Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Veysel Demirkol

Veysel Demirkol
@demirkolvys
''İnsanlık hep o mağara adamı, hunhar, habîs, yılışık ve sarsak. ''
“Sonra sonra denizler çağırdı beni. Ama çok sonra...”
Reklam
Göstergenin en yüce işlevinin gerçekliği ortadan kaldırmak, kayboluşu perdelemek olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
İnsan ansızın bir şeyin farkına varıverir. Belki öteden beri bildiği, ancak şimdiye kadar inanmak istemediği bir şey. Ölümcül bir hastalığın kaçınılmaz belirtilerinin uzun süredir farkında olan, ama bunun yaşamını eskisi gibi sürdürmesini engelleyemeyeceğini kendisine karşı inatla savunan biri gibi. Ama sonunda, şiddetli ağrılarla kıvranılan bir anda gerçekle yüzleşilir. Her şey dehşet verici bir kesinlikle ortadadır artık. O andan başlayarak yaşam biçimi tam anlamıyla yön değiştirir. Yaşamda kutsanan, üstün tutulan değerler ansızın anlamını yitirir, hatta tiksindirici olur. Kişi çevresinde umutla sarılabileceği bir şey aranır. Ne var ki, tamamen silahsız ve tek başınadır. Bu dünyada şimdi onu kemiren hastalıktan başka bir şey yoktur. Sadece iki kaçış yolunun kendisine açık olduğunu görür: Kendini tedavi ettirmek ya da ölene kadar hastalıkla bir arada yaşamaya alışmak. Ancak hangi yola yönelirse yönelsin, düşüş hızı her saniye giderek artar.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uyumaya çalıştı, ama başı her öne düşüşünde gözünün önüne çocukları geliyordu. Onları babasız bıraktığını düşünmek içini burkuyordu. Friedrich haklı, diye hatırlattı kendisine, ne demişti; “Bir yaratıcı olmaya ve ortaya yeni yaratıcılar meydana getirmeye hazır değilsen çocuk yapma.” İhtiyaç için çocuk dünyaya getirmek yanlış bir şey, yalnızlığını hafifletmek için çocuğu kullanmak yanlış, insanın kendisine benzer bir kopya çıkarmayı kendine amaç edinmesi yanlış. Tohumlarım geleceğe doğru kusarak ölümsüzlüğü araması da yanlış, sanki spermler bilincini taşırmış gibi!
Drogo, insanların her zaman birbirinden uzakta olduklarını fark etti, birisi acı çektiğinde, acısı sadece kendine ait oluyor, hiç kimse o acıyı birazcık olsun dindiremiyordu; bir insan acı çektiğinde, duydukları sevgi ne denli büyük olursa olsun, diğerlerinin bu yüzden acı çekmediklerini ve yaşamdaki yalnızlığı işte bu durumun oluşturduğunu fark etti.
Reklam
Nihayet aşk da ölüm gibi, insan hayatının belli başlı merhalelerinden biriydi.
“Hepimizin ruhumuzda en az bir katil, birkaç hırsız, bir sürü yalancı, iftiracı ve sayısız can, mal, ırz düşmanı var. Bunları hapsediyoruz. Yoksa kim adam öldürmez, çalmaz, iftira atmaz, ev bark yıkmaz?
Sevgili Dost, Herkesin seviyormuş gibi yaptığı, ancak sevginin ne olduğunu pek az kimsenin bildiği bir zamanda yaşı­yoruz. Belki de bütün zamanlar böyleydi.
Bana öyle geliyor ki ölülerin dışında herkesi gördüm. Muhtemelen aradığım şey ölülerdi.
Elbette, güçlü bir kafanın kaçamadığı zindan (düşünsel zin­dan) yoktur. İnsanı başkaldırya yönelten hiçbir şey kesin olarak tehlikeli değildir.
Reklam
Birkaç yıl boyunca herkes gibi yaşamış, yemiş, gülmüş, sevmiş, umut etmişti. Ve onun için her şey bitmişti, sonsuza kadar bitmişti. Bir yaşam! Hepi topu birkaç gündü ve sonrası hiçlik! İnsan doğuyor, büyüyor, mutlu oluyor, bekliyor ve ölüyordu. Elveda erkek ya da kadın, bir daha asla yeryüzüne gelmeyeceksin! Oysa her insan sonsuzluğa duyduğu hummalı ve gerçekleştirilemez arzuyu içinde barındırıyordu, her insan evrende başlı başına bir tür evrendi ve yine her insan yeni tohumların gübresinde çok geçmeden tamamen yok olup gidiyordu.
Rezillikle dolu bu dünyada yaşamaktansa, ölümü aramam gerektiğini düşünüyordum sık sık.
Hiçbir zaman sandığım gibi değilim. Kendim sandığım varlık bile durmadan değişiyor, öyle ki çoğu zaman ben birleştirmesem sabahki varlığım akşamki varlığımı tanımayacak.
Birbirini seven iki yaratığın her biri iste­minin, bilincinin dışında, ötekine göre biçimlenir, ötekinin gön­lünde gördüğü sevgiliye benzemeye çalışır ...
Yaşamın güç yanı, aynı şeyi uzun zaman, sürekli olarak ciddiye almak.
625 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.