Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hûbyâr Sultan Tekkesi Şeyhi Mustafa Temel
"Köyümün ismi Hübyår'dır. Büyük Türk sufisi Hoca Ahmet Yesevi'nin halifelerinden biri Húbyår Sultan'dır. Anadolu'ya İlk gelen Horasan pirlerindendir. Bu Rum diyarını, Diyar-ı Rum'u İslamlaştırmak ve Türkleştirmek için gelmişlerdir. Sünniler ve Aleviler özbeöz Türk olarak Orta Asya'dan gelmişlerdir. Burada uzun boylu çelişkiler var. Hattı zâtında kitap bir, din bir, yol bir, inanç bir ama bir kısım gereksiz çekişmeler var. Politikacılar bizi bir araya getirmek istemiyor. Hepimiz Orta Asya'dan gelme Öz Türkleriz. Farkımız, ayrılığımız yok. Kansa, etnik kökense birdir. Orta Asya'dan gelmiş Türkleriz. Mezhepse "Ehl-i Sünnet ve'l-cemaat" diyoruz. Bunun manası peygamberimiz hangi inanç ve itikat üzerinde ise bende aynı itikat ve inancı taşıyorum demektir. Bir peygamberin bir yolu olur. Tapılacak tek Allah'tır. Kur'an hepimizin kılavuzudur. Ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed Nebi'mizdir. Alevilik-Bektaşilik düşüncesi, kültürümüzde önemli etkileri olan tasavvufi bir yorumdur."
Mu'tezile'nin bir inancı var: Eceli insanlar değiştirebilir.
Sayfa 89 - Ecel ve Rızık değişir mi?Kitabı okuyor
Reklam
Hicri dördüncü asrın başlarına kadar ehl-i sünnet itikadı, fıkıh ve hadis âlimlerinin inancı şeklinde varlığını sürdürdü. Daha sonra İmam Maturidî (v. 333/944) ve Ebu'l-Hasan el-Eş'ari, (v. 324/936) Ehl-i Sünnet'in Kelâm İlmini sistematik bir hale getirdiler. Toplumdaki sapık fırkalarla mücadele etmeye başladılar. Bu iki zattan sonra onların usulünü devam ettiren İmam Bakillani, İmam Gazali, Fahrettin Razi gibi âlimler sayesinde İslâm toplumlarında ehl-i sünnet itikadı yerleşti, bozuk fırkaların İslâm toplumlarındaki tesirleri yavaş yavaş kayboldu.
_İnsan, Meleklerin Cevherindendir. _Nurlu bir cevher, melek gibi marifet-i ilahi ile süslü olunca, elbette meleklerin arkadaşı olur. _İnsanlar görünüşte insana benzeseler de hakikatte halleri başkadır. Kıyamet gününde manalar görünecektir. _İnsanın içindeki ahlakın tamamı 4 kısımdır. Hayvan, canavar, şeytan ve melek ahlakları. _Allah’tan başka
İslamı hangi kaynaktan öğrenmiş olursak olalım, islami kimliğimizi hangi cemaat içinde bulmuş olursak olalım, sakın ola ki Ehl-i Sünnet itikadına aykırı bir inancı, ameli, politikayı tolere etmeyin. Çünkü itikâd her şeyin önündedir, herşeyin üstündedir. Ebubekir Sifil
İslamı hangi kaynaktan öğrenmiş olursak olalım, islami kimliğimizi hangi cemaat içinde bulmuş olursak olalım, sakın ola ki Ehl-i Sünnet itikadına aykırı bir inancı, ameli, politikayı tolere etmeyin. Çünkü itikâd her şeyin önündedir, herşeyin üstündedir.
Ebubekir Sifil
Ebubekir Sifil
Reklam
Keşşaf tefsirine dair bilgi
Zemahşeri meşhur tefsirini yazıncaya kadar, ondan önce yetişen müfessirler bu bilgiden (Kur'an-ı kerimin edebî ve belâgi mükemmelliğinden) habersizdiler. Zemahşeri tefsirini yazdı, bu bilginin kaidelerine göre, Kur'ân âyetlerini inceledi. Mucizelerinden bazılarını meydana koydu. Onun tefsiri bu üstünlükleriyle bütün tefsirlerden yüksek ve ayrı bir yer tutar. Ancak o, Kur'ân'ın belagatini ehl-i bid'atın (Mu'tezile'nin) inançlarına uygun olarak açıkladığı için eseri belâgat bakımından çok zenginse de, Sünnilerden birçokları onun bu tefsirlerini okumaktan sakınırlar. Ehl-i sünnet inancı sağlam olup bu bilgiyi az çok bilen ve onun sözlerini o bilginin kendisinden istifade edip red edebilecek ve onun sözleri bid'at olduğunu anlayacak kimseler onun bu eserinden faydalanmalıdırlar. Çünkü bu inançta ve bu derecede bilgi sahibi olanlar, onun bu bid'atlerinden sakınabildikleri için, inançlarına zararı dokunmaz. Bu kimseler bozuk mezheplerin tesirine kapılmadan bu kitabı okuyarak, Kur'ân'ın mucizelerinden bazı şeyler öğrenebilirler.
Sayfa 247
Konumuz hak olan şeylere imandır.
Aslında bir kalp, inkâr ve gafletle mühürlenmedikçe, bâtıl bir şeyi tasdik etmez, onunla huzur ve sükûn bulmaz.
Resûlullah Efendimiz'den (s.a.v) aldıkları iman ve İslâm emanetini bizlere kadar ulaştıran bütün sahabe, âlim, arif ve salihlere, Allah Teâlâ, bu şerefli hizmetlerine karşılık olarak, kendilerine en güzel ikram ve makamları ihsan eylesin.
Bütün âlemlere rahmet yapılan Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v) Allah katındaki sevgi ve şerefi derecesinde salât ve selâm olsun.
Reklam
Bizlere iman, İslâm ve insanlık nimetini bahşeden yüce Allah'a sonsuz hamd olsun.
İnsan ön yargılarından uzak bir şekilde çevresine baktığında ve eşyanın arkasındaki düzeni, intizamı ve hikmeti tefekkür ettiğinde yaratıcı bir Tanrı'ya inancı güçlenmekte ve O'nu inkâr neredeyse imkânsız hale gelmektedir. Elbette ki inanan bir insanın Tanrı'nın varlığı lehinde ortaya koyduğu deliller de tartışılabilir ve eleştirilebilir. Hatta bazı durumlarda zayıf olduğu da düşünülebilir. Delillerin zayıf olması ve bu konuda inanan insanın ortaya koyduğu argümanın yetersiz kalması, o delil ve argümanın ispat ettiği gerçekliğin var olmaması anlamına gelmez. Bu durum yalnızca insanın ortaya koyduğu entelektüel çabanın yetersizliğini gösterir. Oysaki Ehl-i sünnet kelamcılarına göre, delil ile delilin ispatladığı şey tamamıyla birbirinden farklıdır. Tanrı, zatı gereği delillerle ispatlanmaya muhtaç değildir. Deliller yalnızca inanan insanın kendi zihin dünyasını tatmin etmeye yöneliktir.
Sayfa 31 - DibKitabı okudu
İstikamet, her işte ifrat ve tefritten, (aşırılık ve gevşeklikten) uzak kalmaktır.Bunun en güzel şekli, Hz. Peygamber'in (s.a.v) öğrettiği şekilde dengeli giderek dinî ilme uygun yaşamaktır.İtikatta Ehl-i Sünnet inancı üzere olan,fıkıhta dört hak mezhepten birine uyan ve manevî terbiyesini gerçek tasavvuf ehlinin yolunda alan bir kimse istikamet üzeredir.
İrşad,Tebliğ dili nasıl olmalı?
"Kavga diliyle irşat dili birbirine karıştırılmamalıdır.Kur’an’da Yüce Allah Hz.Musa (a.s)’ı Firavun’a gönderirken ona,kavl-i leyyin/yumuşak sözle hitap etmesini istemiştir.Biz irşat ehlinin din dili üslubu da kavl-i leyyin olmalıdır.  Ehl-i sünnet inancı,insanın doğasına uygun bir inançtır.Her alanda mu’tedil/ölçülü olmayı gerektirir. Hatta Ehl-i sünnete mensup olmanın olmazsa olmaz ilkeleri arasında ötekileştirici/dışlayıcı olan tekfir dilinin terkedilmesi vardır.İnsanların uhrevi hayatı ile ilgili meselelerde karar yetkisi, Yüce Allah’a aittir.Kimin cehenneme,kimin de cennete gideceğine O karar verecektir.  İslam’ın anlatılmasında biz davetçilerin kullanması gereken dil; öteleyici ve ötekileştirici değil,birleştirici;dışlayıcı değil, yaklaştırıcı;daraltıcı değil,kapsayıcı; suçlayıcı değil,affedici;alaycı değil,değer verici;intikamcı değil, bağışlayıcı olmalıdır.Bu sebeple din dili,gerilim ve polemik dili haline dönüştürülmemelidir.Zira dinin kutsalları,dinî içerik kazanmış terim ve kavramlar her türlü hesabın üstünde tutulması gereken ortak insanlık değerleridir.Hak hukuku çiğnenerek halka hizmet edildigini iddia etmek,yalnız islama değil herhangi bir ahlaki görüşe dahi sığamaz."
485 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.