Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İKİNCİ BASIMA ÖNSÖZ Türk Ülküsü'nün bu ikinci basımı, birincisine göre oldukça değisiktir. İlk basımdaki tarihe ve kalem mücadelesine ait yazılar bırakılmış, doğrudan doğruya ülkünün türlü konularını ilgilendiren yazılar alınmış ve bunlara yine ülkü ile ilgili yeni yazılar eklenmiştir. İlk basımda bulunup da ikinci basımda
Ögedey'in ölümünün Moğolların Doğu Avrupa seferini bırakmalarına neden olması gibi, Mengü'nün ölümü de Ortadoğu ve Anadolu'daki genişleme planlarını sona erdirdi. Ayrıca, daha sonra söz edileceği gibi, Hülagü'nün yokluğunda Müslümanlar, talihsiz Ket Buka'nın buyruğundaki küçük birliklere saldırma fırsatı yakaladılar. Böylece, 13. yüzyıl Moğollarına karşı ilk zaferi kazanarak intikam almayı da başardılar. Ulu Kağanlık için düzenli bir tahta çıkma sırası bulunmaması, bir kez daha Moğol dünyasının altüst olmasına neden oldu. Belli bir hilafet düzeni olmadığı için, yeni hükümdarı seçmek üzere kurultay toplanması gerekiyordu. Mengü'nün seçimi sırasında oluşan koşulların (tartışmalı seçimler ve tahta çıkmasının ardından yaşanan tasfiyeler) sıkıntıları nasıl artırdığını ve kurultayın itibarını sarstığını görmüştük. Görünüşe göre, en büyük askeri güce sahip olan önder (Mengü'nün seçilmesi sırasında Batu gibi) seçimleri etkileyebiliyordu. Kağanlığın en büyük adaylarını, diğer her şeyden çok kaba askeri güç belirliyordu. Önde gelen iki aday kendilerini denk görüyorlarsa çatışma tehlikesi de büyüyordu. Bu tür bölünmeler, Moğol topraklarında istikrarı pek sağlayamıyordu. Mengü'nün 1251 yılında tahta çıkması, önde gelen dört Moğol obasından Ögedey ve Çağatay oğullarını dışlamıştı.
Reklam
İsmail Beşikçi Doğu Anadolu'nun Düzeni isimli bir kitap yazdığı için çalıştığı üniversiteden atıldı. Onlarca yıllık hapis istemleriyle yargılandı. Halbuki tek yazdığı, Doğu'da Kürtler olduğu ve onların da her halk gibi yaşama hakkı olduğuydu. Dindarların da başı beladaydı yıllarca. Dini inançlarını bildiği gibi yaşamak isteyenler gerici yobaz diye yaftalandı. Bastırılmaya çalışıldı. Bu basına da yansıdı.
Doğu Anadolu'da sömürü düzeni büsbütün korkunç bir hal alır. Hayvancılığı geliştirmek için Et ve Balık Kurumu'nun dağıttığı avanslardan, ancak varlıklı kimseler yararlanabilmektedir. Köylülerin çoğu, ne Et ve Balık Kurumu'ndan avans ne de Ziraat Bankası'ndan kredi alabilirler.
Bu sömürge düzeni nasıl ortaya çıktı? Avrupalı yazarlardan çoğuna sorarsanız, suçlu ya islamiyettir ya da Türklerin göçebeliği ve barbarlığıdır. Asya Üretim Tar­zı taraftarlarının bir kısmı da, tezlerini çok daha ince tah­lillerle destekleseler bile, bu kafileye katılmaktadırlar. Onlar da, kendi iç evrimi ile daha ileri toplum biçimlerine
Bu tartışmalarda ulusal kimlik talebinden 'mahcubiyet' duyulmasına en kararlılıkla karşı çıkanlardan biri, İsmail Beşikçi'dir. İsmail Beşikçi (doğ. 1939), bir "Türk" sosyolog olarak, Doğu Mitinglerinin Analizi (1967) ve Doğu Anadolu'nun Düzeni (1969) kitaplarıyla Kürt tabusunun kırılmasında büyük rol oynamıştır. İzleyen kırk yıl boyunca da, bu konudaki kitapları nedeniyle sürekli takibata uğrayarak, on yedi yıldan fazla hapis yatarak, düşünce özgürlüğü üzerindeki -özellikle Kürt 'realitesiyle' ilgili düşünce üzerindeki- baskının timsali olacaktır. Beşikçi, Doğu Anadolu'nun Düzeni'nde, buradaki geri kalmışlık sorununu ilgili iktidarların ihmaline ve "Ortaçağ kalıntısı" yapıların mevcudiyetine bağlamanın, görüntüyle oyalanmak demek olduğunu savunmuştur. Ona göre, merkezî otorite, feodalizmi kasten tasfiye etmeyerek, feodal güçlerin Batı'daki egemen sınıflarla ittifakını temin etmiştir. Beşikçi sınıfsal analizin Doğu Anadolu'yu anlamaya yetmediğini, "etnik farklılaşmayı" hesaba katmanın kaçınılmaz olduğunu vurgular. Kürt halkının horlanmaya karşı tepkisinin devrimci potansiyeline değinir. Kitap, "devrimci aydınları" ırkçı-faşist şartlanmalardan uzaklaşarak etnik farkın gerçekliğini tanıyan bir "halkların eşitliği" anlayışını benimsemek çağırır. Bu ilk kitabı, Beşikçi'nin 'mahcubiyet' zamanının eseridir. O, DDKO davası sürecindeki tartışmalarda, etrafındakilere millî kimlik savunusunda mahcubiyeti bırakmak gerektiğini telkin edecektir. Sosyalizme verilen önceliğin, Kürt ulusal hakları mücadelesinden taviz vermeye yol açtığı kanısındadır.
Sayfa 844Kitabı okudu
Reklam
Gerginlik Başlıyor
BÖLÜM İKİ İki arkadaşın yolları Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ayrılmıştı. Kamuoyu önündeki açık tartışma da, Siirt Milletvekili Mahmut (Soydan) Bey'in sahibi olduğu Milliyet gazetesinin 27 Nisan 1933 günlü sayısında, Ankaralının Defteri köşesinde, Millici imzasıyla yayınlanan “Tek Cepheye Sadakat Böyle mi Olur” başlıklı yazıyla
23 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.