"NE OLACAK BU İNSANLARIN HALİ"
DİYE DÜŞÜNÜRKEN BİRDEN
İKİ KANATLI BİR KAPI AÇILDI...
Niyâzî-i Mısrî kaddesellâhü sırrahu’l azîz- kullardaki durumu şu şekilde açıklıyor.
“Bin altmış yedi senesi Rebiu'l-ahir sonlarında bir gün kulların çokluğunu, fakat abidlerin azlığını, zahidlerin nadir olduğunu, ariflerin de yani ariflerden Allah
Bütün bu hükümdarların erkek olduğunu keşfettim. Ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştahtı. Dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkeklerdi bunlar; kalın sesli, ikna yeteneğine sahip, tatlı sözler seçip söyleyen, zehirli oklar atan erkeklerdi. Gerçek yüzleri, ancak ölümlerinden sonra ortaya çıkıyordu. Böylece tarihin aptalca bir inatçılıkla kendini tekrarladığını keşfettim.
Yürü bre yalan dünya
Sana konan göçer bir gün
İnsan bir ekin misali
Seni eken biçer bir gün
Bindirirler cansız ata
İndirirler tuta tuta
Var dünyadan yol ahrete
Yelgin gider salın bir gün
Karac'oğlan der nâşıma
Çok işler geldi başıma
Mezarımın baş taşına
Baykuş konar öter bir gün
Hilkatten bu güne her ne çektiyse
Zekası kıtlardan çekti insanlık.
Hazar zamanıysa, sefer vaktiyse
"Gel"lerden, "Git"lerden çekti insanlık.
Putçular put dikip dünyalar vurdu
Tezahürat arttı, tefekkür durdu
Firavun emretti, Nemrut buyurdu
Yürüyen putlardan çekti insanlık.
Küfür gemisinde hep kürek çeken
Etrafa iftira tohumu eken
Kula kulluk için yarışa çıkan
Tasmalı itlerden çekti insanlık.
Aferine göbek atan, oy atan
Hatasını sevap diye dayatan
Masum gönüllere girip boy atan
Zararlı otlardan çekti insanlık.
Gün geçmedi üç-beş Nemrut türedi
Kötü günler kötülere yaradı
Yitirenler yanlış yerde aradı
Hitler'den, bitlerden çekti insanlık.
Bir yerde zenginlik, ihtişam, şan ve şöhret varsa orada hırslar, hevesler, enaniyetler ve düşmanlık tohumları eken zihinler, önü alınmaz nefisler vardır.
Murat Eken nin sesinden dinlediğim en iyi sesli kitap oldu.Kendisini övmeyeceğim bileneler kendisini bilir.
Uzun bir aradan sonra okuyup ve dinledigim en iyi Ahmet Ümit polisiyesi diyebilirim. Nevzat Komserimizle Istanbul/Tarlabaşında geçen cinayeti birlikte inceleyelim.
Başkomiser Nevzat:Başkomiser aynı zamanda romanın ana karakteri. Karısı ve
Büyük bilgin ve sufî İbnu'l-Cevzî şöyle demişti: "Şunu bilmelisin: Rahata rahatlıkla erişilmez. Yüksek hedeflere gevşeklikle ulaşılmaz. Eken biçer. Gayret gösteren de aradığını bulur."
"Kadınlarımız hadd-i zatında hayat-ı ictimaiyye'de erkeklerimizle her vakit yanyana yaşadılar. Bugün değil, eskiden beri, eski zamanlardan beri kadınlarımız erkeklerle baş başa hayat-ı cidalde, hayat-ı ziraatte, tedarik-i maişette erkeklerimizden yarım hatve geri kalmayarak yürüdüler. Belki erkeklerimiz, memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle, düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısmda isbat-ı vücud ettiler; fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat menbalarını kadınlarımız işletmiştir. Memleketin esbab-ı mevcudiyyetini hazırlayan kadınlarımız olmuştur ve kadınlarımız olmaktadır. Kimse inkar edemez ki bu harbde ve ondan evvelki harblerde milletin kabiliyyet-i hayatiyyesini tutan hep kadınlarımızdır:
“Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu ve keresteyi getiren, mahsulatını pazara götürerek paraya kalp eden, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber hayvanı ile, kağnısı ile, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, çamur demeyip, sıcak demeyip Cephe'nin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi efkar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur; binaenaleyh büyük ruhlu, büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyyen taziz ve takdis edelim!"