Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gerçekler
İtiraf etmek iyidir, ruhu boşaltır sonraki günahlara yer açar.
Seyit Kutub’un hezeyanları!
Seyit Kutub’un Hazreti Osman efendimiz hakkındaki akıl almaz iftiraları ile zekât konusundaki İslam’a zıt, sosyalizm benzeri sözlerini iki yazımda kaleme almıştım. Pek çok okuyucum Seyit Kutub’u böyle bilmediklerini ifade ederek başka hatalarının olup olmadığı konusunda sorular sordular. Bu itibarla kendisi hakkında bir yazı daha almaya karar
Reklam
222 syf.
5/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Yaşam(ama) Bilgeliği
Anladığım kadarıyla yaşam bilgeliğinin altın kuralları şöyleymiş: (Hafiften kızgın yorumlarımı sonda yazdım) 1. En popüler olmuş öğüt: Hayatta mutlu olmayı hedefleme; en az mutsuz nasıl olurum veya en az nasıl acı çekerim bunun yollarını ara. 2. Kreşten çıkan oğlunun haleti ruhiyesini anlamak için nasıl geçti günün deme, bugün seni mutsuz eden
Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
Yaşam Bilgeliği Üzerine AforizmalarArthur Schopenhauer · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20196,9bin okunma
83 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Hayatı olması gerektiği gibi mi yaşıyoruz?
1886 da yazılmışbir kitap, 138 yıl sonra bile aynı taze hislerle olunabiliyor. Bu muhteşem bir şey. Tevekkeli söz uçar, yazı kalır deniliyor. Tolstoy'un kısacık ama oldukça etkileyici kitabı İvan İlyiç'in ölümü. Kitapta ölüm bilgisi ilk sayfada verilmiş, sonrasında ise ölüme nasıl gidildiği bilgisi yavaaş yavaaş yedirilmiş. Okudukça ölümden çok ölüm korkusunun kendisi peyda oluyor satırlar arasında. Okuyucuya da kendini sorgulatıyor. Tam ölmek üzereyken, ölüme yürürken adım adım, hayatı "olması gerektiği gibi" mi yaşadım düşünce gelip yerleşiyor karakterimize. Yahut eğer öyleyse asıl sorun bu mu? dedirtiyor. Oldukça sorgulatıcı bir eser ve hayatın doğal akışı içerisinde bir anlatım görüyoruz. Kısacık bir kitap olsun ama beni çok etkilesin istiyorsanız, okumadan geçmeyin derim.
İvan İlyiç'in Ölümü
İvan İlyiç'in ÖlümüLev Tolstoy · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202244,9bin okunma
Özgürlük hk. Mülahaza
Aslında Aliya İzzetbegoviç'in "Özgürlüğe Kaçışım" adlı eseri bu konuda beni çok etkiledi diyebilirim. Özgürlük kavramı ne, nedir bu özgürlük adına verilen savaş ? -Aslında tam olarak bunun net bir cevabını vermek mümkün mü o bile belirsiz. 1- Mesela, bir mahkum mu daha özgürdür yoksa bir köle mi ? 2- Yada, bir köle mi daha
Telepati
“Telepati; düşüncelerin, duyguların yazı ya da söz olmaksızın beyinler arasında iletilmesine telepati deniyor. Telepati bir tür duyular Ötesi hissetme olarak tanımlanabilir. Telepati sözcüğü, eski Yunancadaki “tele” (kulak) ve “pati” (duygu) terimlerinden geliyor. Telepati yalnızca düşüncelerin ve duyguların aktarılmasını değil, çeşitli olayların önceden hissedilmesini de kapsıyor. İşitme, görme, dokunma, koklama ve tat alma gibi beş duyuya ek olarak altıncı bir duyu kabul edilen bu özellik, Sigmund Freud’a göre, baskılanmış eski bir özelliktir ve ancak belirli koşullarda ortaya çıkar. İlkel insanlardaki telepatinin tehlikelerden korunmak için gerekli bir mekanizma olduğu düşünülüyor. Bazı durumlarda kişilerin algılama özelliklerinde değişiklik olabiliyor. Örneğin bir yakınını kazada, savaşta ya da hastalıktan kaybetmiş kişiler bazı olayları ya da tehlikeleri önceden hissedebiliyorlar. Beyinde anlık bir düşünce ya da görüntü olarak ortaya çıkan bu durum, kişinin günlük programlarını ya da kararlarını bile etkileyebiliyor. Telepati kişinin duygusal durumuyla da yakından ilgili. Bu özellik daha çok kadınlarda bulunuyor. Bunun nedeni belki de kadınların davranış ve düşüncelerinin, erkeklere oranla duygusal temellere daha çok dayanması.”
Reklam
120 syf.
·
Puan vermedi
Söz gelişi bir umacı değilim ben, bir törensel korkuluk da değilim, -üstelik bugüne değin, erdemli diye saygı duyulan insan türüne aykırı bir yaradılıştayım. Söz aramızda gururumu kabartan da bu durum olsa gerek. Bilge Dionysos’un çömeziyim ben, bir ermiş olmaktansa bir satir olmak yeğdir benim için. Bazı yazı okunsun yeter. Bazı yazı, apaçık, insansever bir tutum içinde, bu aykırılığı sergilemekten başka insanlığı “düzeltmek”, verebileceğim son söz olurdu sanırım.
Ecce Homo
Ecce HomoFriedrich Nietzsche · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20159,7bin okunma
Feminist düşünce ve teoriyi herkese öğretmek, akademik düzeyin hatta yazı düzeyinin ötesine geçmemiz gerektiği anlamına geliyor. Halk kitlelerinin büyük bölümü, feminist kitapların çoğunu okumak için gereken becerilere sahip değil. Kasetlere okunan kitaplar, şarkılar, radyo ve televizyon, bunların hepsi feminist bilinci paylaşmanın yolları. Elbette feminist bir televizyon kanalına da ihtiyacımız var, fakat tabii ki bunun kadınlar için düzenlenen kanaldan farklı olması gerekiyor.
bgst yayınları
Gelecekte feminist hareket, herkesin yaşamı için büyük önem taşıyacak olan feminist eğitim üzerine daha fazla düşünmelidir. Feminist kadınların yüksek gelir seviyelerine, mücadelede müttefikimiz olan varlıklı erkeklerin katkılarını kabul eden veya birikim sahibi olan kadınların varlığına rağmen kız ve erkek çocuklar için, kadın ve erkekler için feminist ilkelerle kurulmuş bir okulumuz yok. Herkese feminizmi öğretebileceğimiz geniş tabanlı bir eğitim hareketi yaratamamakla, insanların feminizme dair bir şeyler öğrendikleri ilk yerin ana akım ataerkil kitle medyası olmasına izin veriyoruz ve medyadan öğrendiklerinin çoğu olumsuz şeyler oluyor. Feminist düşünce ve teoriyi herkese öğretmek, akademik düzeyin hatta yazı düzeyinin ötesine geçmemiz gerektiği anlamına geliyor. Halk kitlelerinin büyük bölümü, feminist kitapların çoğunu okumak için gereken becerilere sahip değil. Kasetlere okunan kitaplar, şarkılar, radyo ve televizyon, bunların hepsi feminist bilinci paylaşmanın yolları. Elbette feminist bir televizyon kanalına da ihtiyacımız var, fakat tabii ki bunun kadınlar için düzenlenen kanaldan farklı olması gerekiyor.* Feminist televizyon kanalı kurmak için yeterli sermayeyi bir araya getirirsek, feminist düşünceyi tüm dünyaya duyurabiliriz. Kendi kanalımıza sahip olamıyorsak şayet, parasını ödeyelim ve var olan kanallardan belli bir zaman dilimini kendimize ayırtalım. Senelerce hiçbirisi cinsiyetçilik karşıtı olmayan erkekler tarafından çıkarılan Mö dergisi şu anda sahibi feminist ilkelere sonuna kadar bağlı olan kadınlara ait. Bu, doğru yönde atılmış bir adımdır.
bgst yayınları
Sadece çağın zevkine uyarak yazı yazanlar, yapıtlarından çok kendilerini düşünmüş olurlar; insan hep üstünlüğe yönelmelidir ki çağdaşlarımızın bizden esirgedikleri bu hakkı gelecek kuşaklar bize verebilsinler...
Sayfa 30 - Dorlion Yayınları Nisan 2022Kitabı okuyor
Reklam
Bu, kötülük, dedim. Habis bir akıl. Hastalıklı bir bilgi. Kibirle zehirlenmiş bir dil. Sevgisiz. Yıkıcı. Küçülten. İnsanları içtenlikleriyle aşağılıyor. Sen, dedim, yazı yazıyorsun. Kitap okuyorsun. Harfler sadece bizim kalbimizden doğmazlar. Başka hayatların acısını, yokluğunu, heveslerini de yüklenir gelirler. Gelirler ve bize saygıyı getirirler, inceliği getirirler, kederi getirirler. Elbette huzursuzluğu da. İnsan, hastalıklı bir düşkünlükten, muhteris bir küçüklükten gelmiyorsa nasıl olur da başka hayatları, o hayatların ezik, kırık, yaralı sözlerini küçümser? Bilgi, başka insanlara götürmüyorsa nereye götürür bizi? Yazmak bir varoluş erdemi değilse nedir? Kabalık hangi kalbi iyileştirir? Küfür, nasıl bir gelecek kurar bize? İnsan nasıl bir değersizlik duygusuyla büyür ki kimseyi sevmez. Kendinden başka bilgisi olmaz. Öğrendiği her şey onu herkesten uzaklaştırır. Biliyor musun dedim, onurunu bitiriyorsun. Kendisini acısıyla var etmeye çalışan bir hayatı, kendi çaresizliğine tutunmuş bir hayatı, yürek çarpıntılarıyla boğulan bir hayatı, kendi sözüne benzetmeye çalışıyorsun. Benzemedi diye aşağılıyorsun. İnsan birisine merhaba derken bile iki cümle kurar. İkinci bir cümle kursan belki kalbin açılacak. Bu, tüketir insanı. Bu, bilgisizlik bile değildir. Güzellik, kinden doğmaz. Anlamak, nefretten doğmaz. Hiçbir büyük düşünce, hiçbir küçük akıldan doğmaz.
Ve biz kaldık geriye, çok azımız kaldı ve onların yaptıklarını tersine çeviremiyoruz; içimizin bir parçasını dışımızda taşıyoruz, beyaz bir çanağın içinde; hâlâ onların seçimleriyle yaşıyoruz.
Sayfa 137 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Bence zaman, bir şeyden gerisin geri uzaklaşmak gibidir: bir öpücükten mesela. Önce öpücük vardır; sonra bir adım gerilersiniz ve görüşünüze gözler girer, sonra siz geri adım attıkça gözlerin etrafını yüz çevreler; sonra yüz bir bedenin parçası olur, o beden bir kapı girişiyle çevrelenir, kapı girişi de etrafındaki ağaçlarla. Patika uzar ve kapı küçülür, görüşünüzü ağaçlar doldurur ve kapı kaybolur, sonra patika ormanda kaybolur, orman da tepelerin arasında. Yine de merkezde bir yerde hâlâ o öpücük vardır. Zaman böyle bir şeydir işte.
Sayfa 219 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Benden ne istiyorsunuz? Hikayeni. Artık yalnızca bundan ibaretim, değil mi? Hikayemden.
Sayfa 15 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.