Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atsız Ameliyat Oluyor (Ocak Sonu-1967) Eylül 1966 ile Nisan 1967 sayıları arasındaki Ötüken'de Atsız'ın yazıları yoktur. Her ay dergiye bir, hatta bazen iki yazı yazan Atsız'ın uzun süre yazısının olmayışı dikkat çekicidir. Bunun sebebi büyük bir ihtimalle rahatsızlığıdır. Refet Körüklü'ye yazdığı 15 Şubat 1967 tarihli
...rahatsızlık vermediği sürece bedeninden hoşnuttu ve kadınların hayatın en büyuk gizemlerinden biriymiş gibi durmadan konuştukları kilo vermenin değişik yolları konusundan da çok sıkılıyordu. Kendilerinde işe yarayan yöntemi hararetle savunan yeni zayıflamışlar, kendilerine şişman diyen zayıflar, şu kendilerine obez diyen normal kilolular, kendinden nefret etme hastalığını ona da bulaştırmak için yanıp tutuşanlar “Ah Frances, böyle genç ve incecik kızlar gormek ne moral bozucu değil mi?” Frances ise “Yoo, değil” der, ekmeğine biraz daha tereyağı sürerdi.
Reklam
Edebiyat
Babam sağ olsaydı "Akif'in de dediği gibi 24 saatten birini hakka vermeyene insan denilir mi ? Ya otelin kırkta birini bir yolcuya vermeyene ?" der beni azarladı.İç seslerimle kendime sopa atma telaşı...
Sayfa 11 - İz yayıncılık
Ebû Hüreyre'nin (radıyallahu anh) rivayet ettiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Allah Teâlâ bir kulunu sevdiği zaman Cebrail'e, - Ben falancayı seviyorum; onu sen de sev, der. Cebrail[aleyhisselâm] da o kulu sever. Sonra Cebrail [aleyhisselâm] sema ehline, - Rabb'iniz falanca kulu seviyor; onu siz de sevin! diye seslenir. Bunun üzerine bütün semavat ehli onu sevmeye başlar. Daha sonra bu sevgi yeryüzü ehlinin kalbine de konulur ve onlar da sevmeye başlar. Allah [Celle Celalühü]bir kuluna buğzettiği zaman ise aynen bunun gibi olur..." 22
22 Buhâri, nr. 3209; Müslim, nr. 2637; Taberâni, el-Mu'cemü'l-Evsat, nr. 2800; Tahāvi, Şerhu Müşkilü'l-Åsár, nr. 3790.Kitabı okuyor
Aslında, bir toprak yığınına yahut bir kaya parçasına güzel ya da çirkin der gibi yüzüme nitelik vermelerine kızıyorum.
Sayfa 27
Hayata bir çocuk gibi bakabilmek, diyorum şimdilerde. Hırslardan azade, kin tutmadan, hata yapınca pişman olarak ve bazen de utanmak, nasıl da güzeldi düşününce. Yarın için endişe duymamak, her şeyin daha güzel olabileceğine inanmak nasıl da güzeldi. Dünyaya bir defa bakarız çocuklukta, geri kalan hatıradır, der bilge. Haklı olmamasını dilerdim, dünyaya daha sonrasında da defalarca bakmak isterdim. Fakat insan yaşamanın manasını çocuklukta anlıyor. Geri kalan ne varsa hatıra.
Reklam
Tosun Efendim şöyle der, "Zeki olmayan kimse, zekâsıyla bobürlenip duran kimsedir ve hususi bir güzelliği olmayan da kendisini film yıldızı gibi gören kimsedir." Bir kimse, diğerine, "Pek de zeki değilsin," dediğinde gerçekten zeki olan kişi, "Haklısın. Olmak istediğim kadar zeki değilim ama zekânı geliştirmek için çok çalışıyorum," diye karşılıkta bulunur. Hakikaten zeki olan insanlar, zekâlarının başkaları tarafından bilinmesi konusuna itibar etmezler. Ama pek de akıllı olmayanlar, birisi kendilerine, "Pek zeki değilsin." dediği anda bozulurlar.
Kadın
Kimi der ki kadın Uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın Yeşil bir harman yerinde Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, Boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran. Kimi der ki çocuk doğuran. Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım, bacaklarım, başımdır. Yavrum, annem, karım, kızkardeşim, Hayat arkadaşımdır.
Kimi zaman yalnız başıma oturup hayatın kapalı kapılarının ardında beklediğimde, kendimi her şeyden yalıtılmış ve soğuk bir sisle sarılmış gibi hissederim. Bu kapıların ardında ışık vardır, müzik ve dostluk vardır, ama ben girmem. Kader, sessiz ve acımasızca yolumu keser. Kalbim hala tutkularla dolu olduğundan, kaderin her şeye hâkim olan kararlarını sorgulamadan edemem, ama dilimin ucuna kadar gelip söyleyemediğim acı sözler, dökülmemiş gözyaşları gibi kalbime geri düşer. Ruhuma sessizlik çöker. Ardından yüzümde tebessüm ve fısıltılarla umut gelir, “Kendini unutmak mutluluk getirir,“ der. İşte o zaman, başkalarının gözlerindeki ışığı kendi güneşim, başkalarının kulaklarındaki müziği kendi senfonim, başkalarının dudaklarındaki gülümsemeyi kendi mutluluğum yaparım.
Sayfa 126 - Bilge Kültür SanatKitabı okudu
Nitekim nefsinde amelini beğenmeyi gör- düğünde düşünür ve der: "Benim âmelim ancak bedenim, âzam, kuvvet ve ira- demle meydana gelmiştir. Halbuki bütün bunlar benden ol- madıkları gibi elimde de değildirler. Ancak Allah'ın yaratışı ve bana olan faziletidir. Allah'tır beni ve uzvumu yaratan... Kuvvetimi, irademi halkeden... Allah'tır kudretiyle uzvumu harekete geçiren... Kudret ve iradem de böyledir. O hâlde, ben, nasıl amelime veya nefsime güvenir, beğenirim? Hål- buki nefsimi nefsimle pâyidâr edemem."
Reklam
Bir gün Sokrates arkadaşlarıyla toplanmış bir yandan yiyip içerken, bir yandan da onlara aşkın ne olduğunu soruyormuş. Birçoğumuzun bildiği yanıt Sokrates'ten değil Aristofenes'ten gelmiş. Aristofenes insanın başlangıçta günümüzde olduğu gibi tek bir canlı olarak değil, aksine omuzlarından birbirine bağlı bir çift olarak yaratıldığını anlatmış. Aristofenes'e göre üç farklı çift varmış: erkek-kadın, erkek-erkek ve kadın-kadın. Bu ikiz gibi birbirine benzer olan çift bütün gün birlikte dolaşeıp durur ve dolayısıyla hiç yalnızlık çekmezmiş. Bir gün öyle bir yanlış yapmışlar ki Zeus onları ikiye ayırarak cezalandırmış ve ondan sonraki yaşamlarının tamamını diğer yarılarını arayarak geçirmişler. "Bundan dolayı" der Aristofenes, "günümüz insanı da bütün hayatı boyunca kendisini bütünleyecek diğer insanın arayışı içindedir, çünkü insan en temelde bir değil, iki kişidir."
Kimileri çıkar "Âşık-ı sâdık menem/Mecnun'un adı var" deyiverir; kimileri de çıkar İsmail Hakkı hazretleri gibi vecd u istiğrak içinde "Benem ol aşk bahresi/denizler hayran bana" der.
#alacakaranlık
”Seni kızdırıyor muyum?”diye sordu.Eğleniyormuş gibi görünüyordu. Düşünmeden ona baktım…ve tekrar gerçeği söyledim.”Aslında tam değil.Ben kendime daha çok kızıyorum.Anlaşılması çok kolay bir insanım, annem bana her zaman, benim açık kitabım der,”dedim kaşlarımı çatarak. "
Epsilon YayıneviKitabı okuyor
gün olur zeytin dalı göğüslerden barış güvercinleri uçar gün olur İki kürek kemiği arası sırtladığımız dünya merhaba der gibi bir dosta özgür ve mutlu yaşanır
Atsız'a Milletvekilliği Teklif Ediliyor: Halkın belki de yarısının gönül verdiği Menderes ve arkadaşları idam edilmişti ama memlekette yaprak kımıldamamıştı. Türkiye seçim sath-ı mâiline girmişti. O günlerde Atsız'a da milletvekilliği teklif edildi. Erk Yurtsever anlatıyor: "2 Eylül 1961, Cumartesi günü saat 11 suları... Telefondaki
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.