Safa; kültürel yozlaşmayı, iyi-kötü ayrımını, ahlak ve ahlaksızlık arasındaki uçurumu, Bedia ile Cânân ilişkisinden vererek Cânân’ı sadece fizyo olarak üstün tutmuştur. Hayatta her zaman kötülerin kaybettiğini, iyilerin er ya da geç utku elde edeceğini yinelemiştir. Abdullah Bey ve Şakir Bey arasındaki ahlak tanımını, dönemin çıkmaz sorunu olan Doğu-Batı ikilemi üzerinden inanç ve inançsızlığın, maneviyatı ne ölçüde etkilediğinden bahsetmiştir. Sonundaysa Doğu kültürünün, Batı kültürüne üstün geldiğini görüyoruz. Lâmi’nin Cânân’a bir nevi kölelik yapması, kendi nefsininin kölesi olmasına; aşırı imtiyaz ve tevazunun, etrafında olup bitenleri göremeyecek duruma getirmesine sebep oluyor. Bunu, en yakın arkadaşı Selim’in, Lâmi’yi “Budala” olarak nitelendirmesinden de anlayabiliyoruz. Velhâsılıkelam eserin sonunda, Cânân için “Evlerden ırak!” deyimini, Lâmi içinse “Tilkinin dönüp, dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır.” atasözünü anımsıyoruz.