Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bir yeraltı mağarasında yaşayan insanlar düşün. Sırtları girişe dönük, elleri ve ayaklarından bağlanmışlar; onun için mağaranın duvarlarını görebiliyorlar sadece. Arkalarında yüksek bir duvar daha var ve bunun ardında da çeşitli şekilleri duvardan biraz daha yüksekte tutarak, insan benzeri varlıklar gidip geliyor. Bu şekillerin arkasında bir ateş
Sayfa 104Kitabı okudu
Perikles Cenaze Söylevi'yle yaşayanlara hitap etmesine rağmen diğer Yunanlılar gibi o da ölülerin ruhlarının da onu dinlediğini düşünüyordu. Ölüler bütün vücut sıcaklıklarını kaybetmişlerdi ama iyi ya da kötü talih getiren kudretli güçler olarak kalmışlardı ve gölgeleri yaşayanlara musallat oluyordu. Soğuk, karanlığın, gölgelerin yuvası olan yeraltının müttefikiydi. Yine de sıcaklıktan ve ışıktan yoksun olmak çaresi olmayan durumlar değildi. Canlı soğuk bedenlerle lanetlenmiş olanlar belli ritüelleri, karanlığın örtüsüyle örtünmüş olan ritüelleri yerine getirerek durumlarını iyileştirmek adına bir şeyler yapabilirlerdi. Bu antik ritüeller uygarlığımızın kalıcı bir yönünü gösterirler: Ezilenlerin, acı doğanın değiştirilmez bir gerçeğiymiş gibi pasif bir biçimde acı çekmeyi reddetmeleri.
Sayfa 68
Reklam
Birden hüzünlü ilahiler duyuldu ve adamlar karanlık gölgeleri yaran ve sahneye yalnızca hassas ruhların anlayacağı bir miktar dehşet katan birkaç meşale gördüler. Çan sesleri daha da yükseldi ve hâlâ, ancak güçlükle duyulan bu matemli ezgilere o ana kadar gökyüzünde bulunmayan şimşekler ve önceden duydukları cenaze seslerine karışan arkadan gelen gökgürültüleri katılmıştı. Gökyüzü boyunca çakan şimşek arada bir meşalelerin kasvetli alevlerinin ışığını karartarak, cenaze alayının eşlik ettiği bu kadını mezarına götürme hakkı için yeryüzü sakinleriyle rekabet eder gibi görünüyordu. Her şey dehşete neden oluyor, her şey kedere işaret ediyordu ve bizzat doğanın kendisi sonsuz matem giysisini giymiş gibi görünüyordu.
Shakspeare, tüm şairlerin ötesinde, doğayı maiyetine alma gücüne sahiptir. Onun muhteşem esin perisi, yaradılışı önemsiz bir şeymiş gibi elden ele yuvarlar ve bunu zihnindeki en üst geçici heves olan düşünceyi somutlaştırmak için kullanır. Doğanın en ücra mekanları ziyaret edilir ve en uzak ayrımları gizli bir spritüel bağ ile bir araya getirilir. Bize maddesel şeylerin büyüklüğünün göreceli olduğu ve tüm nesnelerin şairin tutkusuna hizmet için küçülüp genişlediği bilinci verilmiştir. Bu yüzden, sonelerinde, kuş yuvalarına, çiçeklerin koku ve renklerini, kendi sevgilisinin gölgeleri olarak bulur; sevgilisini ondan uzak tutan, göğsünde; sevgilisinin uyandığı şüphesi, onun süslemesidir;
Herr Settembrini'nin düşüncesi
Hastalıkla birlikte aptallığın, dünyanın en acınası şeyi olduğuna değindiniz. Size hak verebilirim. Bence de kafası işleyen bir hasta, verem hastası olan bir aptaldan iyidir. Benim karşı çıkmam, sizin aptallıkla hastalığın birleşmesini bir üslup hatası, doğanın zevkinde bir sapma ve insan duyguları açısından bir ikilem olarak algılamanızla başlıyor. Siz hastalığı incelikli ve saygın birşey olarak görüyorsunuz ve onunla aptallığın uyum sağlayamayacağını söylüyorsunuz. Hayır , öyle değil! Hastalık ne inceliklidir ne de saygın -hastalıklı olan yada ona yol açan, düşüncenin kendisi. Size belki, hastalığın demode ve çirkin olduğunu söylersem, ondan iğrenmenizi sağlayabilirim. O bize, insan düşüncesinin aşağılandığı ve karikatürize edildiği, uyuma ve sağlığa kuşkuyla bakılıp şeytan işi sayıldığı, öte yandan hastalığın cennete açık kart çıkartmak olduğu boş inanç, ezilmişlik ve korku çağlarından gelmedir. Mantık ve aydınlanma, bir zamanlar insan ruhunda çöreklenmiş olan o gölgeleri kovdu ama tam anlamıyla değil; bugün bile bu mücadele sürüyor. Bu mücadelenin adı iştir beyim, dünyasal işler, bu dünya için, insanlığın onuru ve çıkarları için çalışmak ve her gün yeniden mücadele için çelik gibi olmak; mantığın ve aydınlanmanın gücü insanlığı tümüyle özgür kılacak ve onu ilerleme ve uygarlık yolunda daha parlak, yumuşak ve arı bir ışığa götürecek.
Sayfa 125Kitabı okudu
Mağaranın karanlığından çıkan yol
Bir yeraltı mağarasında yaşayan insanlar düşün. Sırtları girişe dönük, elleri ve ayaklarından bağlanmışlar; onun için mağaranın duvarlarını görebiliyorlar sadece. Arkalarında yüksek bir duvar daha var ve bunun ardında da çeşitli şekilleri duvardan biraz daha yüksekte tutarak, insan benzeri varlıklar gidip geliyor. Bu şekillerin arkasında bir ateş
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
Sana sahip olduğumu hayal etmiyorum. Neye yarar ki? Yoksa hayalimi halkın seviyesine tercüme etmiş olurum. Bir bedene sahip olmak, insanı sıradanlaştırır. Bedene sahip olmayı hayal etmekse (çok düşük bir ihtimal, ama) belki daha bile beter: Kendini sıradan biri olarak hayal etmiş olursun - bundan daha iğrenç bir şey olamaz. Mademki kısır olmak
Sayfa 416 - Olaysız Bir Özyaşam Öyküsü, 345 Başlangıç metniKitabı okudu
Ey yüce Ruh, bağışladın, Verdin bana her şeyi, Her istediğimi. Boşuna değildi, Ateşlerin içinden, Bana yüzünü göstermen. Görkemli doğayı, Krallık olarak verdin bana, Ve onu duyumsayabilme,
Sayfa 191 - 2. Baskı, Kasım 2015Kitabı okudu
54 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.