Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İlhanlı Devleti Tarihine Genel Bir Bakış
Moğolların kalabalık bir kolunun Hülagu öncülüğünde 1256 yılında Ceyhun Nehri'ni aşıp Horasan'a girmesiyle başlayan ilerleyişi, Azerbaycan merkezli olarak İran, Irak ve Anadolu topraklarının da önemli bir kısmını kapsayan bir devletin kurulmasıyla sonuçlanmıştı. İlhanlılar olarak anılan bu devlet Yakın Doğu'nun siyasi, sosyal ve
Bağlantı oldukça genişti ve görevin amacı, İtilaf devletlerince kabul edilecek biçimde tanımlanmıştı. Mustafa Kemal bölgede düzeni sağlayacak, silahların toplanıp güvenli bir yerde depolanmasını denetleyecek, ordunun 'şuralar' kurduğu konusundaki raporları araştıracak ve eğer bunlar gerçekse, uygulamaya son verdirecekti. Belgenin bu kısmını herhalde Harbiye Nazırının kendisi yazdırmıştı. 127 Ama ardından gelen maddelerde Mustafa Kemal'in parmağının bulunduğu belliydi. Yalnızca 9. Ordu ile Doğu ve Orta Anadolu'daki sivil yöneticiler ona bağlanmakla kalmıyor, daha batı ve güneydeki bölgelerin komutanları ve sivil yöneticileri de isteklerine uymakla yükümlü tutuluyorlardı. Gerçi Mustafa Kemal Harbiye Nazırlığına karşı sorumluydu, ama devletin diğer kurumlarıyla doğrudan doğruya bağlantı kurmaya da izni vardı. Bir bakıma Anadolu'nun Ankara'nın doğusunda kalan tümünden sorumlu hükümet yetkilisi sayılabilirdi. Mustafa Kemal'in, Harbiye Nazırının kendi resmi mührü üzerine imza atmaktan çekindiği konusundaki iddialarına inanmamak için hiçbir neden yoktur. 128 Konya'daki 2. Ordu Müfettişi Cemal ( Mersinli) , Mustafa Kemal' e böylesine olağanüstü yetkilerin niçin verildiği konusunda şikayette bulundu. Sadrazam yanıt olarak padişahın, aralarında güvene dayalı özel bir ilişki bulunan Mustafa Kemal'in yeteneklerini denemek için bu karara vardığını bildirdi.
Reklam
Nazaretli İsa, imparatorluğun doğu ucunda, Tabi Kral Büyük Herod'un (MÖ 37 - MS 4) yönetiminin son üç yılında Yahudi￾ye adındaki tabi krallıkta doğdu. Yaklaşık on yaşına geldiğin￾de Yahudiye resmen bir eyalete dönüştürüldü. Otuz yaşın￾dayken bir vaiz ve mucize yarahcısı olarak Yahudiye ve Ce￾lile'nin kırsal kesimlerinde dolaşmakta ve
Sayfa 363Kitabı okudu
7 Haziran 2015 seçimlerine, bir önceki seçim gibi herhangi bir kriz ya da tıkanma olmadan, olağan seyri içinde gidildi. Seçimlere en dezavantajlı konumda giren parti Ak Parti olmuştur. Ak Parti, büyük bir siyasi risk alarak çözüm süreci denilen süreci başlatmış ancak bu süreç PKK'nın istismarları ve sabotajları sonucunda barışçıl bir seyir
Sayfa 319Kitabı okudu
Demokrasi karşıtları 27 Mayıs'ı “devrim” diyerek överken, demokrasi yanlıları onu bir “darbe” olarak nitelemişlerdir. 27 Mayıs'ın hemen ertesinde 27 Mayıs hareketini nitelemek üzere, “inkılâp”, “ihtilal” ve “devrim” kelimeleri kullanıldı. Hem hareketin aktörleri hem de basın bu kelimeleri kullandı; en çok da inkılâp kelimesi kullanıldı.
-NOTLAR:- Yazar: Ahmet Yıldız, lngilizce'de ulus anlamına gelen "nation" kelimesi. Latince'de "doğmak" anlamına gelen "nasci" fiilinin ortacından türetilmiştir. Latince'de "nationem" kelimesi soy ya da ırkı çağrıştırır. Bu asli anlamda ulus, ortak kan ve soy bağı fikrini ifade eder. Edebi
Reklam
CEMİL MERİÇ'İ TANIMA
Cemil Meriç, diyalektiği bir metot olarak uygulayan 'serazat' bir düşünür; sonunda titreyip kendine/yuvaya dönmüş, hidayete ermiş, hak yolunu bulmuş eski bir Marksist; Batı'yı tanıdığı ölçüde, ışığın ancak Doğu'dan gelebileceğinin farkına varmış eski bir batıcı; Doğu ile Batı ve/veya 'muhteşem bir mazi' ile
DİYELİM Kİ NÂZIM HİKMET... Diyelim ki Nâzım Hikmet, 20 yaşındayken "Anadolu'dan Batum yoluyla Moskova'ya giderken yolda bir kazaya kurban gitseydi... 1922 ya da 1923'te Moskova'nın amansız kışında zatürreye yakalanarak can verseydi... Komünist yönetimine duyduğu düşkırıklığını pervasızca dile getirirken bir Sovyet ajanı
Siyasal teşkilatlanmanın liderleri Tarih boyunca ortaya çıkan her siyasi hareketin oluşumu, gelişmesi ve nitelikleri, büyük ölçüde, onu şekillendiren ve yönlendiren liderlere bağımlı olmuştur. Türkistanlı aydınların dış dünyada sürdürdükleri millî mücadelede de bu genel kural geçerliydi. Hariçteki Türkistan Mücadelesi'nin, nitelikli kadrolar
Türk Ansiklopedisi'ndeki Hüseyin Nihâl maddesi ile çeşitli dergi ve gazetelerde O'nu tanıtan yazılarda san'atkâr yönü üç beş cümle ile geçiştirilir. Şâirliğine otuz seneden fazla bir zaman önce İbnülemin Mahmut Kemâl İnal temas ettiği halde hiç bir tenkitçi ele almamıştır. Romanları da şiirinin uğradığı âkıbete uğramış Türkçülüğü
Reklam
Doğu Anadolu, Fatih'ten Yavuz Selim Han'a iki Türk hükümdarı ile savaşılan bölgedir. Osmanlı edebiyatında Akkoyunlu Uzun Hasan'a "Hasan Padişah" denir. Çünkü onun Doğu Anadolu toprak düzeni için çıkardığı kanunnameler hemen hemen olduğu gibi kabul edilmiştir. "Hasan Padişah" teşkilatçılığı ile tanınmış bir hükümdardır. Ancak Otlukbeli Savaşı da son derece önemlidir. Çünkü Otlukbeli, iki Türkmen devleti arasında geçmiş bir kavgadır. Bu Türk devletlerinden bir tanesi, Türkmenliğin bütün geleneklerini, teknolojisini, askeri ve idarî yapısını devam ettirirken, öbürü yeniçağların Rönesans'ının askerî tekniklerini almış, uyarlamış, uygulamış bir kuvvetti. Uzun Hasan, bilindiği gibi Trabzon Komnen hanedanının torunudur. Bizans İmparatorluğu ailesinin, dolayısıyla Gürcü hükümdarlarının kanını taşır. Bu soy, ilerde Şah İsmail'in şahsında etkisini gösterecektir. Şah İsmail, Uzun Hasan ile Erdebilli şeyhlerin çocuğudur. Uzun Hasan'ın yenilmesi ile Doğu'nun Türkmen aşiretleri İran'a çekildiklerini tekrar edelim.
Sayfa 234 - Kronik Kitap, 1. Baskı: Mart 2017, İstanbul
Ermenilerin bu isteklerini haklı gösterecek tarihi hiçbir hakları yoktur. Osmanlılar doğu illerini Ermenilerden almadılar. Ermeniler ise Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan bugüne kadar sınırlarının güvenliği ve bağımsızlık konusunda hiçbir çaba harcamadılar. Osmanlılara sığınmış olan bu halk, iyi kabul ve daima vatandaş muamelesi gördü.
Gerginlik Başlıyor
BÖLÜM İKİ İki arkadaşın yolları Cumhuriyet'in kuruluş yıllarında ayrılmıştı. Kamuoyu önündeki açık tartışma da, Siirt Milletvekili Mahmut (Soydan) Bey'in sahibi olduğu Milliyet gazetesinin 27 Nisan 1933 günlü sayısında, Ankaralının Defteri köşesinde, Millici imzasıyla yayınlanan “Tek Cepheye Sadakat Böyle mi Olur” başlıklı yazıyla
Bu tartışmalarda ulusal kimlik talebinden 'mahcubiyet' duyulmasına en kararlılıkla karşı çıkanlardan biri, İsmail Beşikçi'dir. İsmail Beşikçi (doğ. 1939), bir "Türk" sosyolog olarak, Doğu Mitinglerinin Analizi (1967) ve Doğu Anadolu'nun Düzeni (1969) kitaplarıyla Kürt tabusunun kırılmasında büyük rol oynamıştır. İzleyen kırk yıl boyunca da, bu konudaki kitapları nedeniyle sürekli takibata uğrayarak, on yedi yıldan fazla hapis yatarak, düşünce özgürlüğü üzerindeki -özellikle Kürt 'realitesiyle' ilgili düşünce üzerindeki- baskının timsali olacaktır. Beşikçi, Doğu Anadolu'nun Düzeni'nde, buradaki geri kalmışlık sorununu ilgili iktidarların ihmaline ve "Ortaçağ kalıntısı" yapıların mevcudiyetine bağlamanın, görüntüyle oyalanmak demek olduğunu savunmuştur. Ona göre, merkezî otorite, feodalizmi kasten tasfiye etmeyerek, feodal güçlerin Batı'daki egemen sınıflarla ittifakını temin etmiştir. Beşikçi sınıfsal analizin Doğu Anadolu'yu anlamaya yetmediğini, "etnik farklılaşmayı" hesaba katmanın kaçınılmaz olduğunu vurgular. Kürt halkının horlanmaya karşı tepkisinin devrimci potansiyeline değinir. Kitap, "devrimci aydınları" ırkçı-faşist şartlanmalardan uzaklaşarak etnik farkın gerçekliğini tanıyan bir "halkların eşitliği" anlayışını benimsemek çağırır. Bu ilk kitabı, Beşikçi'nin 'mahcubiyet' zamanının eseridir. O, DDKO davası sürecindeki tartışmalarda, etrafındakilere millî kimlik savunusunda mahcubiyeti bırakmak gerektiğini telkin edecektir. Sosyalizme verilen önceliğin, Kürt ulusal hakları mücadelesinden taviz vermeye yol açtığı kanısındadır.
Sayfa 844Kitabı okudu
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.