalmaktan kesinlikle çekinmezdim. Öfke’nin tek dizinin üstüne çöküp yemin ettiği o an... Ah kalbim! Öfke’nin yaptığı her şey çok yoğun.
Kitapta İblisler, cadılar, vampirler gibi çok farklı kötüler var. Onlar aynı zamanda olayın gerçek kötüsü olabilir. Cadıların kalplerini kimin parçaladığını ve gerçek kötünün kim olduğunu merak ederek sayfalar hızlıca çevriliyor.
İkili arasında sadece öpüşme sahnesi olsa da kimyaları çok iyiydi. Ben kitabı beğendim okuması kolay ve keyifliydi. Kolay - orta düzey bir fantastik diyebilirim. Yemek tarifleri biraz bunaltsada kitabı tavsiye ederim.
Alıntılar;
Korku insanları canavarlaştıryordu.
İnsanların, sevmedikleri şeylerin suçunu şeytanı atmak gibi tuhaf bir huylari vardı.
Kelimeler eskiden içinde akıp gittiğim hayatı anlatmak içindi,şimdi anlamak için..
Kelimelerin yan yana gelişini büyüleyici buluyorum. Bu yüzden okumayı çok sevdim, okumayı, yaşamayı ve anlatmayı.
"Kibrimiz ve kendimize olan sevgimiz, bu dahi sınıfını güçlendirir, " diyordu Nietzsche. "Çünkü dehayı büyüleyici bir şey olarak gördüğümüzde, kendimizi onlarla kıyaslayıp bizde bir şeyin eksik olduğunu düşünmek zorunda kalmayız... Başkalarının "kutsal" güçleri olduğunu düşününce rekabet etmeye gerek kalmaz."
Stefan Zweig'in Satranç eseri, benim için gerçekten büyüleyici bir deneyimdi. İlk sayfadan son sayfaya kadar beni kendine bağlayan, sürükleyici bir hikayeydi. Zweig'in dili, olağanüstü bir şekilde zengin ve dokunaklıydı. Karakterlerin psikolojilerini ve duygularını derinlemesine işlemesi, onların iç dünyalarını gözler önüne seriyordu.
Roman, bir satranç oyunu etrafında şekillenen bir zekâ mücadelesini anlatıyor olsa da aslında insan doğasının derinliklerine inen bir yolculuğa dönüşüyor. İki satranç ustasının arasındaki rekabet, sadece tahtadaki hamlelerle sınırlı kalmıyor, aynı zamanda geçmişle, hatıralarla ve insanın içsel çatışmalarıyla da örülüyor.
Zweig'in eseri, sadece bir satranç oyunu hakkında değil, aynı zamanda insanın iç dünyası, özgürlük, hapsedilme ve insan zihninin karmaşıklığı üzerine de derinlemesine düşündürüyor. Satranç, okurken beni hem düşündüren hem de duygulandıran bir kitap oldu. Bu yüzden, Zweig'in ustalıkla yazdığı bu eseri herkese tavsiye ederim.
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020237,3bin okunma
Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı insan doğasının derinliklerine inen etkileyici bir başyapıttır. Raskolnikov'un karmaşık zihnini ve iç çatışmalarını ustalıkla işler. Roman, suç işleme eyleminin ardından vicdan azabıyla boğuşan bir adamın hikayesini anlatır ve hepimizi ahlaki bir sorgulamaya davet eder.
Dostoyevski, karakterleri ve psikolojik analiziyle okuyucuyu derin düşüncelere sevk eder. Toplumsal adaletsizliği ve insanın içsel çatışmalarını sorgulatan bu eser, edebiyat dünyasında önemli bir yer tutar. Suç ve Ceza, insanı anlama ve özgürlük-güç ilişkisini sorgulama noktasında derin izler bırakan büyüleyici bir eserdir.
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022159,6bin okunma
Jack London bu kadar uzun sürede bitireceğimi tahmin etmemiştim. başladığımda ilk 100 sayfayı birkaç saat içinde nefessiz okudum. fakat ortalara doğru sonunun nasıl olacağını kestirip okuma hevesimi kaybettim sanırım. birazcık uzun tutulmuş hissine kapıldım. jack london’ın kalemi ise muazzam. duygu betimlemeleri büyüleyiciydi. martin eden’in geçirdiği hem duygusal hem de düşünsel değişimi aktarış biçimine bayıldım.
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391bin okunma
Kendi karanlığında kaybolan bekçinin, okyanusun engin sularına aydınlık olmasının hikâyesi #fenerbekçisi
Denizlerden gelen babası yeniden oraya dönmüş, annesinin ona “Gümüş” adını verdiği çocukla (ki oldukça manidar) yolu kesişen Pew’in hikâye içindeki hikâyesi usta bir kalemle anlatılır. #jeanettewinterson
Sürükleyici…
Melankolik…
Zaman zaman bilinen karakterler dahil olur anlatıya… mitler girer işin içerisine…
Her bölüm kendi içerisinde şekillenirken sembollerle sarmallar oluşur, pek çok detay kendine yer bulur büyüleyici metinde.
Pew ve Gümüş hikâye anlatırken kendi öyküleri gerçeğin sarmalına sarılır.
Labirentin yollarında çıkışı arayıp bulan okur, onları dinler, yol arladaşı olur kol kola gezinirken.
Winterson temeline “sevgi”yi yerleştirdiği eserinde dünü ve bugünü muhteşem dehasıyla harmanlar.
Muazzam…
Fener BekçisiJeanette Winterson · Sel Yayıncılık · 2021128 okunma
Kitapta uzun bir süre bir erkeğin gölgesi altında yaşayan genç bir kadının uyanış hikayesini okuyoruz. Don Lope ihtiyarlayan fakat karşı cins üzerinde hâlâ etkisi olan bir avcıdır. O bir Don Juan’dır. Büyüleyici ve cömerttir. Arkadaşının borcunu ödemek için kendi servetinin büyük bir bölümünü hiç tereddüt etmeden gözden çıkarır; öksüz kızının,
Esen meltemlerin, bağırıp çağırmaların, yüksek dağa yandan vuran güneş ışınlarının arasında dostluğun, birlikte bir serüveni yaşamanın, hoşnut olmanın,o gözle görülmeyen garip aydınlığı,o büyüleyici havası, bir kez daha sardı iki çocuğu da.
Alain de Botton, 2009 yılı yazında, Heathrow havaalanının işletmecisi şirket tarafından, onların ilk misafir yazarı olarak davet edildi. Dünyanın en yoğun lıavaalanlarından birinde sınırsız izinle dolaşarak, yerkürenin her köşesinden yolcularla tanıştı; bagaj görevlilerinden pilotlara, kıdemli yöneticilerden havaalanı rahiplerine kadar herkesle konuştu. Bu sohbetlere dayanarak, seyahatin, çalışmanın, ilişkilerin ve günlük yaşamımızın doğasına ilişkin
bu olağanüstü kitabı
kaleme aldı.
+
Ünlü belgesel fotoğrafçısı
Richard Baker'la birlikte, arkamızda bırakmaya çok istekli olduğumuz bu hem aşina hem gizemli "yersiz alanda" büyüleyici ile sıradan olanı, yolcularla çalışanlar arasındaki etkileşimi gözlemledi. De Botton, okuru gidiş, "gümrüksüz saha" ve geliş salonlarına götürerek, her zamanki akıcı üslubuyla, bir havaalanında zaman geçirmenin sandığımızdan daha aydınlatıcı olabileceğini gösteriyor.