Tüketimci etiğin doğuşu ve gelişmesi, en çok gıda piyasasında belirgindir. Geleneksel tarım toplumları açlığın gölgesinde yaşarlardı, günümüzün müreffeh dünyasındaysa en başta gelen sağlık problemlerinden biri obezitedir. Üstelik bu hastalık, sürekli hamburger ve pizzayla tıkınan fakirleri, organik salata ve meyve yiyen zenginlerden daha çok etkiliyor. Her yıl ABD nüfusu diyetlere, dünyanın geri kalanının tamamındaki aç insanları beslemeye yetecek miktardan daha fazla para harcıyor. Obezite tüketimcilik için çifte zaferdir. Ekonomik daralmaya sebep olacak az yemek gibi alışkanlıklar yerine, insanlar hem çok yiyor hem de diyet ürünleri tüketerek ekonomik büyümeye çifte katkı yapıyorlar.
Ben Rubi'nin Fikirleri
Cenevre, 30 Temmuz
Gazetelere şu ilanı verdim:
"Birkaç dil bilir, filozof, bekar, sabırlı ve gezgin katip arıyorum. 20 Temmuz tarihine kadar akşamları saat onda, Mon Repos oteline müracaat."
Bir müddettir uykusuzluk çektiğimi için, taliplerin sınavı geceyi geçirmeme yardım eder diye düşünüyordum.
Altmış üç
Başarılı politikacıların kendi içlerinde hep yenilmelerinden ötürü, başkalarının önünde yenilmeye dayanamayacaklarını biliyordum. Bir insan çifte yenilgiye katlanamaz. Onların yükselmek için sürekli uğraşmalarının gizi budur. Başkaları üzerinde kurdukları iktidar onlara bir üstünlük duygusu verir. Yenilgiye uğradıklarını unutup, zafer kazanmış sayarlar kendilerini. Önem verdikleri tek şey olan büyüklük görünümünü yaymaya çalışırken, içten içe ne kadar boş olduklarını gizler bu zafer.
Başarılı politikacıların kendi içlerinde hep yenilmelerinden ötürü, başkalarının önünde yenilmeye dayanamayacaklarını biliyordum. Bir insan çifte yenilgiye katlanamaz. Onların yükselmek için sürekli uğraşmalarının gizi budur. Başkaları üzerine kurdukları iktidar onlara bir üstlünlük duygusu verir. Yenilgiye uğradıklarını unutup, zafer kazanmış sayarlar kendilerini. Önem verdikleri tek şey olan büyüklük görünümünü yaymaya çalışırken, içten içe ne kadar boş olduklarını gizler bu zafer.
Aslında Halil Hâlid’in bu kitabı ‘İngilizlerin Osmanlı'yı Yok Etme Siyaseti’ adlı eseri için inceleme yazmayı düşünmüyordum. Kitap da denmez, hacimli bir makalenin basılmış hali diyebileceğim bu eser dipnotları sayesinde minik de bir bilgi bankası. Döneminde ki uluslararası karakterleri kısaca anlatıyor. Bu satırları buraya dökme sebebim 'TARİH
Çağrı Erhan
ABD'nin Orta Doğu politikasını anlamak...
Orta Doğu’ya ABD’nin girişi On sekizinci yüzyılın son çeyreğinde başladı. Osmanlı Devleti’ne bağlı ama içişlerinde özerk olan Kuzey Afrika’daki Garp Ocakları’yla ABD’nin temaslarının ardından, On dokuzuncu yüzyıl boyunca Osmanlı topraklarına misyonerlerin gelmeleri, Osmanlı Devleti’yle ve
İkinci Dünya Savaş'ını Almanların ve Japonların kazandığını düşünelim. Almanya ve Japonya Dünya'yı ikiye bölerek yönetmeye karar vermeleri üzerinden 700 yıl geçmiş. Artık bu Dünya eski bilinen Dünya değil. Bu Dünya'da ya Almansın ya da değilsin. Belki de daha kötüsü eğer kadınsan sen bu Dünya'da bir hiçsin. Evet yanlış okumadınız. Kadınsan bu
YENİK ZAFER
“Unutmak için bir mezar kazar insan, bazen zihnine bazen kalbine ama hep içine içine. Karşısına çıkmasın diye en çok da yokluklarını gömmeye çalışır mezarlığında. Çünkü herkes bilir gömülenler asla geri gelmez. Öyle büyük bir mezarlık oluşturur ki insan kendine, gömdükçe gömer hislerini, fikirlerini, hayallerini ve umutlarını. Ama
Yanına çağırttı ama gitmeyi reddettim. Başarılı politikacıların kendi içlerinde hep yenilmelerinden ötürü, başkalarının önünde yenilmeye dayanamayacaklarını biliyordum. Bir insan çifte yenilgiye katlanamaz. Onların yükselmek için sürekli uğraşmalarının gizi budur. Başkaları üzerinde kurdukları iktidar onlara bir üstünlük duygusu verir. Yenilgiye uğradıklarını unutup, zafer kazanmış sayarlar kendilerini. Önem verdikleri tek şey olan büyüklük görünümünü yaymaya çalışırken, içten içe ne kadar boş olduklarını gizler bu zafer.