Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen
Sayfa 230Kitabı okudu
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu… Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen ki kül
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
Geri Gelen Mektup
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan, kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse, Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse, Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o güzel gözlerinin nuru görünse..
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen
Sayfa 239Kitabı okudu
"Habîbim! Ben sana öyle bir rütbe, öyle bir din verdim ki: O, çölün ortasından fışkıran ve rastgeldiği her şeye yeni, taze, ebedî bir hayat veren suyu bol bir ırmak gibidir."
Geri Gelen Mektup
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen
Sayfa 233 - Ötüken Neşriyat, 74.Basım
Reklam
Ruhum mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu... Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse... Ey sen ki
Sayfa 234Kitabı okudu
Geri Gelen Mektup
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu. Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse… Ey sen
Sayfa 244Kitabı okudu
Kur'an ki, yaratılış dünyasının ebedî ufkudur; dünyayı ve insanı ve her yaratılmış olanın bilerek bilmiyerek varmak, ulaşmak için çırpındığı "ideal"i çerçeveleyen kutsal sözler örgüsüdür; işte o, bir gece, Kadir Gecesi, nurdan bir gökkuşağı halinde dış ve iç göğümüze, bir bütün olarak indi. İlk Kadir Gecesi, sırtında ebedîlik hazinesini taşıyan en soy bir arap atı gibi, zamanın bir iğne deliği kadar daraldığı bir günde, Fuzulî'nin, gamından eriyerek ipliğe dönen meşhur poetik devesi gibi sıçrayıp geçerken, yüklendiği, şanı büyük, ünü sonsuz Kur'an'dı. Ey kutlu gece, sen ne zenginsin ki, her yıl tapınmaların en safını çil çil altınlar halinde kasanda taşırsın. Senin kasandaki altınların hepsi halistir. Sen, kirli yeryüzünü en ışıklı namazlarla, mutlakın sesi Kur'an sesiyle ve düşüncenin en yanılmazı mü'min düşünceleriyle yıkarsın, pasından kurtarırsın. Akşam devraldığın eski, yaşlı, çirkin, yıpranmış ve yılmış dünyayı, sabahın ilk akıncılarına, yeni, taze, değişmiş, neşeden çınlayan ve güzelliğinin ötesinde bir güzellik bırakmayan bir genç dünya olarak teslim edersin.
Reklam
_Her şey algıdır. Herhangi bir şeyi itici ya da çekici kılan tamamen senin zihnindir. Karar veren faktör sensin. _Zihin, aldatıcıdır. Gerçekte ikilem yoktur. Gerçekte sorun yoktur. Hiç olmamıştır, hiç olmayacaktır. Zihinde sorunlar vardır ve sen gerçekliğe zihnin aracılığıyla bakarsın. Böylece gerçeklik sorunlu olur. _Sağlıksız bir zihinle ne
Bazı yemekleri görür görmez onun mutlaka tekrar ettiği dil persengleri vardı. Meselâ köfte sahanı gelse "Seni gidi koftehor seni!" demek âdetiydi. Kızarmış bildırcınlarin guvez eti, bir lokmalık göğüslerinin ince tadı kendisine Ayastefanosta oturdukları sene Halkalı civarında bıldırcın avına dadandığı zamanları hatırlatırdı. Bazı
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu? Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden? Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse; Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse; Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...Ey sen ki
Sayfa 240Kitabı okudu
Eğer insanın, sevgi ve şefkati sarsılmaz olsaydı, bir duygusunu daima taze tutabilseydi, şüphe yok ki yalnızlığıyla ve sevgisiyle Tanrı mertebesine yükselirdi. Çünkü bu ikisi yüce Rabb’in ebedi iki zevkidir. Ancak insan ruhu yorulmaya çok müsaittir. Bu sebeple aynı nesneyi asla uzun süre dolu dolu sevemez. İki kalbin buluşamadığı birkaç nokta her zaman vardır. Bu noktalar zamanla yaşamı dayanılmaz kılmaya yeter de artar.
681 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.