Bugün pazar.
Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldanmadan durdum.
Bir gün bir adam barda demir gibi iradesi olduğuyla böbürlenmektedir ve şimdi de hayatı boyunca bir daha içkiye elini sürmeyerek bunu kanıtlayacağını söyler.
Daha o gün bile son bulmamıştır.
Akşam bara gelir ve herkesin duyabilmesi için yüksek sesle, "Ben irade gücümden daha kuvvetliyim. Bütün gün savaştım ve lanet irade gücümü yendim! Duble viski lütfen!" der.
İşlem çok basittir ve yaklaşık otuz ila kırkbeş dakika sürmektedir. Sessiz bir yer seçerim ve katılımcıların "Ben kimim?" sorusunun sekiz önemli yanıtını ayrı ayrı kartlara yazmalarını isterim. Daha sonra sekiz yanıtı gözden geçirip önem ve merkeziyetlerine göre yeniden sıralamalarını isterim: kendi özlerine en yakın yanıtlar en alta, daha az önem taşıyan yanıtlar en üste.
Sonra en üstteki kartı incelemelerini ve bu özellikten vazgeçmenin nasıl bir şey olacağını düşünmelerini isterim, iki üç dakika sonra (zil gibi sessiz bir işaret daha az dikkat dağıtıcıdır) sırayla diğer kartları incelemelerini isterim, ta ki bu sekiz özellikten kurtulana dek. Bunu takiben aynı işlemi tersten yaparak katılımcıların bütünleşmelerine yardımcı olunması iyi olur.
Özdeşleşmeyi bozmak Roberto Assagioli'nin psıkosentez sisteminin önemli bir parçasıdır. Bireyin bedeninden, duygularından, arzularından ve son olarak da zekasından sistematik bir şekilde kurtulmasını isteyerek "saf öz bilincin merkezine" varmasına yardımcı olmaya çalışır.
Sayfa 267 - -Bana, James Bugental tarafından önerilmiştir.-Kitabı okudu
Hep böyle bir çocuktum ben, içekapanık demek istemiyorum, aslında içine açılmış bir çocuktum. İçeriyi keşfetmiş ve içerideki oyuncakları dışarıdakilerden daha eğlenceli bulmuştum.
İhtiyarlar ne yaparlar? Anılarını yazarlar. Ben de bunu yapıyorum işte. Günce tutmak alışkanlığım olmadığı; ancak altmışından sonra ve yalnız yolculuklarımda notlar tuttuğum için, bu dinozorun anılan biraz kopuk kopuk olacak. Üstelik belleğim de hiç güçlü değildir. Bunun nedeni, birçok şeyi kafamdan tamamıyla silmek istememdir belki de. Günkü bizi derinden yaralayan olayları hiç anmamak, tümuyle unutmak, daha doğrusu unutmuş gibi davranmak zorundayız yaşamaya devam edebilmek için.
Anılarımı yazmaya başlarken seksen iki yaşına bastım. Bu işi tamamlamaya ömrüm vefa eder mi bilemem. Ama bunu deneyeceğim mutlaka.
ay, dünyaya uçkurunu gösteriyordu
uzay, utançtaydı
uzay, tunç çağındaydı
fiyakalı bir tanrı daha girdi portföye -bana bir cast ajansı gösterin-
peygamber rolü için üç beş oyuncu lazım!
diye bağırıyordu kendi ücretsiz cehenneminde!
"Azizim! Sen tıbbıyeyi bitirince ne yapacaksın? Köye mi gideceksin?"
Öteki birdenbire boş bulunarak:
"Ne münasebet!" dedi. Sonra, pek ustaca olmayan bir ricat yaptı:
"Mamafih, icap ederse giderim!"
"İcap etmesi nedir? Nasıl icap eder? Köyün doktora ihtiyacı var! Sen gitmek istersen kimse de mâni olmaz. Ne
Yeni karşılaştığı bir kadınla muhabbete girebilmek için;
- Bu dansı bana lütfeder misiniz?
ya da;
- Brahms'ı sever misiniz?
daha salakçası ; - Size bir içki ısmarlayabilirmiyim?
en geri zekalısı :
- Akrep burcu musunuz?
gibisinden amatör zampara yöntemlerini kullanmazdı .
- Reenkarnasyona inanır mısınız?
diye yaklaşıyor kadına...Ve kadın ne yanıt verirse versin ;
- Siz Kleopatra'yken, ben emir erinizdim...
Ama bildiğim başka bir gerçek daha var ki, dinlerin hiçbiri perdenin arkasındaki vaat edilen o muhteşem yaşamı kanıtlayamıyor. Hepsi, olmayan bir dünyayı vaat ediyor bize. Ama şu an yaşadığımız dünya gerçek; sadece zenginlikler değil, yoksulluklar da gerçek. Açlıktan ölen çocuklar gerçek, hastalıklar gerçek, savaşlar gerçek, giderek daha mutsuz olan insanlık gerçek. Yeryüzünün her sabahın da insanlar gözlerini böyle bir hayata açarken, bunca acımasızlık, bunca yoksulluk, bunca umutsuzluk varken, perdenin öteki tarafındaki cenneti düşünerek yaşamayı ben kendime yediremiyorum Karen. Böyle bir cennet olsa bile kendime yediremiyorum. Ben iyiliği, sadece iyilik olsun diye yapmayı seviyorum, kötülükten kaçınmayı, kötü olmadığım için yapmayı istiyorum. İyi olduğumda birinin bana ödül vermesi ya da kötü olduğumda birinin beni cezalandırmasından korktuğumdan değil. İyi olmak için bir efendiye ihtiyacımız yok kızım. İyilik de kötülük de içimizde, bizimle beraber doğdu, bizimle birlikte yok olacak. Önemli olan yaşarken neyi seçtiğin, hem de cennet ödülü ya da cehennem cezası olmadan, Hem de ölüp gideceğini bile bile. Perdenin ötesi diye bir yer olmadığının farkında olarak. Üstelik senden sonra gelecekleri hiç kıskanmadan, üstelik biz görmesek de onlar daha mutlu olsun diye çabalayarak. Benim payıma düşen de buymuş, teşekkürler hayat diyerek. Bence yaşamak bu kadar basit, aynı zamanda bu kadar güzel, bu kadar heyecan verici. Bütün mesele sahiden alçakgönüllü olabilmekte."
Artık kimse yalnız değil yeryüzünde. Sen varsın ya! Keder yıldırmaz beni, ölüm korkutmaz bir daha. Sen varsın ya! Bütün yokluklar kabulüm, bütün çaresizliklere razıyım. Sen varsın ya!
Sen geldin, değişti havası dünyanın, bulutların şekli değişti, denizlerin rengi değişti, kokusu değişti çiçeklerin. Sen geldin, en güzeli ben değiştim, anlıyor musun?
Sen bulunmayansın, bulduklarımız birer küçük parçadır bütünlüğünden. Sen bilinmeyensin, bildiklerimiz bir damladan öteye geçemez. Sen bölünmeyensin, hiç bıkılmayansın sen, hiç bitmeyensin.
Ne zamandır senden gelmeyen bir güzellik düşündüm, bulamadım. Ne zamandır senden geçmeyen bir yol aradım, bulamadım. Meğer sen olmaktan da güzel bir şey varmış:
Senden olmak.