Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
DAĞINIKLIK Evler niye dağılır? Ben size söyleyeyim. Evler kendi başlarına yaşayan birer organizmadır. Ve kendi dilerini dağıtırlar. "Bunu buraya kim attın?" diye seslenirsiniz. Kimse cevap vermez. "Bu bardağı sen mi buraya koyduuun?"diye bağırırsınız. "Yoo ben koymadım!" "Koltuğa kim çiklet yapıştırdım?" Cevap yok.
İnsanlık, son yüzyılda, en az tanrı kadar iyi bir masal daha üretti: Neo-liberalizmin yeryüzünün yapabileceği en iyi şey olduğuna dair bir masal bu. Başka hangi yüzyılda krallar, daha az kişinin daha çok yiyeceği, daha çok kişinin aç kalarak öleceğini ve herkes için en iyisinin bu olduğunu söylese bu kadar geniş bir tebaayı inandırabilirdi kendine? Hangi kral, ''Gökyüzünün ve yeryüzünün tüm renkleri yok olana kadar sömüreceğiz maviyi ve yeşili. doğanın kusmukların dan ciklet ve deodorant yapacağız'' dese, hangi çılgın tebaa sevinçle koşardı cikletlerle deodorant almaya? ''Asyalı çocukların tuvalete bile gitmelerini yasaklayarak çalıştıracağız ve onların küçük elleriyle yaptıkları plastik oyuncakları hazır yemek zincirlerinde dünyanın dört bir yerinde hediye olarak, zehirli ''çocuk menüleriyle'' birlikte başka çocuklara vereceğiz. böylece Doğu'daki ve Batı'daki çocukların aynı anda canına okuyacağız'' dese krallar, hangi cahil orta çağ insanı inanırdı buna? Başka ne diyor krallar? Bir kıtanın bütün güzel, küçük kızlarını alıp para karşılığı tecavüze uğramaları için gemilere bindirip başka memleketlere göndereceğiz! Geri kalan erkeklerle birbirlerini öldürmeleri için eski masalları hatırlatacağız. ''Kimlik'' ve İnanç'' diye iki karışmış yumağı önlerine atacağız ve onlar bu yumakların olmayan ucunu bulmaya çalışırken gerek duydukları silahları, kurşunları biz onlara satacağız! ....
Sayfa 209Kitabı okudu
Reklam
«Tükenmez şekerler!» diye bağırdı Bay Wonka gururlanarak. «Bunlar daha çok yeni. Bunları çok az harçlık alan çocuklar için keşfettim. Ağzına bir tane Tükenmez Şeker alacaksın ve emecek, emecek, emeceksin ama asla küçülmeyecek!» «Çiklet gibi!» diye bağırdı Violet Beauregarde. «Çiklet değil,» dedi Bay Wonka. «Çiklet, çiğnemek içindir, ama bu Tükenmez Şekerleri çiğneyecek olursan dişlerini kırarsın. Yalnız çok nefis tadı vardır! Ve her hafta bir renk değiştirirler! Ve asla küçülmezler! Ve asla bitmezler! ASLA! En azından öyle sanıyorum.
Bazı soru(n)lar, insanda, saça yapışmış çiklet duygusu uyandırır. Aslâ çıkmaz. Hem de yıllarca. Ezelden ebede. Belki de doğuştan itibaren. Eline yapışır. Çektikçe uzar. Uzadıkça uzar. Atamazsın. Orada da tutamazsın. Kesecek olsan, büyükse, öyle bir iki tutam saçtan kendini mahrum etmekle de ondan kurtulamazsın. Operasyonun alanını genişletmek zorundasındır. Mecburen. İş büyümüştür artık. O hâldeyken hiç beklemez suçluluk duyguları saldırıya geçer. İkidebir pişmanlıklar. Biteviye hem de. Hep. Daima. Sırası mıdır şimdi? Ne işi vardır orada? Nereden yapışmıştır? Nasıl da farketmemişsindir? Neden başkaları değil de sen? Acıdan çok korkutur, tiksindirir. Bazen iğrenirsin. Fakat en çok korkuyla ürperirsin. Tarifsiz bir korkuyla kendini kavrarsın; tıpkı tüm vücudunu karıncalar sardığında kendini kavrayacağın gibi. Kendini hiç böyle kavradın mı? Sorunlar karşısında kendini böylesine saldırı altında, böylesine çaresiz hissettin mi? Güçlü başağrılarından kurtulamadığında başını gövdensinden ayırmayı isteyen adamın hissettiği gibi, çölde çay içmeyi hayal ettin mi? Etmediysen, bırak bu yazıyı, başkasına geç!
Bugün reklam piyasasına baktığımız zaman otomobil reklamından ciklet reklamına, ayakkabı reklamından içecek reklamına kadar bütün reklamların ana figürü kadın ve kadın üzerine kurulu cinselliktir.
Sayfa 44
"Üstelik çiklet çiğniyor. Bence kibar insan kesinlikle böyle bir şey yapmaz."
Sayfa 36 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
Reklam
Suriye belki gökdelenlerin, yaldızlı mekânların, de lüks AVM lerin yurdu değildi ama Dünyanın en huzurlu, en istikrarlı ve en güvenli diyarlarından birisiydi. Özgür ve medeniydi Suriyeli çocuklar. En önemlisi açıkta, üryan sokakta dilenen, ekmek, su, mendil, çiklet sakız satan, arabanızı temizlemek için kirli beziyle camlarınıza saldıran çocuklar yoktu. Geleceği çalınan umutları yok edilen okulda olması gereken parkta oynaması gereken Suriyeli çocuklarımızın nadide bedenlerini yabancı ülkelerin deniz kıyılarından, tatil beldelerin sokaklarından otopsi odalarına ve morga taşıyoruz. Buna sebep olanların yatacağı yeri olmayacak. Suriyeli beş yaşındaki çocuğu Mersin-Kızkalesi'nde bıçakla delik deşik etmişler. Suriyeli çocuğumuz Muhammed, nadiren de olsa, “sizi buraya getirenin..!, Siz geldiniz hayatımızı zehir ettiniz. Huzurumuz kalmadı. İşimizi çaldınız. Sokaklarımız Suriyeli dilencilerle doldu” ve buna benzer sözlü saldırılara maruz kalmıştı. Ancak kendisi ve ailesi, genelde her yerde olduğu gibi, Türklerle yan yana ve birlikte ciddi sorunlar yaşamadan var olmuşlar. Zira Suriyeliler gelmeden önce de birçok insanın hayatı zehirdi. Toplum huzursuzdu. İşsizdi. Sokaklar dilencilerle doluydu. Hırsızlık, yolsuzluk ve yoksulluk tavan yapmıştı. Kıssadan hisse sorunlarımızın müsebbibi Suriyeliler değildi. Her Türkiye’ye kaçan, yerleşen veya gelen Suriyeli de “terörist, “muhalif”, “hırsız” “cani” veya “dini-dar” manyak değil.
621 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Çok sıkıldım. Ama öyle böyle sıkılmadım. Bazı yerlerden sonra sıkılmam sandım ama yine sıkıldım. Kitabı zevkle okuyabilmeniz için; Lozan antlaşması ile azınlık kabul edilen mitoloji sevenlerden biri olmanız gerekiyor. Değilseniz, o zaman da narin vücudunuzda şöyle bir kombinasyon oluşturmak zorundasınız: Savaş filmlerinden hoşlanıyorken ( ama
İlyada
İlyadaHomeros · Türkiye İş Bankası Yayınları · 20147,4bin okunma
688 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.