Ve sen çıkıp gelsen şimdi, üstün başın kir pas içinde, gözlerin kasvetli yağmura yakın bulutlu, otursan karşıma hiç konuşmasan öylece uzun uzun efkarlı bakışsak seninle yıllardan hıncımızı çıkartırcasına, iki ince belli çay sipariş etsek, çaylarımız şekersiz, kaşığa da gerek yok desek garsona.
Beykoz sahili alabildiğine yeşil, deniz olabildiğince mavi karşılar bizi.
Martılar, üstümüzde vuslata dair tavaf etmekte, ne tufanlar saklı yüreğimde, kim bilir senin yüreğinde ne zemheriler, sahipsiz acılarımıza karşılıklı sussak...
Ve ansızın sen gelsen şimdi, güneş ışıkları gözlerime batsa, saçlarının hafif rüzgarda savrula savrula uçuştuğu işte o anda ben yine sana Turgut Uyar'ın o çok sevdiğin rubailerinden biri olan şu dizeleri fısıldayarak okusam;
"Hazırladım hazıra durdum giydirdim gölgemi
Kuş çığlığı senin bölgen sorma benim bölgemi
Aşklar telef olup gider sokak köpekleri gibi gitsin.
Harcansın bazı şeyler.
Sen dur e mi."