Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bize iyi gelmeyen , bizim de iyi gelmediğimiz başkaları. Herkesin herkese iyi gelmeyeceği ilâhi bir ikazdır aynı zamanda. Kuşlar bile kendi türleriyle yol alabilir . Karşılıklı iki gönlün birbirinle iyi gelebilmesi için, her iki gönlün de ayarının aynı istikamete doğru kurulmuş olması lazım. Diğer türlüsü, bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösteriyor . Böylece başkalarıyla olan ilişkimiz de arada bir yaşanan şöyle böyle duygulardan ibaret kalıyor . Bu ilişkilerde sevgi , merhamet , şefkat , dostluk , vefa , cömertlik , anlaşma , paylaşma , sırdaşlık hep yarım kalıyor . Evet burası dünya , burada zaten pek çok şey yarım kalıyor .
Kendimizi ve içinde doğduğumuz çevreyi keşfetmek için yapabileceğimiz şeylerden birincisi, sakince ve derince düşünmektir. Bir dağ başında, bir su kenarında, bir mescidin kuytu köşesinde, evimizin gürültüsüz bir anında, kendimizle baş başa kalarak tefekküre dalmak. Tabi bu arada, akıllı telefonlarımızdan, sosyal medyadan, oyunlardan ve diğer şeylerden de kısa bir süreliğine ayrılmak. Ciddi bir tefekkür için yarım saatlik sessizlik yetecektir. Yarım saat, hiç bölmeden ve durmadan kendisi hakkında düşünebilen bir insan, bu tefekkürün sonucunda, yola çıkmaya yetecek enerjiyi ve heyecanı biriktirmiş olacaktır.
Reklam
Osmanlı Devleti, doğuşu ile birlikte, hızlı bir genişleme içinde 1350'li yıllarda Avrupa'ya ayak bastı ve yarım yüzyıl içinde Rumeli'de Bizans'ın varlığını ve diğer siyasi organizasyonları sona erdirmeyi başardı. Bu kadar hızlı genişlemenin sebepleri ne idi? Bütün bu gelişmenin bir askeri başarılar serisine dayandığı malum, fakat bu başarıları sırf askeri saymanın imkânı yoktur. Eğer böyle olsaydı bunun uzun soluklu olması mümkün olmazdı. Osmanlıların asıl başarılarını, ordularını iyi örgütleyip eğitmekten ziyade, bu orduların gerisinde kurmuş oldukları ve bizzat orduları da taşıyan, besleyen sosyal ve iktisadi düzenlerinde aramak gerekir. Güçlü merkeziyetçi, tam bir dayanışma içindeki meritokratik bir elitin oluşturduğu bu düzenin temel niteliği, geniş halk kitlelerine, bölgedeki diğer siyasi yapılara göre daha ileri düzeyde sağladığı refahtır. Güvenlik, adalet ve hoşgörüyle birlikte kitlelere sağlanan bu refah, Osmanlı sisteminin başarısının özünü teşkil eder.
Bir Yunan bilgesi şöyle der: "Yarım bütünden daima büyüktür." Sadece yarımınızı gösterin ki göstermediğiniz diğer yarımla bütünden daha fazlasını vaat etmiş olun.
“Günümüzün pisliği nedir Hikmet Hocam?” diye ironik bir şüpheyle sordu Adnan “Arkasına saklandığınız akıldır. Daha doğrusu, yalnız başına bırakılmış aklın buhranlarıdır. Nietzshce Almanlar için kitabı gözleriyle okurlar, derdi. Ve kulaklarını çekmeceye kaldırdıklarını söylerdi. Sizler de öylesiniz, yalnız mantıkla düşünüyor, yalnız mantıkla okuyorsunuz. İnsan doğasının diğer yarım küresi nerede, duygularınıza ne oldu?” “Duygular Tanrıyla beraber gömüldü Hocam. Nietzsche’nin diliyle konuşacaksak Tanrıyı boğan ellerimiz duyguları da katletti.” “İşte sizin asıl gafletiniz de burada başladı. Aklı yaşatmak için duyguları öldürdünüz. Oysaki aklın nefesiydi duygular. Şimdi can çekişen bir akılla bakalım ne kadar yaşayacaksınız!”
"Şimdi, yorgunum ve yaralıyım, bana iyi gelecek şey biraz-" Julia onun sözünü kesti. "Yaralı bir adam için tek bir gerçek tedavi vardır." dedi ve yorganın altına gir- di. Onu tamamen sertleşene kadar okşadı sonra da ağ- zına aldı. Julia, aletinin çevresini dudaklarıyla sıkıca sarar- ken Clay inledi ve onu izleyebilmek için
Sayfa 148
Reklam
Mobbing Bank Kitabım ile Sermaye ve Siyasete Neden Muhtıra Verdim?
Kitap ile MUHTIRA vermeyi dünya da bir ilk olarak bir Türk yaşattı. Bu kitabın piyasa da olmama sebebi budur. Hem de bir yurttaşın ulusun vekillerine kendinize çeki düzen verin uyarısı yapmak adına akıl dolu örnek eylem olması. İlim bağlantılı sırları ve yine dünyada ilk kez yan yana kullanılan susuz denizde 'mahşer tufanı' efsanesini yaşatan canlı ölü ibretini yaşatarak zalimlere yaşattıkları zulmü yaşamadan ölmeyecekleri bir fatura ile ödüllendirerek ulu gücün ödettiği ağır bedelli fatura bir başka diğer sebeptir. Mobbing Bank kitabımı kendi yayınevinden kitabı okumak isteyen herkese dağıtmak için kitabın yazarı olarak neden alamıyorum? Neden hiç kimse kitabımı tedarik edip okuyamıyor? Derdim kitap satmak olmayıp 75 yıldır Türkiye Cumhuriyeti'ni küresel sömürge yararına sömüren sermaye ve sömürten siyasete birlikte bu kitapla verdiğim MUHTIRA mı rahatsız etti? Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutuk kitabının bir devamı olarak yarım kalan devrimi tamamlamak adına bir mücadele başlatması mı rahatsız etti? Bütün planlar çöp olacağı için mi bu kitaba ulaşım sağlanamıyor? Sosyal ağlarda satır satır yazarak ulaştırmak istediğim yazıların #etiketlenen konu başlıkları neden siliniyor? Mustafa Kemal Atatürk #etiketini kullanarak neden bazı ağlarda yazdığım yazılar kimseye ulaşmıyor? Sorgulama yapmaya devam edeceğim. Önder Karaçay
Diğer yarı/ Uçurum
Ey anı kendini güneşe çıkar, canın sıkılsın orda kendini unut orda, sarar kendinden kaçtıkça kendine rastla ey geçmiş ve sarı kumar. Uçurumu anladım inadım bitti artık
Romen sistemi Romalıların kullandığı temel simgeler "onluklar" (I, X, C ve M) ve bunların "yarılar"ıdır (V, L, D). Bu simgeler bir araya getirilerek diğer sayılar oluşturulur. Bir görüşe göre I, II, III ve IIII parmaklarımızın, V ise elimizin görünüşünden türetilmiştir. İki V'nin (veya iki elin) birleştirilmesinden ise X, yani on sayısını elde ederiz. C harfi Latince yüz demek olan centum'dan, M ise bin demek olan mil'den gelir. Romalılar ayrıca "yarım" anlamında S harfini ve 12 tabanında bir kesir sistemi kullanırdı.
Sayfa 9
Reklam
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Mustafa Kemal Paşa, lâmbasının ışığı altında kâğıtları karıştırır. Miralay İsmet Bey mütemadiyen dolaşır. Cami Bey dizinde kâğıtlarla konuşmak fırsatını beklerdi. İç işlerinde meseleler gittikçe çoğalıyordu. Her yarım saatte bir Hayati Bey gelir, telgraflar getirirdi. Bunların arasında şöyleleri vardı: “Ben Hilâfet Ordusu’nun yaklaştığını görüyorum. Halkın onlara iltihakından endişe ediyorum. Onlar girip telgraf tellerini kesmeden evvel emirlerinizi bekliyorum.” Bunlardan biri okunduktan sonra, Hayati Bey askerî selâm vererek: — Teller kesilmiştir, dedi. İşte, ihtilâlin manzaralarından biri. Diğer bir telgraf: “Ben kasabanın dışında muhabere merkezi tesis ettim. Kaymakam, Hilâfetçiler ile anlaşmak üzeredir. O, bir vatan hainidir.” Her gece, etrafımızdaki merkezler ve kasabalardan böyle telgraflar alırdık. Bu ihtilâl günlerinde zavallı ve fakir telgrafçıların cesaret ve vatanseverliklerini, yaptıkları hizmeti takdir etmemek imkân dışındadır. Bu durum, her gece şafak sökünceye kadar devam eder, hepimiz yorgunluktan bitkin bir hâle gelirdik. Mustafa Kemal Paşa’nın o günlerdeki kadar yorgun ve bazen de ümitsiz olduğunu görmüş değildim. Umumiyetle birkaç saat uyuyabilmek için sabahın erken saatlerinde aşağıya inerdik. Fakat, rahat uyumak da pek mümkün olmazdı. Çünkü, Hilâfet Ordusu mensuplarının ne zaman bizim yerimizi de basıp yatağımızda bizi boğazlayacaklarını tahmin edemiyorduk. Bu günlerde, bu vatan hainleri Bolu hastahanesinde yatan bazı subayları da yataklarından sürükleyip hastahanenin önünde kafalarını taşla ezmişlerdi.
İttihat ve Terakki yalnız siyasi bir partinin adı değildi, ya­rım yamalak tarihi bilgilerin ve ham bir zevkin kaynakların­ dan akıp gelen bilimsel ve estetik bir akımın da ismiydi. Bir taraftan sözde inkılapçı ve yenilikçi olan İttihat ve Terakki edebiyatı, diğer taraftan ruh ve manada garip bir geçmişe ta­pınmayla sakattı. Bu edebiyat "şimdi"den nefret edip geçmişe hayran olur, şehirden korkup köye doğru kaçardı.
Sayfa 69
O güne dek yapılan girişimler içerisinde, en ciddi ve teknik açıdan en ileri seviyede olan çalışma, Müşir Rauf Paşa tarafından 1899'da yapıldı. Kendisi, Uzunköprü'deki çiftliğinde şeker pancarı yetiştirmek için çeşitli denemeler yaptı ve yetiştirdiği pancarları Avrupa'da inceletti. Sonuçların olumlu çıkması üzerine, Trakya'da şeker fabrikası kurmaya karar verdi. Rauf Paşa, bu amaçla Aziz Bey'i, pancar tarımı ve pancardan şeker üretimi gibi bilgiler hakkında eğitim almak üzere Avrupa'ya gönderdi. Diğer taraftan da hükümetten gerekli imtiyazları alarak, yabancı firmalarla temasa geçti. Fakat bu girişim de Mehmed Rauf Paşa'nın ölümü nedeniyle yarım kaldı.
Sayfa 13 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okudu
Yüreği yarım doğar insan! Ve diğer yarısı her neredeyse arar, bulur ve tamamlanır.
Sayfa 33 - Ephesus yayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.