Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
PLATON'UN MAĞARA BENZETMESi
Bir yeraltı mağarasında yaşayan insanlar düşün. Sırtları giri­şe dönük, elleri ve ayaklarından bağlanmışlar; onun için mağaranın duvarlarını görebiliyorlar sadece. Arkalarında yüksek bir duvar daha var ve bunun ardında da çeşitli şekilleri duvardan biraz daha yüksekte tutarak, insan benzeri varlıklar gidip geliyor. Bu şekillerin arkasında bir ateş
pan yayıncılık, çeviri: Sabir Yücesoy, 45.basım
Doğanın Gölgeleri
Akşam ışığında okurken kitaba vuran ve sayfaların arasında kalmış bir gölge Kuşların dal sanıp konduğu bir gölge, Bir dağın gölgesinin altında uyuyan bir gölge Sarıldığımızda bende kalmış bir gölgen vardı.
Reklam
Aziz Augustine: Güzel ve iyi olanın bütününe duyulan tutku, aşağı seviyedeki arzuların tamamından vazgeçmeden var olamaz. İnsanın hayatta kaç farklı şeyi arzuladığını bilirsin. En iyiye olan tutkuya ulaşmadan önce bütün bunları hiçe saymayı öğrenmelisin ki, bu da kişinin ona faydası olmayan bir şeyi buna rağmen sevdiğinde onu daha az sevmemesi
Arthur Schopenhauer
 - İsteme ve Tasarım Olarak Dünya
İnsan eylemleriyle ilgilidir. Bu konu herkesi doğaldan etkiler, kimse de ona yabancı, ilgisiz kalamaz. Başka her şeyi eyleme bağlamak insan doğasının ayırıcı niteliğidir. Öyle ki, her dizgeli araştırmada, insan, eylemle ilgili bu bölüme (en azından içeriği onu ilgilendirdiği ölçüde) bütünün özü diye bakar. Böylece başka bir bölüme dikkat etmese
Platon, Mağara Alegorisi
"Bir yeraltı mağarasında yaşayan insanlar düşün. Sırtları girişe dönük, elleri ve ayaklarından bağlanmışlar; onun için mağaranın duvarlarını görebiliyorlar sadece. Arkalarında yüksek bir duvar daha var ve bunun ardında da çeşitli şekilleri duvardan biraz daha yüksekte tutarak, insan benzeri varlıklar gidip geliyor. Bu şekillerin arkasında bir
Sayfa 93
Mağaranın karanlığından çıkan yol-mağara benzetmesi
Bir yeraltı mağarasında yaşayan insanlar düşün. Sırtları girişe dönük elleri ve ayaklarından bağlamışlar onun için mağara duvarlarını görebiliyorlar sadece. Arkalarında yüksek bir duvar daha var ve bunun ardında da çeşitli şekilleri duvardan biraz daha yüksekte tutarak insan benzeri varlıklar gidip geliyor. Bu şekillerin arkasında bir ateş
Sayfa 104 - PanKitabı okudu
Reklam
DTCF'nin iç yüzü
BİR FAKÜLTENİN İÇ YÜZÜ Ulus Meydanından Yenişehir’e doğru muazzam büyük caddenin üzerinde uzayan bir bina var. Alnında, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” yazılı. Hayran hayran bakıyorsunuz. Ne güzel bina, ne büyük söz. Hele bir de içeri girin. Korkmayın, çekinmeyin. Bu fakültenin içini, dışını ben çok iyi bilirim. Dört yıl orada bulundum. Ben
Herr Settembrini'nin düşüncesi
Hastalıkla birlikte aptallığın, dünyanın en acınası şeyi olduğuna değindiniz. Size hak verebilirim. Bence de kafası işleyen bir hasta, verem hastası olan bir aptaldan iyidir. Benim karşı çıkmam, sizin aptallıkla hastalığın birleşmesini bir üslup hatası, doğanın zevkinde bir sapma ve insan duyguları açısından bir ikilem olarak algılamanızla başlıyor. Siz hastalığı incelikli ve saygın birşey olarak görüyorsunuz ve onunla aptallığın uyum sağlayamayacağını söylüyorsunuz. Hayır , öyle değil! Hastalık ne inceliklidir ne de saygın -hastalıklı olan yada ona yol açan, düşüncenin kendisi. Size belki, hastalığın demode ve çirkin olduğunu söylersem, ondan iğrenmenizi sağlayabilirim. O bize, insan düşüncesinin aşağılandığı ve karikatürize edildiği, uyuma ve sağlığa kuşkuyla bakılıp şeytan işi sayıldığı, öte yandan hastalığın cennete açık kart çıkartmak olduğu boş inanç, ezilmişlik ve korku çağlarından gelmedir. Mantık ve aydınlanma, bir zamanlar insan ruhunda çöreklenmiş olan o gölgeleri kovdu ama tam anlamıyla değil; bugün bile bu mücadele sürüyor. Bu mücadelenin adı iştir beyim, dünyasal işler, bu dünya için, insanlığın onuru ve çıkarları için çalışmak ve her gün yeniden mücadele için çelik gibi olmak; mantığın ve aydınlanmanın gücü insanlığı tümüyle özgür kılacak ve onu ilerleme ve uygarlık yolunda daha parlak, yumuşak ve arı bir ışığa götürecek.
Sayfa 125Kitabı okudu
Ey yüce Ruh, bağışladın, Verdin bana her şeyi, Her istediğimi. Boşuna değildi, Ateşlerin içinden, Bana yüzünü göstermen. Görkemli doğayı, Krallık olarak verdin bana, Ve onu duyumsayabilme,
Sayfa 191 - 2. Baskı, Kasım 2015Kitabı okudu
“Doğanın bununla ne ilgisi var? Doğada neyin olup neyin olmadığını kimse bilmiyor! Dünya doğayı sanatçının gözünden görür. Neden yüzyıllar boyunca dünya atları bir çitin üstünden dört bacaklarını da açmış şekilde atlarken gördü; vay canına bayım, o bacaklar açıktı. Monet renkli olduklarını keşfedene dek dünya gölgeleri siyah gördü; vay canına bayım, siyahtılar. Şayet nesneleri siyah bir çizgiyle çevrelemek istersek, dünya o siyah çizgiyi görecektir ve bir siyah çizgi olacaktır; eğer çimenleri kırmızı, inekleri mavi resmedersek, dünya onları kırmızı ve mavi olarak görecektir; vay canına, kırmızı ve mavi olacaklardır.”
Sayfa 237Kitabı okudu
Reklam
Platon
Platon'un bir "Mağara benzetmesi" vardır ; Yeraltında bir mağarada yaşayan bir takım insanlar olduğunu düşünür. Bu insanlar sırtları mağaranın girişine dönük oturmaktadırlar. Elleri ve ayakları bağlıdır ve yalnızca mağaranın duvarını görebilmektedirler. Arkalarında yüksek bir duvar vardır. Yine bu duvarın arkasında insana benzer bir
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.