"Arkanda bıraktığın şeyleri düşünme," dedi Simyacı, atlarıyla çölün kumlarından ilerlerken. Her şey Evren'in Ruhu'na kazınmıştır ve edebiyen orada kalacaktır."
"...Gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu iyileşletirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır. Geleceği unut ve hayatının her gününü şeriatın kurallarına uygun olarak ve Tanrı'nın evlatlarına bahşettiği inayete güvenerek yaşa. Her gün kendisiyle birlikte ebediyeti getirir."
"...Çünkü ben ne geçmişte ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen mutlu bir insan olursun... Çünkü hayat, yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur."
"...Dünyanın Ruhu insanların mutluluğuyla beslenir. Ya da mutsuzluklarıyla, arzularıyla, kıskançlıkla. Kendi Kişisel Menkıbesini gerçekleştirmek insanların biricik gerçek yükümlülüğüdür. Her şey bir ve tektir. Ve bir şey istediğin zaman, bütün evren arzunun gerçekleşmesi için iş birliği yapar."
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.
Geçmişte kalmış, unutulmuş yaşantılar kendi suçu olamazdı. Hiç anlayamadığı, hatta hafızasında bile canlandıramadığı başka bir kadına aitti hepsi. Zamanın çoktan sildiği bir hata için cezalandırılabilir miydi bir insan?
"...İnsanları anlamakta hala pek gerisin...Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kurulduğumuz gibi işleriz. Bir yerde bir bozukluk oldu mu, derhal orayı söküp atmak lazım! En kuvvetli insanın bile bazen ne kadar zayıf anları, istediğini tam aksini yapmaya mecbur olduğu dakikaları bulunduğunu nasıl inkar edebilirsiniz?"