Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Anlayırdı ki, bir insanı nə zamandan bəri tanımağın mühüm deyilmiş. Əgər o adamı unuda bilmirsənsə, onun üçün darıxırsansa, deməli, o artıq sənin qəlbində özünə yer edib, ruhunun dərinliklərinə vara bilib. Bunun üçün bəzən bir həftə, bir neçə gün belə kifayətdir. Həm də anlamışdı ki, xoşbəxt olmaq üçün sadəcə yanında səni sevən insanın olması kifayət edər…
Bir insanı nə zamandan bəri tanımağın mühim deyilmiş. Əgər o adamı unuda bilmirsənsə, onun üçün darıxırsansa, deməli, o artıq sənin qəlbində özünə yer edib, ruhunun dərinliklərinə vara bilib.
Sayfa 225Kitabı okudu
Reklam
Hər ayrılıqda bir vüsal var
Anlayırdı ki, bir insanı nə zamandan bəri tanımağın mühüm deyilmiş. Əgər o adamı unuda bilmirsənsə, onun üçün darıxırsansa, deməli, o artıq sənin qəlbində özünə yer edib, ruhunun dərinliklərinə vara bilib.
Sayfa 223Kitabı okudu
Anlayırdı ki, bir insanı nə zamandan bəri tanımağın mühüm deyilmiş. Əgər o adamı unuda bilmirsənsə, onun üçün darıxırsansa, deməli, o artıq sənin qəlbində özünə yer edib, ruhunun dərinliklərinə vara bilib. Bunun üçün bəzən bir həftə, bir neçə gün belə kifayətdir. Həm də anlamışdı ki, xoşbəxt olmaq üçün sadəcə yanında səni sevən insanın olması kifayətdir...
Merhaba kitapseverler #VaroluşSanrısı#AzraDilanOktay#ozlemli_kitaplar#okudumbitti Ömer'in hem psikolojik hem sosyolojik hemde toplumsal açıdan kendi iç dünyasındaki buhranlari, kargaşayı,kendinle olan iç savaşını anlatıyor. "Ben Ömer ,35 yaşında bir hiç..." "Vedalaşma vakti geldi katillerimle.. Adam karşısına oturttuğu ,annesine, babasına,ilkokulda ona zorbalık yapan çocuğa,ortaokulda kavga ettiği adamlara,lisede görmeye bile katlanamadığı sığ düşünceli dusuncesizlere, Firuze' ye, Melen' e , Beyefendi ' ye,kafede saygısızca sipariş veren müşterilere,mahalledeki bakkalın sahibine,, otobüs durağında sigara istediği ve ona iğrenerek bakan adama ,kayıp kendisini aradığı kasabada kaldığı pansiyonun resepsiyonunda duran kadına,ilkokul,ortaokul,lise öğretmenlerine... Hayatına girmiş,hayatına değmiş,hayatının kıyısından köşesinden geçmiş her bir insancıga bakıyordu. Bir ip gibi dizip herbirini önüne oturtmuştu. Vakit veda vaktiydi... " Vücudumun her bir parçası,her yanım ,her zerrem acı içerisinde kıvranıyorum. Hemde yıllardır, hiç fark etmediniz değilmi? Böyle karşınızda durduğuma bakmayın siz,paramparcayım ben. Yıllardır bir kabusun içerisinde yaşıyor gibiyim. Gibisi fazla... Ömer'in kendiyle iç savaşını, iletişimsizliğini,toplumdaki yerini anlatıyor . Bu türü sevenlere öneri olarak gelsin Sağlıcakla kitapla kalın @elpisyayinlari
Aylin Sezersan
Aylin Sezersan
Sanat Felsefesi, Estetik, Schiller, Ressamlar
_Alçak bir takım ihtiyaçların tatmini için kullanılan yetenek, güya artistik bir şekil verir kirli bir muhtevaya. Sanatçı, zayıflık ve kötülükle insanları aldatır ve kendilerini aldatmalarını kolaylaştırır. Sahtekârdır çünkü manevî susuzluklarını temiz bir kaynaktan doyurduklarına ikna eder onları. Sanat’ın nimetinden mahrum kalınan böyle zamanlar
Reklam
_Freud ve Josef Breuer, nörotik semptomların, örneğin histerinin, gerçekte simgesel anlamları olduğunu fark ettiler. Bunlar da tıpkı rüyalar gibi, bilinçaltının dışavurum biçimleridir. _Breuer ile Freud’un Travma Kuramı’na göre, nörotik septomlar ve histeriler, travmalardan ve psişik hasarlardan ortaya çıkıyor ve bilinç dışında yıllar boyu
Kara Veba 1348'den sonra
§ "Herodotos, Pers Kralı'nın hijyen amacıyla gümüş yemek takımları kullandığını aktarır. Hipokrat ise gümüşün mikrobu kırdığını söyler. İşte bu yüzden salgın hastalık çıktığında, zenginler gümüş yemek takımları kullanırdı. Varlıklı ailede büyüyenlere atfen söylenen 'Ağzında gümüş kaşıkla doğdu' deyimi de o günlerden kalmadır. :)" §
Sayfa 115 - TimaşKitabı okudu
Anlayırdı ki,bir insanı nə zamandan bəri tanımağın mühüm deyilmiş.Əgər o adamı unuda bilmirsənsə,onun üçün darıxırsansa ,deməli,o artıq sənin qəlbində özünə yer edib,ruhunun dərinliklərinə vara bilib.
Milattan önce dördüncü yüzyılda Aristo ve tıbbın babası sayılan Hipokrat'ın öğretileriyle insanlar, hapşırmanın başın yabancı maddelere karşı bir savunma refleksi olduğunu öğrendiler. Hapşırma bir hastalığın başlangıcı olduğundan, hastalığın sonunun kötü bitmemesi için hapşırana 'uzun yaşa', 'sağlıklı yaşa' gibi sözlerin söylenmesi âdeti bu zamanlarda başladı. Yaklaşık yüz yıl sonra Romalılar hapşırmanın iyi bir şey olduğuna, insanı hastalıktan koruduğuna, hapşırığı tutmanın hastalığın kuluçkaya yatmasına, belki de ilerde ölüme sebep olabileceğine inandılar. Artık hapşıranlara 'tebrikler' veya 'iyi şanslar' deniliyordu. Hapşırana 'çok yaşa' denilmesinin kökeni birçok kültürde bu şekilde olmasına rağmen, bir Hristiyanlık deyimi olan 'God bless you' (Tanrı seni takdis etsin) cümlesinin kökeni ayrıdır. Altıncı yüzyılda İtalya'da bulaşıcı ve öldürücü veba hastalığının tüm şiddeti ile başlaması ve bu hastalığın belirtisinin kronik hapşırma olması nedeniyle, hapşıranlara 'God bless you' denilmesi Papa tarafından yasa olarak yayınlanmış ve mecbur kılınmıştır.
Neden Kitap YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Milattan önce dördüncü yüzyılda Aristo ve tıbbın babası sayılan Hipokrat'ın öğretileriyle insanlar, hapşırmanın başın yabancı maddelere karşı bir savunma refleksi olduğunu öğrendiler. Hapşırma bir hastalığın başlangıcı olduğundan, hastalığın sonunun kötü bitmemesi için hapşırana 'uzun yaşa', 'sağlıklı yaşa' gibi sözlerin söylenmesi âdeti bu zamanlarda başladı. Yaklaşık yüz yıl sonra Romalılar hapşırmanın iyi bir şey olduğuna, insanı hastalıktan koruduğuna, hapşırığı tutmanın hastalığın kuluçkaya yatmasına, belki de ilerde ölüme sebep olabileceğine inandılar. Artık hapşıranlara 'tebrikler' veya 'iyi şanslar' deniliyordu. Hapşırana 'çok yaşa' denilmesinin kökeni birçok kültürde bu şekilde olmasına rağmen, bir Hristiyanlık deyimi olan 'God bless you' (Tanrı seni takdis etsin) cümlesinin kökeni ayrıdır. Altıncı yüzyılda İtalya'da bulaşıcı ve öldürücü veba hastalığının tüm şiddeti ile başlaması ve bu hastalığın belirtisinin kronik hapşırma olması nedeniyle, hapşıranlara 'God bless you' denilmesi Papa tarafından yasa olarak yayınlanmış ve mecbur kılınmıştır.
Neden Kitap YayınlarıKitabı okudu
Neden çok yaşa denir?
Hapşıran bir kişiye ‘çok yaşa’ demek âdeti hemen hemen her kültürde vardır. Anlam olarak biraz değişik de olsalar, sonuçta aynı kapıya çıkarlar. Hapşıranlara İngilizlerin ‘God bless you’, Almanların ‘gesundheit’, İtalyanların ‘felicita’ deme adetlerinin kökeni, hapşırmanın kişi için önemli bir tehlike olduğuna inanılan çok eski zamanlara
Neden Kitap
Yarık Dudak ihtiyarın sözünü keserek," Bir de bunları göremiyordunuz,değilmi Dede?"dedi. "Demek ki o günlerde insanlar deliymiş! Görünmeyen şeylerle savaşmaya kalkışmışlar bilginler . Bunun için ölmüşler. Bilinmeyen bir şeyle savaşmak boşuna çabadır,saçma bir iştir!"dedi.
Eski kelimelerdi bunlar ya da İspanyolların genel kelime hazinesi günümüzde o kadar daraldı ki, neredeyse bütün kelimeler eski geliyor kulağa: "divane", "silsile", "ahmaklık", "musibet", ayrıca "aklından zoru olmak" deyimi; bunları kullanan yegâne kişi olmadığımı görünce hoşuma gitti;
Sayfa 208 - VI GölgeKitabı okudu
Hayal kurmak bedavadır, bunu daha çocukken öğreniriz; daha sonra yine biliriz öyle olduğunu, ama yıllar geçtikçe, bir işimize yaramadığını anlayınca daha az hayal kurmayı öğreniriz." Biraz acıdım ona, anında yine acıdım, bu da öfkemi yatıştırdı; elbette benim düşündüklerimi düşünmeyen ve Rafita'ya bir borcu olmayan seçkin profesörün öfkesi yatışmadı: "Yeter!" diye haykırdı sesini yükseltmeden; haykırma izlenimini yaratan, otoriter ses tonuydu, Madrid kafelerinde garsonların müşterilerin patırtısını bastırarak mutfağa ya da bara sipariş iletmek için kullandıkları ses tonuna benzer bir ton. "Aklından zorun mu var De la Garza, divane mi oldun? Bu gevelediğin ahmaklıklar -duraksadı- tam-tamlar silsilesinin beni ilgilendirebileceğini mi sanıyorsun? Bu ne cenabetlik. Reg. Musibetin dik âlâsı." Eski kelimelerdi bunlar ya da İspanyolların genel kelime hazinesi günümüzde o kadar daraldı ki, neredeyse bütün kelimeler eski geliyor kulağa: "divane", "silsile", "ahmaklık", "musibet", ayrıca "aklından zoru olmak" deyimi; bunları kullanan yegâne kişi olmadığımı görünce hoşuma gitti; bir an Rico'yla özdeşleştim; bu da koltuklarımı kabarttı beklenmedik biçimde, belki beklenebilir biçimde (kendisi güzide bir zattır). Son yansımalı sözü, "Reg"i de öncekiler kadar şeffaf ve başarılı buldum; manevi ve estetik tiksinti ifade ediyordu.
Sayfa 207 - VI GölgeKitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.