Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her gün hır yerine af çıkar Solunda işıd sağ yanında Haçlılar Yorulur yolu uzun yaşlı sarp Gece doldu ve taştı sarp Kapanan her yaramı yeniden açtılar Yeter durun Allahım aşkına Öyle pis oyunlar oynandı ki inan şeytanın gelmezdi aklına Susup tamam dedim yanmam yarayla emeğimi çalıp alın hanlar saraylar Ve bir zahmet o aç gözünüzü doyurun keyfinizden artan parayla
Karargâhlarda akşam ateşleri yandığında, dağların yamacındakiler de, sahradakiler de aynı sazları çalıp aynı dilden türkü söylerken, vasiyetlerini yoldaşlarına "Ben ölür de sen kalırsan..." diye başlayıp yine aynı dilden fısıldaşırken onlara bunu reva görenler kendilerini aklayabilecekler miydi? Acaba Şah ve Sultan, yarın birbirini kıracak bu iki ordunun düşmanına saldırırken ona aynı dilden küfretmesinde vebal sahibi olacaklar mıydı?
Reklam
Gazze
Bu mevzuda sözlerimiz aksiyona yönelik değil böyle olmayınca da kendimiz çalıp kendimiz söylüyoruz.
...erkeklerin, “Kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalıp nakış işlemekle yetinsin,” demeleri dar kafalılıktır! Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.
Can YayınlarıKitabı okuyor
negatif insanların paratoneri olmaktan yoruldum. (bilmem kaç senelik arkadaşım diye artık milletin kapısını üç yüzüncü kez çalıp bir şey yapmaya çalışmak yok. vefa borcu ödenmiştir. hatta borçlanılan taraf benim. bu kadardı.)
“…bir Türk'ün en bedbaht olduğu yer Türkiye'dir. Harp cepheleri şehirlerden daha güzeldir. Daima namuslu Türkler, ölümü, Türkiye'de hayata tercih etmişlerdir. Niçin ona haber verilmedi ki, cepheden dönerek memleketine girenler, sürüneceklerdir. Niçin demediler ki, Türkiye bir mahşerdir. Orada masumlar, temizler, alicenaplar, faziletkârlar, hasbiler, iyi niyet sahipleri ve büyük kalbli insanlarla reziller, çalıp, çırpanlar, imansızlar, türediler, sonradan görmeler, seviyesizler, sütü bozuklar, hâinler ve katiller omuz omuza yürür, gezer, sevilir, yaşar, karışık korkunç bir kütle gibi kımıldarlar. Ve niçin haber vermediler ki, buranın, bu toprağın hakiki sahipleri, bu türediler, bu rezillerdir. Kanun ve mahkeme nüfuz ve zabıta, devair onlarındır. Onlar ki bir türedi nesildirler, yalnız kendi ömürlerini iyi sürmek için memlekete kahraman görünerek toprağı satarlar.”
Sayfa 296Kitabı okudu
Reklam
Hele kadınların çoğunlukla pek sakin olduklarına inanılır, ama kadınlar da tıpkı erkekler gibi duygu sahibidir. Erkekler gibi onlar da zekâlarını, yeteneklerini işletmek için bir uğraş, eylem alanına gereksinme duyarlar. Üzerlerindeki baskı pek ağır, sürdükleri yaşam pek durgun olursa acı duyarlar bundan, zarar görürler. Onlardan daha ayrıcalıklı olan erkeklerin, “Kadınlar yemek pişirip çorap örmekle, piyano çalıp nakış işlemekle yetinsin,” demeleri dar kafalılıktır! Bir kadın, geleneklerin kendisi için yeterli saydığı şeylerden daha fazlasını yapmak, öğrenmek isterse onu kınamak, alaya almak düşüncesizliktir.
Zaman zaman Jung Stilling veya Robert Huntington gibi sevimli bir papaz çıkar, iyi bir insan akşam yemeği istediğinde, kapısını çalıp ona yarım dolar bırakacak, sadaka dağıtan bir Takdir-i İlahi'ye inanır.14 14 Johann Heinrich Jung-Stilling (1740- 1817): Alman mistik ve şarkiyatçı. Goethe'nin ilginç arkadaşlarından biridir. William Huntington (1745- 1813): İngiliz papaz; kendine özgü vaazlarıyla popüler olmuştur. Burada Emerson yanlışlıkla William yerine Robert diyor. Stilling ve Huntington'ın özelliği, Tanrı'nın gündelik hayata doğrudan müdahale ettiğini ve inançlı kimselere en temel ihtiyaçlarını bile bahşettiğini ileri sürmeleridir.
İsa'yı öldürenler, İsa'nın sahici öğretisiyle niyetle­rinin yerine büyük bir başarıyla kendilerininkileri geçireceklerdir. Çar­mıha gerildikten sonra konduğu gömütten cesedini çalıp yoketmekle başlayarak öğretisini masallaştıracak, anlamını yele vereceklerdir. Ce­sedinin gömüldüğü yeri yalnızca iki kadın. Maria Magdelena ile Yah­ya'nın anası Maria görmüştü. Ertesi gün çarmıha gerilenin vücuduna kokulu ilaçlar sürmeye geldiklerinde, yerinde yeller esiyormuş.
Pdf
İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler, dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı.
Reklam
Bizim ömrümüz, bütün suçlarımızı muhaliflerimize yüklemekle geçmiştir. Büyük politika sandık bunu… … Giderek muhaliflerimizle aramızdaki ilintileri hırsızlarımız, alçaklarımız, manyaklarımız belirleyip denetler hale geldi. …. Bu heriflerin ne kadar rezil, işe yaramaz olduklarını… Çalıp çırptıklarını bile bile muhaliflerimizi en alçak iftiralarla karalamalarını beğeniyorduk, sırtlarını sıvazlayarak kışkırtıyorduk, mükafat olarak da çalanlarına, namussuzluklarına göz yumuyorduk.
Bende çok yapardım :)
Çalıp çalıp kaçırdık Hiç tanımadığımız kapıları, Çocukça gülüşmelerimizle arkamıza bakmadan... Büyüdükçe ögrendik; Bir umut gelir diye bekleyenlerin, Kimseyi görmemenin hüznünü En ağır gülümsemeyle yaşadığını Kalbimizi çalıp çalıp kaçanlardan...
Ben sadece tercihler yaptım. Her tercih, bazı şeyleri çalıp gitti ama tercihlerimden mutsuz olmadım. Ama şunu söylemeliyim ki yorucu tercihler yaptım. Kalben, zihnen, bedenen insanı yoran tercihler.
Ah darenim ah
"Ben yorulduğum için değil, sen artık yok olduğun için duruyorum. Ben bütün yolları arşınladım, bütün kapıları zorladım o yüzden aramayı bırak. Kapıları çalıp arkasından başka bir ihtimal çıkmasını beklemeyi bırak. Yolunu kaybedeceksin ve bulunmak istemeyen birine yolu gösteremem. Gökyüzü seni bir kez aldı benden, ben bin kez denedim geri alamadım."
Sayfa 680 - Daren&NovaKitabı okudu
Pablo Neruda; Neden şiirlerimi çalıp sevgiline kendi şiirlerinmiş gibi okudun postacı? Postacı: Üstad; Şiir yazanın değil ihtiyacı olanındır. Benim o şiirlere ihtiyacım vardı...!!!
Pablo Neruda
Pablo Neruda
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.