Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Çoğu kez yüzlerinde, omuzlarında ve bileklerinde, birer hikaye özeti gibi duran bıçak yaraları olurdu bu tayfaların. Gözlerinde de, bu yaraları açan bıçakların parıltısı… Hatta, geçmişin karanlığında kalacağı yerde tafyaların gözlerinde soluk alıp veren bu çelik mavisi parıltılar kimi zaman öyle keskin oluyordu, öyle acımasız görünüyor ve öyle şiddetli yanıp sönüyordu ki, eminim, ister istemez tayfaların baktığı her yer biraz yaralanıyordu. Kıpırtılar, sesler ve yelkenli gemiler gibi gözüken şimdiki zamanın yüzünde küçük küçük, yara izine benzeyen pencereler açılıyordu yani ve anımsamak istemeyen bir geçmiş, bu pencerelerin gerisinde, alaycı bir sesle küstahça uğuldamaya başlıyordu."
Poyraz Musa da tepeden tırnağa apaktı.Karşı dağların ardı aydınlanınca deniz menevişledi. Denizin üstünde çok mor, çok turuncu, çok yeşil, çok sarı, çok kırmızı ışıklar kaynaşmaya başladı. Poyraz Musa, başını kaldırıp karşıya bakınca az ilerdeki adayı gördü, hızını kesti, kayığı durdurdu, ayağa kalktı, kollarını açtı, derin bir soluk aldı, kayık sağa sola hafiften sallanıyordu. Bir tansıkla karşı karşıyaydı. Ada pespembe bir ışığa batmıştı. Pembe ışık denize yansımış inceden dalgalanıyordu. Poyraz Musa, günün ucu gözükünceye kadar olduğu yerde, kayıkla birlikte sallanarak orada öyle, kendinden geçmiş durdu kaldı. Önce denizin aklığı kaydı gitti, bir anda gözden silindi. Ardından denize yansımış şeftali çiçeklerinin pembesi birden uçtu gitti adanın üstüne kondu. Yıldızlar parladı söndü. Bir balık, nerdeyse bir çocuk boyu, denizden fırladı, havada çakarak, çelik mavisi, çelik yeşili, çelik moru, çelik kırmızısı ışıklarını fışkırtarak, geri düştü. Balıklar, büyüklü küçüklü arka arkaya denizden fırlıyor, ışıklarını havada bırakarak denize geri düşüyorlardı. Denizin üstü bir çocuk boyu pul pul oldu.Poyraz Musa gülümseyerek yerine oturdu, küreklere yapıştı, kayığın burnunu gündoğuya doğrulttu, kıyı kıyı gitmeye başladı.
Reklam
sen Ülkemin temmuz güneşi Hasan Hüseyin ne dersin çelik mavisi daha fazla kalabilir mi karanlıkta
birkaç yudum içebildiğin kahveni yudum yudum içtim, sen gidince – ama bitiremedim; bıraktım biraz. Sonra, yürüdüm. Anlamsız cadde boyunca. Öylesine. Amaçsız. Bir yerlere girdim. Oturdum birsüre. Sonra, dışarıdan, ışığın geldiğini gördüm. Kalktım, çıktım, yürüdüm. Tatlı huzur ışığımızın yanından geçerken, saatimizdi. Geldim. Gürültüler vardı –
Balıkların gözleri cam gibi, kırmız ayna gibiydi. Sırtlarının kırmızısında çelik mavisi iğne uçları gibi şimşekleyip sönüyordu.
Mac'in sanki istediği tek şey oymuş gibi bakan gözlerinin etkisinden kurtulamıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Çelik mavisi soğuk gözlerin de gördüğü sıcaklık içini arzuyla dolduruyordu. Eğer bu gördüğü çılgın rüyalardan biriyse, hiç uyanmak istemiyordu.
Sayfa 167 - Novella yayinlari.Kitabı okudu
Reklam
”Çoğu kez yüzlerinde, omuzlarında ve bileklerinde, birer hikaye özeti gibi duran bıçak yaraları oluyordu bu tayfaların. Gözlerinde de bu yaraları açan bıçakların parıltısı… Hatta, geçmişin karanlığında kalacağı yerde tayfaların gözlerinde soluk alıp veren bu çelik mavisi parıltılar kimi zaman öyle keskin oluyor, öyle acımasız görünüyor ve öyle şiddetli yanıp sönüyordu ki, eminim, ister istemez tayfaların baktığı her yer biraz yaralanıyordu.”
Çelik mavisi gökte hiç kuş uçmaz çıplak, gri toprakta hiçbir hareket yoktur. Her yeri sessizlik kaplamıştır. Dinlemeye kalkarsanız, bu boş arazide sessizlikten başka hiçbir şey duramazsınız. Sadece sessizlik; tam, kalbi yoran bir sessizlik.
Sayfa 108 - MartıKitabı okudu
…bir kadının Shakespeare’in çağında Shakespeare’in oyunlarını yazmış olabilmesi her yönüyle ve tümüyle olanaksızdı. Gerçeklere ulaşmak olağanüstü güç olduğundan, izin verin, düş gücümü harekete geçirip Shakespeare’in Judith adında son derece yetenekli bir kız kardeşi olmuş olsaydı neler olurdu diye şöyle bir tahmin yürütmeye çalışayım. Shakespeare
Vali Vekili Aynı Günümüz Atatürk Düşmanları Gibi;
19 Mayıs kutlamalarına bile katlanamayan, Atatürk'ten haz etmeyen Vaki Vekili'ne basın toplantısına devam etmesi için söz verdi komutan... "Aziz milletim, Ben Atatürk'ü tanımayan talihsiz bir nesildenim. Allahıma hamdolsun ki bugün kendilerini görmek bana da nasip oldu.(!) Daha görür görmez, Atamızı çelik mavisi gözlerinden tanımış fakat izni olmadığı için tanıdığımı belli etmemiştim. (!) Artık açıklayabilirim. Atatürk yeniden Samsun'da!.. (!) ATATÜRK Ölmez!.." (!) Daha devam edecekti ama Vali Vekilinin kendini dağıttığını gören komutan ayağa kalktı. Açıklama sona ermişti.(!)
Sayfa 18 - Bilgi Yayınevi, 10.BasımKitabı okudu
298 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.