Acaba ben ne yaptım, ne okudum? Tüm delilleri okuyucuya veren, verdikleri deliller ile beraber cinayetleri okuyucunun da çözmesini isteyen gerçek bir polisiye mi okudum, bir Orta Çağ gerilim romanı mı okudum, dinler arası, mezhepler arası, tarikatların ve rahiplerin başrolde olduğu bir roman mı okudum, gerçek kişi ve toplulukların hâkim olduğu
Vatikan Barnaba incilini apokrif incil olarak kabul etmektedir. Yani böyle bir incilin var olduğunu kabul eder ama içeriğini kabul etmemektedir. Vatikan'ın Barnaba incilini neden apokrif kabul ettiğini ileride açıklayacağım. Barnaba incili ile diğer incillerin kıyasını yaparak konuya gireyim.
Şu an Hristiyanlarca kullanılan dört incili
Taş insan için kendi kırılgan ve geçici yapısını aşan bir gücün temsilidir, gözleri kamaştıran, korkutan, çeken ve tehdit eden bir varlığı vardır, insan taşın büyüklüğünde, sağlamlığında, biçiminde ya da renginde içinde bulunduğu kutsal olmayan dünyadan farklı bir dünyaya ait bir gerçeklik ve güç bulur. Bir kaya parçası ya da bir çakıl taşı belli bir dinsel saygı görür, çünkü bir şeyi temsil eder ya da canlandırır çünkü bir yerden gelmektedir. Ölülerini ve kendilerini korumaya yönelik enerji merkezleri olarak kullanmışlardır. Bronz çağındaki mezar bekçisi taşlar ölüme karşı koruma sağlardı taş nasıl bozulmadan kalabiliyorsa ölünün ruhu da dağılmadan sonsuza kadar varlığını sürdürebilir.
Kitap 3 dinin daha çok tarihi yönünü ele almakla birlikte ibadet biçimlerini ve ahiret anlayışlarını da birçok teolog, din tarihçisi, din felsefecisi, Nietzsche ve Spinoza gibi filozoflarında içinde bulunduğu geniş bir kaynakça kullanarak açıklamaya çalışıyor. Giriş ve Karşılaştırma bölümlerini saymazsak 3 bölüm mevcut. Yapısal açıdan en çok
Hanok’un kitabı
Yazıya başlamadan önce belirtmeliyim ki internette bu konuyu bu kadar ciddi işleyen kimse yoktur. Yerli-yabancı hiçbir sitede bu kadar ayrıntılı ve geniş bir Enoch yazısı bulamazsınız çünkü günümüzde yazarlık nedense bir başkasından copy-paste ederek yayım yapmak sanılıyor. Ancak ben Enok dahil İncil, Tevrat, Zebur, Kuran ve daha
Kitap Şamanizm’e giriş kitabı olarak okunabilir. Kafası karışık bir öğrencinin bitirme ödevi gibi duruyor. Öğretmeni kaç verdi bilemem, ben üzerinde biraz daha çalışmasını isterdim Özellikle Çincenin Evrim’i tablosu şirin olmakla birlikte konuyu iyice dağıtmış.
Ben tesadüfen elime geldiği ve Şamanizm’i merak ettiğim için okudum. Biraz daha sistematik bir okuma planı yapmaya karar verdim.
Tüm kozmik düzlemlerde, "karanlık" bir dönemin ardından saf, yenilenmiş "aydınlık" bir dönem gelir. "Karanlık" simgeleri, ölüm ve bitki mitolojilerinde ("karanlıklara" gömülen tohumdan "yeni bir bitki" çıkacaktır, yeni ergin) ya da "tarihsel" döngü kavramlarında bulundukları gibi erginleme ayinlerinde de bulunmaktadırlar. "Karanlık Çağ"ın, yani Kāli-yuga'nın ardından kozmik çözülme, bunun ardından da (Mahāpralaya), yeni bir dönem, yenilenme dönemi gelmektedir. Aynı düşünceye, tüm tarihsel-kozmik döngü inanışlarında rastlamaktayız; bu düşüncenin çıkış noktası ayın evreleri değilse bile bu düşünceyi geliştiren ay evrelerinin ritimleridir.
Karanlık dönemlerin, büyük çöküş ve çözülme dönemlerinin "değerlendirmesinden" ancak bu anlamda konuşabiliriz: her ne kadar "tarihin" tam olarak gerçekleştiği dönemlere denk gelseler de tarih üstü bir anlamları vardır; çünkü buradaki dengeler geçicidir. İnsanların yaşam koşullarının sonsuz çeşitliliği vardır; "özgürlükler," tüm "kuralların" alt üst oluşuyla, tüm eski yapıların yıkılışıyla teşvik edilir. Karanlık dönem, karanlıkla, kozmik geceyle özdeşleştirilir. Ölüm, bir "değeri" olduğu sürece değerlidir; yeni bir biçime hayat vermek için toprakta çözülen tohumlarla, karanlıklar içinde yatan larvalarla aynı simgeselliğe sahiptir.
Sayfa 192 - Kabalcı Yayınevi Birinci Basım: Ocak 2003 (59. Ayla İlgili Metafizikler)
Kitap özgün bir çalışmadır. Kanal D’de yayınlanan Sınır Ötesi Programı’nın yapımcısı Gazeteci Ergun Candan’ın 19 yıllık araştırmalarının belli bir bölümünden oluşmuştur. Yurtdışındaki 200’ü aşkın bilimsel merkezlerle kurulan irtibatların sonucunda elde edilen bilgilere dayanır.
Atatürk’ün Dinler Tarihi’ne ışık tutan şok yaratan
Ölüm bugün önümde duruyor
Bir hastanın şifası gibi,
Rahatsızlıktan sonra bir gezinti gibi
Ölüm bugün önümde duruyor,
Mürisafilerin hortuları gibi
Rüzgarlı bir günde yelken altında bir oturuş gibi
Ölüm bugün önümde duruyor,
Nilüferlerin rayihası gibi,
insanın, sarhoşluğun kıyısında oturuşu gibi.
Ölüm bugün önümde duruyor,
Senelerce hapislerde yaşayan bir insanın,
Kendi evini özlemesi gibi.,.
Annemarie Schimmel, Dinler Tarihine Giriş, İstanbul 1999, s. 33