Öğretmen dediğin nasıl olur biliyor musun?
Bir ana haber bülteninde görmüştüm. Güneydoğu'nun bir köyünde bir öğretmen, şivesinden belli ki kendisi de Güneydoğulu, güler yüzlü bir genç. Hiç çekinmeden anlatıyor:
"Müfredat, müfredat derken baktım çocuklar sıkılıyor. Ne yapayım da bu çocuklara okulu sevdireyim diye düşündüm. En iyisi gerçek hayata çocuklarımı alıştırmalı, dedim. Bir gün fark ettim ki öğrencilerimin çoğu çilek görmemiş, yememiş. Bursa'daki bir tarım şirketine yazı yazdım, durumu anlattım. Hiç ücret almadan bana birçok çilek fidesi yolladılar. Tabiat Bilgisi dersini sınıfta yapmak yerine çıktık dışarı, okulun bahçesinin dip taraflarını çapalayıp çilek diktik. Sonra gittik her çocuğun evinin bahçesine bir fide çilek diktik, çocuklar da ailesine "çilek nasıl yetiştirilir, nasıl çoğaltılır" diye eğitim verdi. İki yılda köyün her yeri çilek oldu, herkes çileğe doydu. En güzeli, şehrin pazarında satıp gelir elde eden çok aile var. Bana da hep dua ederler."
Böyle olur öğretmen dediğin.
Böyle olur girişimci dediğin.
"Çalışsam da aynı maaş, çalışmasam da" deyip okuldan kaçan adamdan öğretmen olmaz.
O günde Mehmet’le böyle biraz paraya sıkışmışız Terzi Kamuran’ın don lastiklerini satacaktık pazarda . Kamuran Hanım’dan malzemeleri aldık kahvenin önüne geldik o an. Bilal Abi'de pazar günleri kahveyi kapatıp o da gelirdi bizimle pazara.Bir yandan böyle malzemeleri traktöre yüklüyoruz o an böyle pazarda kendisine şalgam böyle simit tablası
Arkadaşlar merhabalar. Uzun zamandır bu listeyi yapmak istiyordum, ancak laptopun anakartını bombardımanlara tuttuğum için kullanılabilir bir aygıt bulmak zor oldu.
Çenem düşmeden konuya geçeyim. Öncelikle Manga nedir? Manga aslında Man ve Ga kelimelerinden oluşan ayrıca bir kelimedir. Anlamı ise "Rastgele Çizim"dir. Japonlara özgüdür.
“Diyorum ki
Toplasak tası tarağı
Kapatsak telefondaki tüm hesapları
Hiç kimsenin bilmediği bir köye yerleşsek.
Küçük bir bahçesi
Bahçesinde köpeği
Yemişler dikelim fidandan
Biraz da domates falan.
5 yıldır 1000 kitap üzerinden düzenli olarak kitap okuyorum. Şükür elimden geldiğince tatlı bir sayıya eriştim, çok fazla kitap tavsiyesi aldım, etkinliklere girdim, etkinliği kendim düzenledim, arkadaşlarımın önerilerine uydum, canım sıkıldı ilk önüme geleni okudum, yeri geldi en alakasız kitapları okudum; ancak hiçbir kitapta bu kitabı okurken
Diyarbakır'ın bir dağ köyünde ilköğretimde görev yapan öğretmen Matematik dersinde ;
– Bir kasada şu kadar çilek varsa, 10 kasada kaç çilek vardır? Diye öğrencilerine bir soru soruyor.
Öğrenciler:
– Öğretmenim çilek ne? Diyorlar.
Öğretmen:
– İşte çocuklar çilek. Diyor.
– Biz hiç çilek yemedik. diyorlar.
Bunun üzerine öğretmen pes etmiyor, oturup
kumsaldaki kum tanesi gibi yalnızlığımız
aynı güneşin altında
aynı deryanın seyrinde
esmer gecelerimizde esen meltem
senden bana
benden ona
ve aynı
ayakların altında ezilmişliğimiz
Quidam’a Selam olsun...
Bunlar hep baharın etkisi!
Kitap okuyamıyorum...
Bu kitabı o kadar zor bitirdim ki..
Memleketime bahar gelmiş, kuşlar böcekler ötüyor...papatyalar gülümsüyor...güneş göz alıcı...Deniz çok girilesi...Dondurma yenilesi...Etraf çilek kokuyor...
Beni bu
Değerli ürünler için bile evcilleştirme tarihleri büyük değişiklikler gösteriyor: Bezelye MÖ 8000 yılına gelindiğinde evcilleştirilmişti, zeytin MÖ 4000 dolaylarında evcilleştirildi, çilek Orta Çağ'a kadar evcilleştirilmedi, Kuzey Amerika'ya özgü pekancevizi de 1846'ya kadar. Dünyanın pek çok bölgesinde yenebilir pelitleri için aranan bir ağaç olan meşe ağacı gibi, milyonlarca insanın çok değerli birer yiyecek saydığı ürünleri veren yabani bitkiler bugün bile hâlâ evcilleştirilmemiştir.
Seriyi yeni bitirdim. Bitirmemle beraber karakterlerin etkisi devam ediyor ve uzun bir süre etkisinin kaybolacağını sanmıyorum.
Uzun bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Karakterleri o kadar çok seviyorsunuz ki, artık onlar hayal urunu kalemle çizilmiş şekiller yerine aileniz gibi gördüğünüz, belkide en yakın arkadaşlarınız olarak nitelendirebildiğiniz
Duvarda hiç zararı olmayan kelebeği rahatsız ettiğim için mi bu hâldeyim? Ya da... bir örümceğin rızkını elinden aldığım için onun bedduası mı üzerimde? Çocukken zeytinlikte bir kaplumbağayı yuvarladım diye mi yuvarlıyor hayat beni? Ya da bir çilek tarlasında bir fareyi kuyruğundan yakaladığım için mi vebalı olduğumu düşünüp benden uzak duruyorlar?