"Aşk olsun abi sen..."
"Öyle bi' insanım evet. Hatta çok daha kötü şeyler yaptım. Çünkü annem öldüğü gün anladım ki, hayat düz bir çizgide akıp gitmiyo. İnişlerin çıkışların olucak. Kaçacaksın, kovalanacaksın, yorulsan da durmayacaksın. Sonra Zeynep'i gördüm. O beni görmedi. Ama görmese de anladı beni. Oturdu dinledi. Anlattı dinledim. Hiçbir şey görmüyo Zeynep. Düz bir çizgi bile yok hayatında. Onun hak ettiği hayat bu değil. Çok daha fazlasını hak ediyo. O yüzden televizyonları çaldım. O yüzden tefeciden para aldım. Ama ne yaptıysam yetmedi. Ameliyatı için gereken parayı bir türlü bulamadım."
----Spoiler-----
Uç eseri Decameron'un öncülü, çarpık kent Napoli'de korka korka, temkinlice yazdığı ilk eseri. Nasıl Fuzuli Leyla ile Mecnun hikayesini işlediyse, Boccaccio da aynı şekilde Florio ve Biancofiore'yi tekrar işlemiştir; ama yazan Fuzuli yazdığını şiir biçiminde yazmıştı, düzen Boccaccio ise düz yazı(gerçi içerik şiir gibidir, pek
"Ben Osman kızı Leyla, Remzi'nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar sadece 'Leyla' olmak isterdim. 'Leyla'yla Mecnun' bile değil, düz Leyla..."
Leyla'nın hikayesi, bir kamyonun arkasında İstanbul'a gelirken başladı. Daha en başından umduğunu bulamadı, televizyonda gördüğü gibi değildi, İstanbul. Hayat Leyla'ya hiç iyi davranmadı aksine
dayanamaz gözlerini dirseğinin içine alarak yukarı merdivenlere doğru fırlar, yatağına atardı kendini. oysa migrenin çaresi ne kolaydır şimdi; düz yapraklı aslanpençesi bir bardak su ile 12 dakika kaynatılıp, ılık olarak günde bir iki kere içilirse migren adlı baş belası yok olur sevgili okurlarım.
Sayfa 146 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ben, Osman kızı Leyla... Babamın soyadından çıkıp kocamın soyadına geçtim. Televizyonda görüyorum, bazı kadınlar evlenince kocalarının soyadını almıyor. Babalarınınkini sürdürüyor. Amaan, ne fark eder. Beni o adama veren babanın soyadını taşıyıp ne yapacağım? Hele bazısı hem babasının hem kocasının soyadını taşıyor ki Allah muhafaza... İki celladımın da soyadını taşıyacağım he mi? Topunun soyuna kibrit suyu. Ben, Osman kızı Leyla, Remzi'nin karısı Leyla oldum. Bana sorsalar, sadece "Leyla" olmak isterim. "Leyla'yla Mecnun" bile değil, düz Leyla...
Hiç olmadığı kadar karanlık ve hiç olmadığı kadar yağmurlu bir gecede Yûsuf’u hatırlayan Züleyha, çöle ve ırmağa baktı. Buhur yakma saati çoktan geçmişti tapınakların.Züleyha geçmiş zamanlara ve gelecek zamanlara baktı. Dudağının ucunda kendi hikayesine tanıdık acı bir gülümseme vardı.
Duy, dedi Züleyha, duy beni ey gelecek zaman,
duy beni
Okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Atsız'ın her ''şeye'' eksiksiz değinmesi harikaydı.
Tam bir karma olan kitap, düz okuyucuyu sarmayabilir, ama anlayabilenler için muazzam bir eser. Gerçekten, verilmek istenenin ötesinde, günlerce düşündürebilen, inanılmaz insan halleri tasvirleri, ve konu bağlayışları vardı. Ve tabii ki efsane şiirler..
Gönlü dolu ah-u zar kalan Selim Pusat.
Gittikçe derinleşti, güzelleşti. Ama bu hikayede en çok Ayşe'ye üzüldüm. Güntülü'ye kızdım, Leyla'ya hayran kaldım.
Atsız'ın kendisi zaten şahane, eserine laf etmek ne haddimize :)
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,8bin okunma