Okumada geç kalmış olduğum bir kitap. Armand Davul ile Marguerita Gautir’in tutkulu ve bir araya gelmelerinin nerdeyse imkansız olan aşklarını akıcı şekilde anlatan Kamelyalı Kadın eseri okuduğunuzda siz etkisi altında alabilecek güzel bir kitap.
Kitap şimdiye kadar okuduğum en güzel kitaplar arasında ilk 10’a girebilecek bir eser. Aşkın yanında
-Spoiler İçermez-
Evli ve çocuklu bir kadınla bekar ve flörtöz bir baronun tatil için gittikleri otelde yaptıkları kaçamağı anlatacak gibi başlayıp, önlerine çıkan engelin, çocuk Edgar'ın iç dünyasının anlatıldığı Stefan Zweig kitabından merhabalar. Nasılsınız?
Edgar, 12 yaşında, hasta ve iletişime muhtaç bir çocuk. Öyle ki, kendisiyle
"Çocuktuk bir zamanlar. En son ne zaman saklambaç oynadığımızı unuttuk. O akşam oldu, ertesi gün büyüdük. Hepimiz taşındık mahallelerden. Kimimiz başka okula gittik, kimimiz şehir değiştirdi. Belki de bu dünyadan göç ettik.
Ve sen hâlâ çocuksun..."
Leyla ile Mecnun dizisini izleyenler bu muhabbete de aşinadır..
Şimdi öyle bir ah geçti ki içimden gece gece susmadı içimdeki ses.. hatırlıyorum da, bir hevesle annelerimizle teravihe giderdik herkes aynı anda secdeye eğilince biz birbirimizi dürter herkesten önce kalkar insanlara bakardık, çocuktuk ya buna gülerdik..
sonra biraz büyüdüm şu sınava hazırlık bu sınava çalış derken bir tek geceleri vaktim olurdu, sahura kadar Leyla ile Mecnun izlerdim, öyle güzelmiş ki o zamanlar.. şimdi kendimi avutacak hiçbir şey bulamıyorum..
çocukluğum geride kaldı, gençliğimde ardından yitip gidiyor..
sahura kadar beklesem mi diye düşünürken aklıma gelenler, burada dursun..
.
Yıl 2007;
Çocuktum, çocuktuk, çocuktunuz.
Televizyon izlerdim, izlerdik, izlerdiniz.
Ama ben hep tv'de oynatılan çizgi filmleri ve dizileri birer kağıt parçası halinde televizyona yerleştirilmiş diye düşünürdüm.
Biz kanalı değiştirince resimler yer değiştiriyor öyle oynatılıyor sanıyordum ki o zamanlar bildiğiniz bu ince dev ekranlı televizyonlar falan yoktu tüplü olanlar hani kocaman kocaman olanlardı yani kocaman olduğu için insanın aklına içinde resimli kağıtların olduğu gelmiyor değil.
Bu merağım uzunca devam etti ta ki amcamın televizyonu bozulana kadar.
Amcam televizyonu bozulduğu için kırıp atmıştı ben de içindeki resimli kağıtlara bakmak suretiyle kırık televizyonu inceledim
Ne resimli kağıtlara rastladım ne de herhangi sıradan bir kağıt parçasına, merağım bitmiş oldu.
Çocuktum, çocuktuk, çocuktunuz
Keşke hep çocuk kalsaydım, kalsaydık, kalsaydınız.
Gelin görün ki; büyüdüm, büyüdük, büyüdünüz.
. ZAKA .
Biz büyükleri mutlu etmek kolay olmasa da onları ( çocukları ) mutlu etmek bu kadar kolay. Unutmayın dostlar! Biz de bir zamanlar çocuktuk. Kimimiz çocukken de üzüldü.
Sayfa 15 - kimimiz çocukken de üzüldü...Kitabı okudu
Bir gün, "benim için şiir yazdın mı hiç" demiştin. Göstermiştim, "şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta caddesi'ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki çocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizde bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar senin de zamanlarındı. "Tenha gezen evliyam" dedim. "Ben gittim harf harf dağıldım / Sen tamamladın cümlemi."
Bir kaç yüzyıl geçmiş üzerinden,
O zamanlar ayaklarım tutardı,
Gecenin koluna girip,
Az işitmedik köpek yalayan kaldırımları.
Emirgan da teknelerde içer,
Galata da kendimizden geçer,
İstanbul denilen bu şehrin,
Sabah atmıştım ya bir ileti hani. Acı baharatlı bir inceleme yazacağım şimdi. Öyle acı olacak ki, damarınıza kadar hissedeceksiniz.
Bazı yerlerinde kahkahalara boğulduğum, bazı yerlerde ise derin bir farkındalıkla, o acı iğneyi damarlarımda hissede hissede okuduğum bir kitaptı benim için. Diğer bir deyişle,
HA-Rİ-KA!
Yazarın da dediği gibi, bu
Bir gün, "benim için şiir yazdın mı hiç? " demiştin . Göstermiştim, "şu heves sensin, şu incinmiş gurur sen, şu utangaç aşk, şu Posta Caddesi'ndeki daktilo sesi, çocukların okul dönüşü sevinci sen." Kuşkuyla bakmıştın yüzüme. Kirpiklerim içime dökülüvermişti. Susarak büyümüş iki cocuktuk biz, kendisini sevmeyi bilmeyen. Yanımızda birisi olmadan sevincimizden utanırdık. Kaç hayat evimizden bizden çok soluk aldı. Sonra harfler girdi yoksulluğumuza. Sonra dünyanın bütün mazlumları. Elimde başkalarının rüyası, bir var oluş acısıydım önünde. Yazmaya, okumaya ayırdığım zamanlar seninde zamanlarındı. "Tenha gezen evliyam" dedim. Ben gittim harf harf dağıldım/ Sen tamamladın cümlemi.
Yüzüm bir gelecek atlası. Başım önde dönüyorum bütün yürüyüşlerden. Mavilik yitirdi hükmünü. İpi kopmuş bir boncuğum senden sonra. Canım ne kadar acıyorsa sözüm o kadar üşüyor. Ömür hanım, Şahgülüm, Köroğlum... Sana bir nefes olamayan şiirden de geçtim.
Çocuktuk bir zamanlar. En son ne zaman saklambaç oynadığımızı unuttuk. O akşam oldu, ertesi gün büyüdük. Hepimiz taşındık mahallelerden. Kimimiz başka okula gittik, kimimiz şehir değiştirdi. Belki de bu dünyadan göç ettik.
Ve sen hâlâ çocuksun...