kişne kirazını ve göç, mevsim
bir kadın canıma mercan sokuyor
dayamış ağzıma bir memesini;
bir tel uzayıp gidiyor saçından
damağına muhabbetle gömülmüş dişleri.
bir mıknatıs tutkusunda ufuk,
acıyoncam, çocuğum, bozkır çiçeği,
bak şehla parmaklarının arasında
şaşırıyor akrep eski trafiğini.
bir kan halkasından geçiyor
"Yoksullara" hükmetme hakkının özel mülkiyetin eline geçmesinin sonucu şudur: Kısıtlayıcı erki ellerinde bulunduranlar, yetki alanlarında bulunan ve kendi malları olmayan bütün insanların şövalyeler gibi kendilerini "teslim" etmelerini şart koşmaya başladılar. Cluny belgelerinden birinde, yaklaşık 1030'da, Saône kıyısında bir köyde geçen şu olay aktarılır: Bir "özgür adam", yerleşmek üzere köye gelir, "serbestçe" köyde yaşar, ama bir süre sonra oranın senyörlerine "bağlanması" gerekir. Kullanılan commendation terimi, savaşçıların bağlılık anlaşması için kullanılan terimdir; törensel hareketler belki pek farklı değildi, ama bambaşka sonuçlar doğuruyordu: bu şekilde "bağlanan" kişi, akrabalara değil, Jamilia'ya tabi; şövalyeler gibi asaletle, yani bir evlat gibi değil bir köle gibi hizmet etmek zorundaki düşük hizmetkarlar sınıfına girer, kendi kendinin sahibi olmaktan çıkıp başkasının malı olurdu
Oğlum! Hayatta her şey Allâh’ın taksîmi iledir. Allah; kimini zengin, kimini yoksul, kimini sağlam, kimini sakat, kimini âlim ve kimini câhil kılmıştır. Dünyanın düzeni ancak böyle sağlanır. Kendinden düşük kimseleri gördüğün vakit, böbürlenip onları hakîr görme! Sen onların yerinde, onlar da senin yerinde olabilirdi. İşte bunu düşünerek yoksullar ile arkadaş ol! Onlara karşı dâima alçak gönüllü olmaya çalış! İnsanlık ve İslâmlık vakârını koru! Saâdet ancak böyle elde edilir. Dünya ve âhirette huzur istersen, kimseyi incitme! Senden gencini gördüğün vakit; “Bunun günahı benden az”, senden yaşlısını gördüğün vakit; “Bunun sevabı benden çok, bilmediğim tarafları ile benden daha fazîletlidir” düşüncesi ile onlara bak! Bir âlim gördüğünde; “Bunun ilmi var, kendisini kurtarır”, senden câhilini gördüğünde; “Bu bilmez, Allâh onu bağışlar”, diye düşün! Hattâ bir kâfir gördüğün vakit, son nefes belli olmadığından; “Allah Teâlâ buna hidâyet nasip ederse, bütün günahları bağışlanmış ve tertemiz olarak ilâhî huzûra çıkabilir. Acaba benim son nefesim nice olur?” diye âkıbetini düşün! Kendini ne kadar tanır ve ne kadar düşük görürsen, Allah katında o nisbette mevkî kazanırsın.
Tarih boyu zenginler ve yoksullar olmuştur. Ancak yoksulun hayatının kendi halinde ve ihtiyaçlarının düşük olduğu, zenginin hayatının kendi halinde ve üretimi daha fazla arttıramayacağını bildiği düzene nazaran Kapitalizm durmak bilmeksizin sürekli düşünmek, üretmek, hesaplamak ve tüketmekle ilgilidir.
Sayfa 106 - Kamer Yayınları, Ekim 2018, KütahyaKitabı okudu
Burası özgür bir ülke," dedi genç Kral. Savaşta dedi işçi, zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar, zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz.