Neden dönüşler loş zamanlara saklanır
Neden kimse yola çıktığı gibi dönmez geriye
Zaman nerde adılın?
Kimbilir kaç yüz
kulaç derininde kalmış yüzüm
Şimdi ezberini unutmuş kapalı bir ırmak gibi
önümde bomboş akan bu aynanın
Zaman nerde adılın
Beni de mırıldansın
Kendisi, insanların yaşlanması gerektiği gibi yaşlanmıştı, istikrar ve sebatla. Yarım kalanlar, gecikmiş günbatımı kızıllıkları ve istikrarsız dönüşler olmadan. Bunca yıldan sonra şimdi böyle yakışıksız bir patlamaya kendini inandırması ne kadar utanç verici olurdu.
Sayfa 195 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Paralel iki ayrı şekilde ilerleyen hikayelerin nerede kesişeceğini merak ederek okudum. Kocası kayıplara karışan, oğulları babalarını ararken o gün hiç ortada gözükmeyen, kafasının içinde ölmüş kızıyla konuşan Nora'nın hikayesi akıp giderken bir taraftan, diğer taraftan uzun yollardan gelip Arizona'ya savrulan mezar hırsızının hikâyesine tanık oluyoruz.Ve bir yerde yollar kesişiyor...
Betimlemeler çok güçlü, o bozkırı her hücremde hissettim, kuraklık ve susuzluğu da hissederek ve boğazım kuruyarak okudum.
Bir de develerin hikayesi var ki asıl ilginç olan oydu bence.19. yy'da ABD'ye gelen develer ortaya bomba gibi düşüyor ve biz olanları hırsız çocuğun deveye anlattıklarından zamanda geri dönüşler ile öğreniyoruz.
Dönemini, ırkçılığı kuraklığı, Kızılderilileri, develer eşliğinde bize anlatmış, bozkırın kurak havasında debelenmemizi sağlamış.
Büyülü gerçekçiliğin izlerini de taşıyan metinde hem Nora'nın hem hırsız çocuğun ölüler ile konuştuğunu görüyoruz.
Farklı,enteresan, güçlü bir metindi. İnsanı tasvir ettiği atmosfere esir edecek tipten.
1001 Fıçı Bira
Kitap, 2006 yılında ilk basımını yapmış ve geçtiğimiz Kasım ayında Edisyon Kitap tarafından yeni bir baskı ile okurlarla buluşmuştur. Dilek Karaaslan'ın Edebiyat Haber'de kaleme aldığı değerlendirmeye göre, bu eser alkolle seyreltilmiş zamanları anlatarak okuyuculara benzersiz bir hikaye sunmaktadır.
Romanın temel noktası, baş karakter Feryat'ın İstanbul'dan Lüleburgaz'a dönüşüyle başlar. Şehrazat ile Feryat arasındaki karmaşık ve bir türlü mutlu sona ulaşmayan aşk, İstanbul'da Feryat'ı bekleyen Ecem'in varlığıyla daha da derinleşir. Kitap, kasabada yaşayan bir dizi renkli karakteri de içerir; Kola, Gürsel, Engin, Malik Abi, Kayhan ve Gonz gibi isimler, hikayeye zenginlik katan karakterler arasında yer alır.
Yazar, eseri boyunca kurgusal kasaba atmosferini ustaca işleyerek okuyucuları içine çeker. Kasaba hayatına dair detaylı tasvirler, kitabın temelini oluşturan konular arasında yer alır. Karakterler arasındaki ilişkiler, geçmişe dönüşler ve zamanla şekillenen hatalar, Ferhat Uludere'nin akıcı bir dille anlatımıyla birleşir.
Dilek Karaaslan'ın değerlendirmesi, eserin sadece bir hikaye anlatmanın ötesinde, aynı zamanda içsel bir derinlik ve düşünsel boyut taşıdığını vurgular. Yazarın kaleminden çıkan bu roman, zamanın ve ilişkilerin alkolle seyreltilmiş hikayesini, kasaba dokusu içinde keşfe davet ediyor. Kitabın edebiyatseverlere sunduğu bu zengin deneyimi, Ferhat Uludere'nin diğer eserlerini de merakla okuma isteği uyandırıyor.
Yazarımızın ve yayınevinin emeğine sağlık.
@edisyonkitap
@ferhatuludere
Murat Menteş'in postmodern anlatı bağlamında ele alabileceğimiz diğer romanlarının aksine
Fink anlatıya yepyeni bir soluk getiriyor. Gerçek bir hikayeyi, kurgu içerisinde müthiş bir şekilde işleyen Menteş, birinci elden dinlediği bir özyaşam öyküsünü karakteri ile birlikte adeta yeniden yazıyor. Zaman zaman üçüncü kişilere de bazı bölümler yazdırarak romanı klasik bir kurgunun da ötesine taşıyan yazarımız aslında kendisiyle özdeşleşen bir anlatı tarzına yeni bir soluk kazandıran bir eser daha eklemiş oluyor Fink ile. Diğer tüm eserlerinde kullandığı teknik ve anlatım tarzının yanında bir üstkurmaca örneği olarak okuma fırsatı sunduğu eserde geriye dönüşler ve önsemeler adeta baş döndürüyor ve romanın temposunu iyice artırıyor. Okumaya ve Goku'nun yaşamının bir parçası olmaya değer.
Kitap "Taban, Tavan, Gök" isimli 3 kısımdan oluşuyor.
İçeriğinde geriye dönüşler sıklıkla mevcut olduğu için berrak bir zihin ve mümkünse sakin vakitlerde okunması gerekiyor.
Yazardan okuduğum ilk -aynı zamanda son- kitabı. Kalemi bana pek hitap etmedi.
Anlam ve olayların bağlamı açısından iç içe bir romandı. İçerik nedeniyle cümle tekrarları mevcut. Vaktiniz varsa ve alışılmışın dışında roman okuyayım derseniz okunabilecek bir eser.
Yazarın kalemine sağlık, iyi okumalar dilerim.
Başrollerin küçük bir çocuk olarak işlendiği roman ve hikayeler bende ayrı bir yer tutuyor. İşlenen çocuk karakterlerin çevresini algılama biçimi, sürekli sorgulayan, sorular soran halleri ve bu tutumlarının büyükler tarafından "haylazlık" olarak yaftalanması, masumlukları ve büyükleri anlamaya çalışmakla kendilerini anlatmaya çalışmak
Pınar Kür’den okuduğum ilk kitap Sadık Bey. Yazarın diğer kitaplarını araştırdığımda ilgimi çeken Asılacak Kadın adlı eseri oldu. Onu da listeme ekledim. Kitabımızın konusuna gelirsek; Sadık Bey, ellili yaşlarında, boşanmış, kızı ve torunu olan bir adamdır. Aynı zamanda büyük bir şirkette küçük hisselere sahiptir. Sadık Bey’in hayatı belli bir monoton içinde ilerlerken bir gün restoranda kalkmak üzere olan bir adamın masasına oturur. İşte bundan sonra hayatı monotonluğunu kaybedecektir. Kitap geçmişe dönüşler yaparak olayları anlamamızı sağlar. Geçmişte iki arkadaşın arasına giren bir kızın yarattığı sorunlar belkide yıllar yıllar sonra ortaya çıkacaktır. Okurken fark ediyorsunuz eski Sadık ile yaşlanmış olan Sadık aynı kişi değiller. Ayrıca yazarın karaktere Sadık ismini vermesi de bana epey ironik geldi. Sade bir anlatımı olmasına rağmen beni yer yer sıkan ve zorlayan kısımları oldu. Sonu ise benim tamda tahmin ettiğim gibi bitti. Buna rağmen yine de bir şey ya da biriyle alakalı gizem çözülmüş değildi. Sanırım bu da kitaba yakışan bir son olmuş.
Sadık BeyPınar Kür · Can Yayınları · 2016816 okunma
Fırtınaışığı Arşivi serisinin üçüncü kitabı Oathbringer'i okuyalı baya oldu ama bu serinin tüm kitaplarına bir inceleme yazmak istiyorum.
Bildiğiniz gibi serinin her kitabında bir karakterin geçmişini geri dönüşler yaparak öğreniyoruz. Bu kitapta Dalinar'ın kitabıydı. Onun çok karanlık geçmişini öğrendik ve o kana susamış adamın nasıl
Müthiş bir kurgu vardı kitapta ancak çoğu zaman ortaçağ tarihi hakkında uzun uzun bilgiler veriyordu. Bu kısımlar ilgisi olmayanı sıkabilir. Hristiyanlık tarihi Ve kilise hakkında epey bilgi sahibi oldum bu kitabı okurken. Başlarda sık sık isimleri karıştırdım geriye dönüşler yaptım.Ama yarıdan sonra tüm karakterler zihnimde oturdu.Kurgu kısmı çok iyi idi, bir kitaplık ve sayısız cinayetler ve katilin kim olduğunu bulmaya çalışma...Kısacası beğenerek okudum...
Gülün AdıUmberto Eco · Can Yayınları · 202012,5bin okunma