"Eğer her şey çocukluk dönemi ile açıklanırsa, o zaman her şey bir başkasının kusuru olarak değerlendirilir ve insanın kendi sorumluluğunu üstlenme gücüne duyulan güven de küçümsenmiş olur."
-Erik Erikson 1950
Siz hiç, hayal kırıklığına uğrayacağınızı bile bile,
Her gece yüreğinizde yeşerttiğiniz binlerce umutla,
Birini, pencere kenarına oturup kırk yıl bekleyecek kadar sevdiniz mi?
.
İşte o benim Babamdı...!
(-Ben en çok,
babamın sabrından damıttığı merhametini sevdim.-)
.
Dünya’yı omzunda taşıyan bir bilge adam;
Gülünce yedi renk açardı yüzünde bahar,
Lunaparka benzerdi benim babam.
.
Tomurcuklandığım dalımdı,
Dağlara baş eğmeyen yanımdı,
Bir tek onun ceplerinde, umut hangi çocuğun kapısını çalacak şıngırtısı arardım.
Gerçi o inanmazdı benim çocukluk mucizelerime ama,
Mahalleli çocuklara en güzel lolipopu, onun ayçiçeği gülüşlerinden yapardım.
.
-Babasız, insan kendini yoksul hissediyor.-
.
-Babanız yoksa sırtınızı bir boşluğa dayamışsınız demektir.-
.
(-Ben en çok,
babamın gülen yüzünü özledim…!-)
43. SONE
Elizabeth Barreth Browning
Seni nasıl mı seviyorum? Dur anlatayım.
Seni ruhumun erişebileceği derinlikte,
Ende ve boyda seviyorum.
Varlığın ve düşsel erdemin sınırları
Görünmezken gözüne,
Seni her günün en sakin anı gibi seviyorum,
Güneşle ve mum ışığıyla.
Seni özgürce seviyorum, hak için savaştığı gibi insanların.
Seni safça seviyorum, şükran duasından dönmeleri gibi inananların.
Eski acılarıma ve çocukluk inancıma
Sunulmuş tutkuyla seviyorum.
Seni, kaybettiğimi sandığım bir aşkla seviyorum,
Kayıp azizlerimle, nefesimle seviyorum seni,
Ömrümün tüm tebessümleri ve gözyaşlarıyla
Ve Tanrı izin verirse eğer
Seveceğim seni, öldükten sonra da.
Dilekçe:
Ne olurdu Allah’ım...?
.
Keşke bebeklik on beş,
Çocukluk on beş,
Gençlik altmış beş,
İhtiyarlık beş yıl sürseydi.
.
Yanımda hep...
Kedim köpeğim dursaydı.