Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk Fırtınası diyor ki;
Devlet yok, şirk var dediler. Bizde şirk yok bir ibretlik sır ile Türk var dedik. Devlet aklı iktidara gelmiş olmak demek değildir dedik. Önder Karaçay
İmam Gazali ve Platon kokuyor
"Bedenin eğitilmiş davranışı, ikinci bir tabiat olarak aşılanarak, aslında kalbin tercihlerini pekiştirir. Bu noktada, aklî ve bedensel eylemler ahenk içinde yürütülür."
Sayfa 223
Reklam
Türk Fırtınası diyor ki;
FENERBAHÇE'Yİ KULLANARAK ALGI DEĞİŞTİRMEYE KALKAN DENSİZLİĞE İNSANLIK AHLAKINI YAŞATAN BİR TÜRK'ÜN YANITLARI Bu yazı ile bugün yeryüzü yerinden oynayacak üzerinde insan olarak yaşayanlar silkinip kendine gelecek. ilmi sır gereğidir. Görülen lüzum üzerine yaşattıklarını sırayla yaşatan ahlakın ihtiyaç duyulan yeni tokat yanıtlarını
Gelgelelim hukukun gözünde, kendinizi öldürürseniz tanım gereği aklınız başınızda değildi, en azından bu edimi yerine getirdiğiniz vakitte. Hukuk, toplum ve din, aklı başında, sağlıklı olup da kendinizi öldürmenizin olanaksız olduğunu söylüyordu. Belki de bu otoriteler, intiharın akıl yürütme mantığının, sorgu yargıcının maaşını ödeyen devlet tarafından organize edildiği biçimiyle yaşamın doğası ve değerini şüpheyle sorgulamasından korkuyordu. Sonra, aklınızı geçici olarak yitirdiğiniz ilan edildiğine göre kendinizi öldürme gerekçelerinizin de delice olduğu varsayılıyor du.
380 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sorgulamayı temel alan bilim ile dogma'yı temel alan din örtüşür mü?
MÖ. 8000-3000 yılları arasındaki Neolitik Devir'de (Cilalı Taş Devri), ürünün bollaşması için ayinler, festivaller, adaklar iyice gelenekselleşmişti. İnsan bilinci açık­layamadığı her şeyi tanrılara bağlıyor, gücünden çekindiği, umut bağladığı her şeyde tanrılar icat ediyordu. Marks'ın da dediği gibi; "(insanlar) kendi beyinlerinin
İslamiyet ve Bilim
İslamiyet ve BilimErdoğan Aydın · Kırmızı · 200848 okunma
Ruh gözlerini gerçeğin ve varlığın ışıttığı bir nesneye çevirdiğinde onu yakalar, bilir ve kusursuz bir anlayış edinir. Ancak karanlığa batıp çıkan, doğup ölen, gelip geçici şeylere çevirdiği zaman onları belli belirsiz ve muğlak görür. Bir görüntüden diğerine atlar durur, aklı çalışmaz bir hale gelir.
Sayfa 370
Reklam
İran 3, Şii İdaresinde İran
Tebriz sokaklarındaki seyyar dolar satıcılarını gözlemlerken, kapalı çarşıdaki esnafın sinek avlayan dükkânlarını izlerken, oturduğumuz bir nargilecide ('galyan' diyorlar İranlılar) "Az kaldı, Amerika daha da üstümüze gelecek” diyen yaşlı amcayı dinlerken, hep aynı şeyi düşündüm: İran, sadece dış dünyanın baskısıyla değil, aynı zamanda kötü yönetimle ve yolsuzluklarla da boğuşuyor. Ülkedeki varlıkları halkla paylaşmak ve sosyal refahı artırmak yerine, ülke dışında sürdürülen savaşları finanse etmekte kullanmayı daha kârlı gören İran devlet aklı, içeride ve dışarıda sıkıştıkça dinî semboller, lider kül- tü (camilerde bile Humeynî ve Hamaney portreleri gördük sıklıkla) ve Şiîliğin törensel ritüellerini kitlelere pompalayarak 'millî duruş' oluşturmaya çalışırken, artık mızrağın çuvala sığmadığı bir evreye çoktan girilmiş görünüyor. Tebriz'in bana verdiği mesaj şu oldu: İran, içeriden bir patlamaya doğru ilerliyor. İran devlet aklı ise, politik söylemler, hamaset ve milliyetçilikle bunu bastırmaya çalışıyor. Bu yolun, selamete çıkmayacağı aşikâr.
Atsız Tekrar Süleymaniye Kütüphanesinde: Atsız aleyhindeki konuşma ve yayınlar nihayet 1952 Mayıs'ında semeresini (!) verecektir. Olaylar şöyle gelişir: "Türk Milliyetçiler Derneği, 3 Mayıs kutlamalarına katılması ve bir konferans vermesi için Atsız'ı Ankara'ya davet etti. Konferansın konusu 'Devletimizin Kuruluşu'
“Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı yadırgamaktadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir? Bunların ilki mutlu olunacak ve beğenilecek, ikincisi ise acınacak bir durumdur, zira karanlığı yadırgayan göz, aydınlık bir dünyadan gelmiş demektir. Dolayısıyla, ona gülen kişinin asıl kendisi gülünç duruma düşer, ama karanlıktan aydınlığa geçtiği için iyi göremeyen bir kişi başkalarının ona gülmesini hak etmiştir.”
Aklı başında olan herkes, insan gözünün iki nedenden dolayı şaşkınlık geçirdiğini ve iyi göremediğini bilir. Birinci neden, insanın aydınlıktan karanlığa geçmesi, ikinci neden ise karanlıktan aydınlığa çıkmasıdır. Bu, beden gözü için olduğu kadar akıl gözü için de geçerlidir. Bu gerçeği idrak eden kişi, kafası karışmış ve görüşü zayıflamış bir kişiyle karşılaştığında onun durumuna gülmemeli ve şu soruyu sormalıdır: Bu adamın akıl gözü daha aydınlık bir dünyadan geldiği için mi alışkın olmadığı karanlığı yadırgamaktadır, yoksa karanlıktan aydınlığa geçtiğinde karşılaştığı yoğun ışıktan dolayı mı körleşmiştir? Bunların ilki mutlu olunacak ve beğenilecek, ikincisi ise acınacak bir durumdur, zira karanlığı yadırgayan göz, aydınlık bir dünyadan gelmiş demektir. Dolayısıyla, ona gülen kişinin asıl kendisi gülünç duruma düşer, ama karanlıktan aydınlığa geçtiği için iyi göremeyen bir kişi başkalarının ona gülmesini hak etmiştir. Eflatun, Devlet
Reklam
Gök kubemizi 1923 te çaldılar… Harf İnkilabı isimiyle
Kendi Gökkubemiz Yahya Kemal Merhum'dan mülhem bir ifade. Biz Gökkubemizi nerede yitirdik, ne zaman yitirdik, nasıl yitirdik... …bunu buna başlayalım mı…? Bu soruyu sormak bile aslında, bu yolculuğun ilk adımlarından biri olmalı. Çünkü birçok insan Gökkubemizi kaybettiğimizin bile farkın da değil. Önce meseleyi doğru ortaya koymak lazım.
Harp Akademisi'nde bir subay. Henüz yirmi yaşında. Kendisini, ne olduğunu pek de anlayamadığı birtakım düşünce ve duygulara kaptırmıştır. Küskündür. İsyanlıdır. Neye ve kime karşı? Sorsanız pek de cevap veremez. Bir gün arkadaşlarından biri: - Sen kalk borusunda hiç uyanmıyorsun. Nöbetçi subay karyolanı sarsmadıkça kalkmıyorsun. Nen var senin? diye sordu. - Yatağa girdikten sonra uykuya dalamıyorum. Gözlerim sabahlara kadar açık. Tam uyuyacağım zaman da kalk borusu çalmak üzere. Bir gün asker hocalardan biri sınıfta öğrencilere bir mesele verdi: - Savaş nedir, artık biliyorsunuz, dedi, fakat bir de gerilla vardır. Bu kolay bir şey de değildir. Gerillayı yapmak da bastırmak da güçtür. Sonra bir misal üzerine öğrencileri imtihana çekti. - Osmanlı İmparatorluğunun devlet merkezi İstanbul. Farz ediniz ki şu veya bu sebepten Boğaziçi'nin doğu kıyısı ile İzmit Körfezi arasında halk devlete isyan etmiştir. Şimdi soruyorum: Halk böyle bir isyanı ne için yapabilir? Devlet bu isyanı ordusu ile nasıl bastırabilir? ''Bu suallere en iyi cevabı o uyumayan dalgın çocuk, Mustafa Kemal verdi. Çünkü aklı fikri çok zamandan beri böyle hayallere saplı idi.
168 syf.
·
Puan vermedi
Ee, Ne olacak şimdi ha?
Öncelikle Bu uzun yazıdan önce hazırladığım videoya buradan göz atabilirsiniz. youtube.com/watch?v=K1FIENB...
Anthony Burgess
Anthony Burgess
"İyilik içten gelir ve seçiliyor olmalıdır" Antony Burgess'in romanı Otomatik Portakal'ın dönüp dolaştığı mevzu tam olarak bu cümledir diyebiliriz. Roman bir distopyadır, insana dair bir umut
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,9bin okunma
Aklı Kemal alıntı
Atatürk'ün 1906 yıllarında Bulgar Türkoğlu Manolof'a yıllar sonra yapacağı devrimleri tek tek sıralayarak gelecekte çağdaş bir Türkiye kurmaktan söz etmiştir: Bir gün gelecek, ben hayal sandığınız bütün bu devrimleri yapacağım. Mensup olduğum ulus bana inanacaktır... Bu ulus gerçeği görünce arkasından duraksamasız yürür, dava uğrunda ölmesini bilir. Saltanat yıkılmalıdır. Devlet yapısı türdeş bir öğeye dayanmalıdır. Din ve devlet birbirinden ayrılmalı. Doğu uygarlığından benliğimizi ayırarak Batı uygarlığına aktarılmalıyız. Batı uygarlığına engel olan Arap yazısını atarak Latin kökünden bir alfabe seçmeliyiz... İnanınız ki bunların hepsi bir gün olacaktır.
Sayfa 107 - İnkılap yayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.