"Karanlığın sızdığını görüyor musunuz çatlaklarımdan? Tutamıyorum içimde hayatımı."
Kitaptan bahsetmeye başlamadan önce sizlere birazcık Plath' den bahsetmek isterim;
Sylvia Plath 27 Ekim 1932 yılında Boston' da ailenin ilk çocuğu olarak doğar. Annesi Avustralyalı babası ise Alman'dır. Babası Boston Üniverstesinin biyoloji bölümünde
Ömer Faruk Kılıç / Bir Aynanın İzinden
Sevginin gücünü fazlasıyla hissedeceğiniz, hayatlarımızdaki iyiliğin ve kötülüğün sebeplerine ayna tutacağınız, akıcı, düşündürücü ve farkındalık yaratacak bir hikayesi var kitabın. Aile, arkadaşlık ve aşkın verdiği sınavlar, ego ve kibirin yaşantımızdaki yansımaları, canımızı acıtan gerçekler, yaralarımızı
Fransız ihtilalini Charles Dickens anlatımıyla buluşturan bu kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere. İnsanlık tarihinde bu kadar derin izler bırakmış bir dönemi çok önem verdiğim bir yazarın kaleminden okumuş oldum. Bu açıdan memnunum. Ama yazmak öyle değil, bu kadar bilinen bir kitaba, hem de 457 tane inceleme yazılmışken niye bir şeyler yazalım
Kitabı en sonunda bitirdim. İlk bölüm inceleme, ikinci bölüm ise bir öyküdür. Keyifli okumalar dilerim.
İlk Bölüm:
Maksim Gorki’nin bir eseri daha biter ve böylelikle onun gönlümde yükselişi tüm hızıyla devam eder. Bilemiyorum… Okuyacağım sürüyle kitap, tanışacağım onca yazar olacaktır lakin mümkün müdür? Gorki’nin samimiyetini, çocuksu ruhunu,
Hep kendimden bahsederken güzel anılarımı yazardım.İşte kötü bir anım ~
Büyük ihtimalle yazarken ağlayacağım.
Başlıyoruz ~~
Ben daha minicik , miniminnacık bir kızken, ailesine düşkün biriydim.Tahmin edebiliyorsunuzdur zaten...
Bir gün sabah erkenden uyandırdı annem beni, daha uykum vardı niye uyandırmıştı ki beni ?Üstümü giyindiriyor..bu etek
Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç. Tribünsüz minik bir salon.. Seyircilerle oyuncular arasında sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..
Delikanlı bu tatlı bu güzel bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi
2009 ANKARA NUMUNE HASTANESİ
Ölmüyordu işte. Tam 3 saat geçmişti ama hala kalp atımı bir gelip bir gidiyordu monitörde. Kaç defa ölüm raporunu noktalayıp hastayı toplamaya çalıştıysak, birden ekranda farklı bir atım beliriyor herkes başına toplanıyordu. Tüm muayene bulguları öldü derken; bir süre sonra, birden kalp atımı başlıyordu. Uzunca
(Bu oldukça uzun bir hikayedir.. Pardon, incelemedir. Hazır mısınız? :)
Durun!! Durun!!
Kalkmış olamaz tren…
Anlatacağım neden geç kaldığımı..
Yıldızlı gözlerimde neden bunca isin, yorgunluğun düştüğünü.. Bu pespaye halimi, bu yaralarımı, bırakın şu trenin kolunu tutacak mecali, tüm o yolları aşıp nasıl geldiğimi..
...
Trene bindim, Ülkeme
Thomas Pynchon ülkemizde fazla bilinmese de Amerika’da ve dünyada oldukça fanatikleri olan bir yazar. Kült seviyesine uğraşmış neredeyse. Gerçi bunda münzevi hayatı yaşaması ve bilinen son fotoğrafının 1940’ların sonunda çekilmesi gibi magazinsel şeyler de var. (Geçen yıllarda yakalanmış galiba nihayet paparazzilere -80 yaşındaki adamı ne
**** KİTAPLA İLGİLİ UFAK TEFEK SPOILER MEVCUT OLABİLİR, AMA OKUMA TADINI KAÇIRACAK BOYUTTA DEĞİLDİR. ***
Uzun kitaplar hep gözümüzü korkutuyor fakat bitirdiğimizde de bu kurguların gerçek olmadığını kabullenmekte zorlanıyoruz ve hayat bir süre kitaptan bağımsız geçirilemiyor.
İşte Rüzgar Gibi Geçti de bu kitaplardan birisi. 26 gün süren şahane