Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Kendilerini tasvip etmeyen bir uygarlığın bağrında yaşayan Çingeneler, bize yüreklendirici bir şekilde dünyanın taşıdığı enginliği ve insan dirayetinin gücünü hatırlatır."
Sayfa 26 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
“Ahmed-i Sâlis”, "Sultan Ahmed Han-ı Sâlis” olarak da bilinir. (...) IV. Mehmed ile Rabiâ Gülnûş Emetullah'un oğludur. II. Mustafa'yla öz kardeşti. İstanbul dışında doğmuş, Edirne Vak'ası'nda Edirne'de tahta çıkmış, Patrona Halil Ayaklanması'nda tahttan indirilmiştir. Padişahlığının 1718-1730 arasındaki dönemine
Sayfa 351 - 23- Sultan III. AhmedKitabı okudu
Reklam
Çingene kelebeklerden birinin üzerine bardak kapadım. İçinde çırpına çırpına çığlıklar attı. Çingene sineklerden birinin kanadını kopardım. Uçmaya çalıştı... çalıştı... çalıştı. Yere düştü. Üzerine bastım, öldü. İçinden sapsarı bir su çıktı. Dün gece Çingeneler tam odunlarımı çalarken ve beni yaş­lı yatağımda, yarı uykuda, yarı ölümde,
Pencereme iki kelebek kondu. Biri Kürt, biri Çingene. Dün de iki serçe gelmişti, biri Kürt biri Çingene'ydi. Bulutların arasında bir görünüp bir kaybolan uçaklar var, kimi Kürt kimi Çingene. Öyle bir mahalle ki bu, her yer Kürt, her yer Çingene. Yaşlı olduğum için gözlerim görmüyor sanıyorlar. Kulaklarım duymuyor. Yaşlı kadın, sanıyorlar ki, öldü ölüyor. Dün odunluğumdaki tahtaları çaldı birileri. Kürtler, "Çin­geneler çaldı odunlarını" diyor, Çingeneler de "Kürtler çaldı" diyor. Oysa ben gece karanlığında... uykusuz yaşlılar kervanın­ da... pencerenin kenarında... bir başıma oturuyordum. Gözlerim kapalı ama kulaklarım açık. Gece sessiz. Gece karanlık. Çok eski zamanları hatırlıyordum. Bu mahallede benim gibi madamla­rın yaşadığı zamanları. Matmazel olduğum zamanları. Baba­ma mösyö dedikleri zamanları. Bayramları. Sakızlı muhallebileri. Fener alaylarını. Kendi dilimde söylediğim çocuk şarkıları­nı. Çok eski zamanları hatırlıyordum ki odunluktan sesler geldi. Çingeneler. Sessiz olmayı beceremeyen bir soyun torunları. Hırsız geldiler hırsız gidecekler. Üç beş parça odunum var, onu da çalıp beni soğuktan öldürecekler. Ben ölünce evi sökecekler. Önce marangoz Yorgi'nin, süslerini üzerine elleriyle oyduğu o güzelim kapıyı yıkacaklar. Sonra pencerelerdeki tahta kepenk­leri kıracaklar. Her yağmurda, her rüzgarda biraz daha eğilen duvarlara tekmeler atacaklar. Çökecek evim. Çingeneler evimi parça parça çalacaklar. Tek göz odalarındaki sobalarda yakıp ateşinde göbek atacaklar.
Medeniyet ( gerekli pazarların lüzümlu mahlukatı)
Yukarıda, Frenklerin, 'Bize benzemeyen halkları yok edelim' yerine 'Bize benzemeyen halkları tepe tepe kullanalım' demeye başladıklarını ve bunun bir ilerleme olduğunu söylemiştik. Ne yazık ki Frenkler, iliklerine işleyen saldırgan ırkçılık yüzünden bu soysuz pragmatizme bile sadık kalamadılar. Batı medeniyetinin ırkçı ve soykırımcı tabiatı, 20'inci yüzyıl boyunca da en vahşi yüzüyle gösterdi kendini. 1930'lu ve 40'lı yılların Avrupa'sında Yahudiler ve Çingeneler "gerekli pazarların lüzumlu mahlukatı" olmaları bile umursanmadan soykırımdan geçirildi. 1945'de Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atom bombası atıldı, yüzbinlerce masum sivil hunharca katledildi. 1948'de Filistin halkının soykırımdan geçirilmesi için Frenkleşmiş Yahudilere (Siyonistlere) yetki verildi. Amerika Birleşik Devletleri'nde ırkçı yasalar 1960'lı yılların sonuna kadar resmen yürürlükte kaldı ve "pis zenciler'i linç etme geleneği yakın zamana kadar devam etti. Zimbabwe'deki Frenk idaresi 1980 yılına kadar, Güney Afrika'daki Frenk idaresi de 1994 yılına kadar resmen ırk ayrımcılığı yaptı. 1992-95 yılları arasında 200 bin Avrupa Müslüman'ı (Boşnak), Frenklerin ortak inisiyatifiyle katledildi. Afganistan'da, Irak'ta sivillerin üzerine acımasızca bomba yağdırıldı ve halen yağdırılıyor. Guantanamo ve Ebu Gureyb hapishanesinde Müslümanlar en ağır maddi ve manevi işkencelere maruz kalıyor, cinsel tacize uğruyor ve birbirlerinin ırzına geçmeye zorlanıyor... 1000 yıldır değişen fazla bir şey yok.
Sayfa 66 - Vadi yayınları.Kitabı okudu
Ve bunun üzerine Tarifa'ya gitmesi ve bütün bunların onda birini çingene kadına vermesi gerektiğini anımsadı. "Çingeneler nasıl da kurnaz oluyorlar!" dedi kendi kendine. "Belki de çok yolculuk ettikleri için."
Reklam
Özetle, Hitler'i ortaya çıkaran çalışmalar çok önce başladı . ABD buna hep destek verdi . Unutmayınız ki , ABD'deki en kalabalık diasporalardan biri Almanlar idi . Rockefeller Alman kökenliydi . Unutmayınız ki , ABD Almanya'ya savaş açmadı , Japonya'ya açtı . Almanya , ABD'ye savaş açtı! Evet ... Hitler'in bilim insanları açık bir şekilde Rockefeller Vakfı tarafından finanse edildi . Somutlaştırırsam : Adı , Eugen Fischer ( 1874-1967 ) ... Alman tıp , antoloji ve öjeni profesörü idi! Berlin Frederick William Üniversitesi rektörlüğünü yapti . Fischer'ın fikirleri Nazi Partisi'nin Alman ırk üstünlüğüne olan inancının güçlenmesine sebep oldu . Hitler , 1923'te hapiste Fischer'in çalışmalarını okudu ve " üstün ırk " idealine bağlandı . Fischer , Alman Güneybatı Afrikası'nda ( Namibya ) ırk çalış maları yaptı . Nazilerin "karışık ırk" yasağı bu çalışmalar sonucunda gerçekleşti . Nazi Almanyası'ndaki Yahudiler ve özellikle çingeneler üzerine yapılan tıbbi deneylerin öncüsü de Fischer idi . Kuşkusuz Nazi üyesi idi . Fischer'in ırk hijyen çalışmasına kim destek verdi ; Rockefeller !
Sayfa 446
Giysilerde lüks meselesinin en ilginç yönlerinden biri, bağlamla ilgilidir. Nitekim değerli elbiselerin kimin için giyildiğini, kimlerin onları giyebileceğini ve hangi estetik kuralı temel aldıklarını bilmek önem taşır. Ana gösteriş mekanı tabii ki, aidiyet sembolleriyle dolu olan bütün şahsiyetlerin hareket ettiği salıneyi oluşturan saraydır;
Alfa YayınlarıKitabı okudu
Çağrışımlar, çağrışımlar.. :)))
''Zavallı hayvan ömründe ilk defa bu kadar bol ahenk içinde oynuyordu. Şimdiye kadar mahalle aralarında, toz toprak içinde yalnız ayıcının tulumu ve onun yanında gezen bir suratlının çatlak sesinden başka ahenk duymayan babayani ayıcık bu gece böyle, İstanbul'un en güzel yerlerinden birinde, bol ay ışığı altında, güzel sesli üç-dört kadının söylediği şarkıyla nasıl keyiflenmez, nasıl coşmazdı.! Hele biraz sonra bu ahenge Kör Andon kemanıyla, lavtacı lavtasıyla ve babacan Şahin Ağa da zurnasıyla karışınca ayı büsbütün coştu, kendinden geçti, aşka geldi, iki ayağı üstünde tatlı tatlı homurtularını artırdı ve bir kerte geldi ki o seksen-doksan okkalık koca oğlan, genzinden, baygın bir nara savurarak Etem'in üzerine atlayıp onun yüzünü gözünü yalamaya başladı.'' * Babayani: Gösterişi ve özentisi olmayan.
Sayfa 223Kitabı okudu
YOBAZLIK BİR FİKİR MÜSTEHASESİDİR 2020 03, “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve... Hüseyin Nihâl ATSIZ “Türkçülüğe Karşı Yobazlık” adlı yazım (Ötüken, 1970 Martı), cevap değil, birbirini tutmaz avâmi tekerlemeler ve örtülmek istenen küfürlerle karşılık
Reklam
KONUŞMALAR – I Bütün dünya ile birlikte Türkiye de büyük ve düşündürücü bir değişiklik içindedir. Çünkü bu değişiklik daha çok olumsuz yönlere doğrudur. Türkiye, çağdaş devlet olmaktan çıkmıştır. Devlet tarifi nedir? Bir vatandaş teşkilatlanmış bağımsız bir millet, değil mi? Türkiye bu tarife uymuyor. Bir kere bu vatandaki millet
İnsanların tuzlu suyla beslenerek ne kadar yaşayabileceğini anlayabilmek için Alman ordusu adına, Dachau ve Buchenwald'da Çingenelere deniz suyu enjekte edilmiştir. Auschwitz'deki temel ilgi alanı kalıtım ve hastalıklardı (bu kampta pek çok egzotik deneyin yanı sıra, deri üzerine asit dökme ya da göze asit enjekte etme yoluyla renk değiştirme deneyleri de yapılmıştır.) Örneğin bir pire salgını çıktığında, hasta, içinde değişik tuz ve asit karışımları olan küvetlerin birinden çıkarılıp diğerine koyuluyordu. Tedavi başarılı olamadığında hastalar hemen otopsiye alınıyordu.
Varşova'da istasyon arkası- Daha görmeden buranın kokusunu almıştım. Korkunun ve yoksulluğun o dayanıklı kokusu, insan dışkısının kokusu. Kimse bir çukur kazmaya bile yeltenmiyordu. Her şey bu kadar kötüydü. Bunları düşünüyordum, aklımda başka hiçbir şey yoktu; pisliğe basmamaya çalışırken, pantolonlarını sıyırıp çömelmiş tuvaletlerini yapan iki orta yaşlı adamın üzerine basıyordum neredeyse. Büyük bir sıçanın üzerine basmış gibi salakça ayy diyerek geri sıçradım; oysa onlar ne soğuktan, ne benden ne de onları izleyebilecek olan herhangi bir kimseden rahatsız olmadan öylece oturup sohbetlerine devam ettiler. ...
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.