Vaktiyle bir benliğim vardı, artık sadece bir nesneyim. Yalnızlığın bütün uyuşturucularını tıka basa alıyorum, dünyanın uyuştuucuları bana benliğimi unutturamayacak kadar hafiftiler. İçimdeki peygamberi öldürmüş olduğuma göre, nasıl olur da insanlar arasında yerim olabilir ki ?
İnsan, diyorum; öyle durduk yere soğumuyor hayattan ve insandan. Susuyor ve sustukça biriktiriyor ve sonra ya içindekileri haykırıyor ya da sessizce uzaklaşıyor. herkesten ve her şeyden...
Her gün odamda oturuyor, kitap okumaya çalışıyordum. Bir tek harfini bile fark etmeden sayfaları çeviriyor, bazen, dikkat etmeye azmederek baştan başlıyor, fakat birkaç satır sonra gene zihnimin başka yerlerde dolaştığını görüyordum.
Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
Bazen çizmelerimi çekip kırlara çıksam bile, hiç insan yüzü görmeyeceğim taraflarda dolaşmayı tercih ediyor, gece yarısı eve gelip mindere uzanıyor ve birkaç saat uykudan sonra ertesi sabah, "Niçin hâlâ yaşıyorum?" diye acı bir hisle uyanıyordum.